Changbin'den
Sabah en son uyanan yine ben olurken mutfaktan gelen seslerle oraya girdim. Hepsi bir şeylerle uğraşıyordu. Masada ise yarısı kurulu bir masa vardı.
"Günaydın." dememle onlar da bana aynı şekilde karşılık verirken onlara yardım etmeye başlamıştım.
Birkaç dakika içinde masayı kurduğumuzda hepimiz oturup yemeye başlamıştık. Jeongin, bugün daha bir sessizdi. Düşünceli gözüküyordu.
Jeongin'in "Bir şey soracağım." demesiyle sonunda ağzındaki baklayı çıkaracağını düşünerek elimdeki çubukları bırakmıştım.
"Neden kaçaksınız? Ne yaptınız da bu kadar saklanmanızı gerektirecek bir şey oldu?"
Jeongin'in sorusuyla sessizlik olmuştu. Sessizliği bozmak adına ilk konuşan ise ben olmuştum.
"Alınan bazı kararları protesto ediyorduk sadece ama hükûmet bunun bir 'suç' olduğunu ve insanların zihinlerini yıkadığımızı söyledi. Halkı da bize karşı nefretle doldurmaktan çekinmedi. Evimizi bulamamışlardı. Bu yüzden de bize bir yaptırım uygulayamıyorlardı."
"Kararları protesto ederken ne yapıyordunuz ki tam olarak?"
"Televizyon programlarına 'kontrol' adı altında kısıtlama getirip el koymuşlardı. Gözdağı verdiklerine inanmışlardı fakat bu sefer olaylara sessiz kalmak istemedik."
Ben duraksayıp Jisung'a baktığımda o benim yerime devam etti.
"Akabinde sessiz de kalmadık. Elektronik cihazlar konusunda donanımlıyım ve istediğimi yapabilirdim. Ben de bunu kullandım. İnsanların yıkanmış beynini biraz olsun kirletmemiz yeterliydi. Bu yüzden de sadece kısa protesto videoları çektik. Hesap anonimdi. Bizi bulmaları ise imkânsızdı. Her türlü bilgiye erişimlerini kısıtlamıştım. Yaptığımız şeyleri de herkesin en az bir kere göreceği şekilde aynı anda yayına koyuyorduk."
Jisung sustuğunda Chan'a bakınca bu sefer o devam ettirdi sözleri.
"Sonra bir gün hesaba bir mesaj aldık. Felix'ti. Bize yakın güvenlikte çalıştığını fakat güvenliğin arttırılması için eleman azaltılmaya başlandığına ve kendisinin işine son verildiğini söyledi."
"Bu harika bir fırsattı." dedim. "Çünkü hadi ama devlete en yakın olanlardan biri de güvenlik elemanlarıdır. Felix'e ilk başta güvenmedik fakat insanların üstlerini gözleriyle tarayabiliyor olduğunu öğrenince onu tehlikeye atacak bir görev verdik."
"Ne görevi?" diye sordu Jeongin önündeki yemekle oynarken.
"Yaklaşan bir uçuş vardı. Bu uçuşun sebebi de belli bölgeye yerleştirilen bombalarla bölgenin imha edilecek olmasıydı. Uçaktaki kişiler üst düzey yöneticilerdi. Böylece hasar almayacaklardı ve dikkat çekmemesi için sahte bir toplantı uydurdular. İmha etme işini ise uçuştan birkaç gün sonra yapmayı planlıyorlardı." dedim. Sonra derin bir nefes verdiğimde Felix anlatmaya devam etti.
"O uçuş için görevlendirilen pilot, abim yani Chan hyungtu." derken o günleri hatırladığına emin olduğum şekilde duraksadı. "Görevim ise o uçağın düşmesini sağlamaktı. Bana zarar gelmemesi adına herkesin üstünü taradım ve o gün güvenlikte ben görevliymişim rolünü oynadım. Böylece bende kalan silahı kimse fark etmeyecekti."
"Silahı ben yapmıştım." dedim içtiğim su dolu bardağı masaya bırakırken. "Silah dediğime bakma, tabanca gibi bir şey değildi. Daha çok bir çipe benziyordu. Felix'in yapması gereken tek şey, bunu uçağın herhangi bir yerine yerleştirmekti. Bunun için canını tehlikeye attı. Üstelik abisinin o uçağın pilotu olduğunu son anda öğrendi. Bu yüzden yapmayacağını düşünüyorduk -ki böylece Felix de düşen uçakta olacaktı- ama yaptı."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
hasretim sana [JeongBin (mpreg)]
Fantasy[Tamamlanmıştır (×44)] "Benim kalbim bir hayalet şehir." derken bir an duraksadı bunu dediğine inanamıyormuş gibi. "Ve sen de hayaletsin." derken gözlerimin içine bakmasıyla kalakalmıştım. iyi okumalar,