18

36 2 0
                                    

boş gezenler meclisi
Seungcheol, Seokmin, Junhui, Seungkwan, Dinora, siz

Görüntülü arama başlat.
Evet ✅      Hayır ❌


"Başımıza taş yağacak! Kalkın, hemen kalkın başımıza taş yağacak!" Seungkwan arkadaşının telefonunu ele geçirip bağırarak konuşmaya başladı. "Yüzsüz gibi gülüyorsun bir de inanamıyorum sana aptal herif! Aptal!"

Seokmin gözlerini kaşırken uykulu yüzünü telefonun ekranına yanaştırırken neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. "Bakmayın öyle mal mal! Seokmin kendine gel! LEE SEOKMİN UYAN DEDİM APTAL PLAN YAPMAMIZ GEREKİYOR!"

"Seungkwan bağırmadan anlatır mısın, sakin olsana biraz." Seungcheol gecenin o saatinde -ki saat daha 11'di- hâlâ dışarıdaydı. Kaldırıma oturmuş ekrana bakıyordu. "Ayrıca neden Wonwoo'nun telefonundan arıyorsun ne oldu?"

"Ben bunu ve Mingyu'yu yakaladım az önce..." Derin bir sessizlik.

"Bizi bu saatte bunun için mi aradın ya, annemle mantı yapıyoruz kapat şu telefonu!" Yüzü una bulanmış Moon Junhui elinin tersiyle alnını kaşıyıp arkadaşına bağırdı.

"Seungkwan konuş yoksa kapatalım annem yemek yapmayı bıraktı seni bekliyoruz şuan." Jungchan ve annesi telefonun başında merakla bekliyordu. Seungkwan gözlüklü arkadaşını kolundan tuttuğu gibi yanına çekip telefonu masaya dik bir şekilde koydu.

"BU VE MİNGYU'YU AZ ÖNCE ÖPÜŞÜRKEN GÖRDÜM! O VE MİNGYU!"

"Seungkwan şakayı kes daha 1 Nisan'a beş aydan fazla var. Kapatıyorum işe gitmem gerek." Seungcheol tam kapatacakken grup sohbetlerine gelen mesajı açtı.

"Herkes yarım saat içinde eve gelsin. Konuşmamız gerek. Hemde hemen. Kapatıyorum." Seungcheol'den başlayarak sırayla telefonu kapattılar. Seungkwan kollarını birbirine dolayıp arkadaşına döndü kızgın gözleriyle. Her ne kadar kızgın gözükse de kırgındı aslında.

"Ne zaman başladınız çıkmaya?"

"Sabaha karşı dörtte. Öylesine konuşurken birden birbirimize açıldık işte. O da benden hoşlanıyormuş Seungkwan, o benden hoşlanıyormuş..." Gözlüklü oğlan kollarını masaya yaslayıp alnını koydu. "Hâlâ rüyada gibiyim. İnanamıyorum." Seungkwan arkadaşına yaslanıp saçlarını okşadı. "Senin adına sevindim~ Nasıl hissediyorsun?"

Diğerleri gelene kadar konuştular, Wonwoo henüz ayrıntılı anlatmaya hazır değildi. Seungkwan'ın diğerlerinden fazlasını bilmesinde sorun yoktu. O sır küpüydü zaten, gözü kapalı güvenebilirdi.

Diğerleri çok geçmeden geldiğinde hemen salona doluştular, gözlüklü tekli koltuğa otururken arkadaşları onun karşısına sırayla dizildi. Her şeyi tane tane anlatırken tepkilerini gözlemlemeyi unutmadı.

"Yani şimdi bu dallama seni seviyormuş öyle mi?" Jun başını kaşırken konuştu, gözlüklü başını salladı.

"Yüzsüz gibi sana 'Senden hoşlanıyorum.' demesi şaka mıdır? Onun yüzünden sınıfındaki insanlar senden nefret etti. Ve sende kabul mü ettin?" Jungchan çatık kaşlarıyla konuştuğunda Wonwoo yeniden başını salladı.

"Yarın bunu detaylıca konuşuruz olur mu şuan çok yorgunum üstümden tır geçmiş gibi hissediyorum kafam kazan gibi hiçbir şey anlamadım... N'olur uyumama izin verin!" Başını sehpaya yaslayan ve ağlamak üzere olan Seokmin, Seungkwan'ın onu kaldırmasıyla misafir odasına yatmaya gitti. "İyi geceler Won sabah görüşürüz~"

"Sizde burafa kalın, benim yüzümden geldiniz..." Herkes onun fikrini mantıklı bulunca tek kişilik evi yeniden kalabalıklaştı. Herkesi yatırdıktan sonra mutfağa girip kapıyı kapattı, Seungkwan'ın demleyip tek başına içtiği kahve hala sıcaktı. Makineyi kapatıp gri kupasına doldurdu.

"Çok geçe kalmadan uyu, yarın birazcık uzun olacak Seokmin aptalı seni yoracak~ İyi geceler hyung." Seungkwan suyunu alıp mutfaktan çıktı.

Eve her zamanki gibi derin bir sessizlik çökmüştü bunu seviyordu. Kahvesini içerken kafasındakileri boşaltmayı seviyordu, sessizlik onun en sevdiği şeylerden biriydi.

Telefonu titrediğinde çevirip ekranını açtı.Yazıyı görür görmez gülümseyip telefonu kulağına götürdü.

"Uyuyor muydun?"

"Hayır, kahve içiyordum.. yoğun bir sorgudan çıktım da. Yorgunluğumu atmak istedim biraz."

"Camda birini görmüştüm, bana beni öldürmek istermiş gibi bakıyordu.. demek ki oymuş."

Wonwoo kıkırdayıp kahvesinden birkaç yudum aldı. "Sen ne yapıyorsun? Eve vardın mı, mesajına bakamadım."

"Sorun değil, yeni geldim sayılır. Minseo ile gece pazarına gittik, biraz benimle konuşmak istedi.. ikimiz hakkında." Diğer oğlan birkaç kez öksürüp kendi kendine konuştu, gözlüklü olan bunu sevimli bulmuştu. Gülümsedi. "Su içmeye kalkmış, her zaman odasında su olur ama bu sefer olmayası tutmuş.. aptal işte. O sırada duymuş olanları... Üzgünüm, belki kimse bilmesin ister-"

"Kız kardeşin yabancı değil, ona söylemeyeceksin de kime söyleyeceksin ki. Merak etme, sorun değil."

Esmer oğlan derin bir 'oh' çekip elini göğsüne koydu. Kız kardeşinin boş konuşmaları yüzünden başı fena şişmişti.

"Seni daha fazla tutmayacağım, yarın sabah görüşürüz derste. Ah, bi'de şey... Seni seviyorum, iyi geceler." Telefon aniden kapandığında gözlüklü dudaklarını büzüp telefonu masaya bıraktı.

Seni seviyorum...

"Demek gerçekten böyle hissettiriyor." Kalbimin sesi kulaklarımı sağır ettirecek kadar atıyor...














canım... canım bakar mısın/ meanieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin