Changbin'den
Sabah uyandığımda eski ayıklığıma kavuştuğumu hissediyordum. İçecekte bulunan her neyse etkisi geçmiş olmalıydı.
Şimdi ise Seungmin'i bulmam lazımdı ama benim yanına gitmeme gerek kalmamıştı çünkü kahvaltı için de bize geleceklerini görevliler haber vermişlerdi.
Onlar gelmeden önce odamdaki çantamdan bayıltıcı etkisi olan mermi şeklindeki iğnelerden birini alarak silaha yerleştirmiştim. Olabildiğince küçük bir silahtı ve artık hissetmiş miydim neydim ama tam işime yarayacak cinstendi. Kesinlikle favorilerimdendi.
Diğerleri de benden sonra uyandıklarında Jeonginler de gelmişti. Hepimiz kurulu masaya oturmuştuk.
Herkes yemeğini yemeye başladığında kemerimin sol yanına sıkıştırdığım silahı elime almış ve sağ tarafımda beni dikkatle izleyen Seungmin'e hızla döndüğüm gibi silahı karnına ateşlemiştim.
Seungmin bir süre anlamaya çalışarak bana bakmıştı. Yaklaşık sekiz saniye sonra ise bayılmıştı.
Onun bayılmasıyla diğerlerinin içeceklerini içmelerine izin vermeden içeceklerini alarak camdan dışarı dökmüştüm. Kendi içeceğimi ise ayılmaya başlayan kişiler arasındaki Felix'e göstermiştim.
"Felix, bunun içinde ne bulunuyor? Ayıksın, değil mi?"
"Sanırım ama hiçbir şey hatırlamıyorum."
"Sonra anlatacağım ama Seungmin uyanmadan dikkatini içeceğe ver. İçinde ne görüyorsun?"
Felix kıstığı gözleriyle elimdeki bardaktaki portakal suyunu incelediğinde gözleri şaşkınlıkla açıldı.
"Bir madde karıştırmışlar. Beyin uyuşturucu türden, düşünmeyi engelliyor." diyen Felix'le elimdeki bardaktaki içeceği de camdan aşağı boşalttım.
"Biliyordum." diye mırıldandım. "Sağ ol Felix."
Felix de "Rica ederim." derken etrafına bakınmıştı.
"Çocuklar!" derken arkamı dönmüş ve diğerlerine bakmıştım. "Bir daha sakın size verilen bir içeceği içmeyin, özellikle yemeklerde olanları. Seungmin içine bir şey koyulmasına izin veriyor ve bizim düşünmemizi engelliyor."
"İyi de bunu niye yapsın?" diye soran Chan, sandalyede baygın duran Seungmin'in yanında duruyordu.
"Bilmiyorum ama bir nedeni olmalı. Yine de şimdilik ilacın etkisindeymiş gibi davranmaya devam edin. Bir şekilde öğreneceğiz. Seungmin ya seve seve ya sike sike itiraf edecek." dedim.
Diğerleri de düşüncelere dalmıştı. Bir süre sonra ise hiçbir şey olmamış gibi sohbet etmeye başlamıştık. Ben onlara olanları anlatmıştım.
"Benim odamın camı önünde de çiçek açmış." diyen Jeongin'le şaşkınca ona baktım. Gördüğüm yeşermeye başlayan filiz demek ki bir çiçeğe aitti.
"Ne çiçeği?" diye sordum.
"Camgüzeli olmalı bildiğim kadarıyla ama benim camıma gidip gelen biri mi vardı ki açmış?"
"Açması için tohum gerekmez mi?" diye sordu Jisung.
"Hayır," dedi. "Bu çiçekler birinin gidip gelmesiyle kendi kendine çiçeklenir. Camgüzelinin anlamı da bu yüzden birini görmek için sabırsızlanıyorum demektir. Diğer anlamı da birini görmeden duramadığını anlatır."
Kalakalmıştım. O çiçeğin açmasının nedeni bendim. Çiçektense benim cam güzelim Jeongin'di.
Bir şekilde duygularımı üstüne gerçekten alınmasını istiyordum fakat Jeongin, duygu nedir bilmezdi. Çiçekleri ve anlamlarını bilmesine de bu yüzden anlam veremiyordum.
![](https://img.wattpad.com/cover/363667814-288-k754185.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hasretim sana [JeongBin (mpreg)]
Fantasy[Tamamlanmıştır (×44)] "Benim kalbim bir hayalet şehir." derken bir an duraksadı bunu dediğine inanamıyormuş gibi. "Ve sen de hayaletsin." derken gözlerimin içine bakmasıyla kalakalmıştım. iyi okumalar,