0.3 | I want you to know

2.9K 131 26
                                    

Sezon bittiği için uzun süre Barış'ı görmem diye düşünmüştüm.

Kerem milli takıma gidene kadar bir hafta tatil için zamanımız olacaktı, Bodrum'a ya da başka bir yere gidecektik ve her şeyden uzaklaşacaktım. Tek planım telefonumu kapatmak ve bavul hazırlamaktı.

Ta ki sabahın köründe Kerem tarafından uyandırılıp şampiyonluk kahvaltısına davet edilene dek.

Galatasaray. Lütfen artık kutlama yapma.

Herkes tatile çıkmadan ya da milli takıma gitmeden önce son kez toplanılacaktı ve aileler de davetliydi. Yani otomatik olarak, Barış'ı görecektim.

Arabamı park edip aşağı indim ve Florya'nın bu aralar çok sık geldiğim yollarını yürümeye başladım. Sonra sadece birkaç metre ileride, çok iyi tanıdığım beyaz mercedesi gördüm. Arabanın sahibi ön kaputa yaslanmış birini bekliyor gibi görünüyordu.

Beni bekliyor gibi görünüyordu.

Üzerindeki beyaz tişörtün üst vücudunu nasıl sardığına, güneş gözlükleriyle ne kadar havalı göründüğüne, kolundan maçlar dışında hiç çıkarmadığı bilekliğine baktım. Sarı saçları her zamanki gibi göze ilk çarpan şey olurken, bu kez güneşin altında güneşten bile pay çalıyorlardı.

Kendimi kandırmıyordum. O benim sınavımdı.

"Günaydın," dedi ben yanına o kadar da yaklaşmadan. Arabadan çekilip aramızdaki mesafeyi kendisi kapatırken güneş gözlüklerini de çıkarıp yakasına takmıştı. "Söylediklerimi düşündün mü?"

"Barış.." dedim ama devamında ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Bir süre yüzüne baktım. Benden istediği hayatımın altını üstüne getirmemdi. Beni kendi hayatımın enkazı altında bırakacaktı. "Bana bunu niye yapıyorsun?"

"Seni uyandırmaya çalışıyorum." dedi omuz silkerek. "Seni kurtarmaya çalışıyorum."

"Evet." dedim başımı sallayarak. Sesim alaycıydı. "Beni saklarsın. Kerem'in, taraftarın, bütün dünyanın lincinden korursun."

"Korurum." dedi başını sallayarak. O her zamanki gibi kendinden emindi ve şaka yapmıyordu. "Farkında mısın hâlâ olacaklardan korktuğun için kaçıyorsun bizden. Olmak istediğin yer orası değil sen de biliyorsun bunu."

"Tabii ki korkuyorum." dedim kendime hakim olamayıp işaret parmağımı göğsüne bastırırken. Bazen o kadar bencil oluyordu ki inanamıyordum. "Tabii ki korkuyorum geri zekalı! Beni mecbur bırakıyorsun, tehdit ediyorsun." Nefesimi vererek çevreye baktım. Neyse ki otoparkta sadece ikimizdik. "Bu ortaya çıksa bile sana hiçbir şey olmaz." dedim sesimi kısarak. "Sevgilisini onun takım arkadaşıyla aldatan kadın olmak ne demek biliyor musun sen?"

Omuz silkti. "Wanda ile tanışmıştım."

Gözlerimi devirdim. Bizden bu hikaye çıkmazdı. Yasak aşkın mutlu sonu.. Ne manşet ama.

"Eğer istediğini yaparsam," diye mırıldandım. "Kerem'den ayrılırsam seninle de olmam. Olamam.."

"İnci.." dedi çenesini sıkarak. "Kendini bu kadar tanımamak nasıl bir duygu? Hissettiklerine, istediklerine bu kadar uzak olmak?" Başını sallayıp beni işaret etti. "Ama anlıyorum seni. Onu da anlıyorum senin ne kadar mutsuz olduğunun farkında değil. İkiniz de benim gözümden görmüyorsunuz seni. Kerem bilmiyor senin beni her gördüğünde göz bebeklerinin nasıl büyüdüğünü, ellerinin nasıl titrediğini, şu kalbinin nasıl çarptığını.."

"Sus." dedim. "Gidiyorum ben. Biri görecek."

Gitmek istedim. Gerçekten istedim ama adım bile atamadan kolumdan tutup yerimde sabit kalmamı sağladı. "Neyi görecek?" diye sordu. "Ne yapıyoruz?"

İşin en nefret ettiğim yanı söylediklerinin çoğunun doğru olduğunu bilmekti. Beni Kerem'den daha iyi tanıyordu mesela. Benim beyaz olmadığımı, hikayenin iyi baş rolü olmadığımı bir tek o biliyordu.

"Bugün bir sıkıntı çıkartma." dedim gözlerimi gözlerine dikip. "Gerçekten. Söz veriyorum düşüneceğim ama artık bir şey çaktırmayı kes."

"Tamam." dedi. "O zaman ben de senden bir şey isteyeceğim." Kaşlarımı çatarak neyin geleceğini bekledim. "Bu gece evime gel," dedi. Parmakları tekrar bileğime yürürken ben bir kez daha korkuyla çevreye bakındım. Bileğimde bir tur dairesel hareketle gezindi baş parmağı. "Seni çok özledim."

Blamed | Barış Alper YılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin