Yazım yanlışlarım varsa kusuruma bakmayın!
⭐
Sevgi Demir
Uzun saçlarıma baktım aynadan. Gözlerime,kirpiklerime,dudaklarıma...
Çok güzel geliyordum gözüme. Ama eskiden öyle değildi. Eskiden sivilceler,morluklar,kan çanağına dönmüş gözlerim vardı.
Eskiden,az sonra bulunacağım yerde olacağımı hiç düşünmezdim.
Bugün günlerden pazar. Saat 14.07 ve Altay Bayındır,birkaç dakika sonra beni evimden almaya gelecek.
Üstümde lacivert bir body ve siyah mini bir etek vardı. Gri,yıldızlı bir küpe takmıştım. Saçlarımı tepeden sıkı bir at kuyruğu haline getirmiştim. Makyajım sadeydi. Güzeldim işte!
Siyah bir çanta alıp evden çıktım.
Binanın kapısından dışarı çıkınca onu gördüm. Siyah arabasına yaslanmış bir şekilde telefonuna bakıyordu.
Üstünde siyah keten bir pantolon ve siyah gömlek vardı.
Siyah gömlek...
Siyah gömlek ve Altay!..
Harika bir ikili!
Beni görünce gülümsedi. "Merhaba,Sevgi!" İsmimi bu kadar güzel söyleyebilen tek kişiydi!
Bende gülümsedim. "Merhaba,Bayındır!"
Arabaya yönlendiğimde kapımı açtı,ben oturunca da kapattı. Benim ardımdan da Altay binmişti.
Kemerlerimizi taktık ve Altay arabayı çalıştırdı. Ona bakıyordum sadece. Bir anda buraya gelmem ne kadar normal!?
Bakışlarım yüzünün her tarafında gezindi ama en son dudaklarında durdu. Yandan bile ne kadar dolgun duruyordu o pembe dudaklar!
Altay,bana baktı aniden ve güldü. "Bildiğim çok iyi bir yer var,oraya gidelim diyorum," Başımı salladım sadece.
Altay,arabanın radyosunu açtı ve rastgele bir şarkı çalmaya başladı.
Sende benim kadar gerçekleri görüyorsun,
Beraber olamayız,benim gibi biliyorsun!Ona baktım yine.
Sonra tüm odağımı şarkıya verdim...
⭐
Güzel bir kafeye gelmiştik. Sessiz,sakin bir yerdi.
"Ne içersin?" dedi tok sesiyle.
"Ne içersen ondan,fark etmez," Başını salladı ve garsonu çağırdı.
"Bize iki tane orta şekerli Türk kahvesi."
Garson gidince birbirimize baktık. Konuşmadık.
Hiçbir şey söylememe güldü Altay.
Güzel gülüyordu!
Kalbe zarar yani..."Ee,nerelisin?" Diye sordu birden. "Bursa. Bursa,Osmangazi." Şaşırdı Altay. Çünkü onunda Osmangazi'li olduğunu biliyordum. "Aa, gerçekten mi?"
Yok şaka.
Yine durduk.
Yine sustuk.