2.Bölüm:Nefret

19 4 0
                                    

Gözlerimi aşağı kattan gelen iğrenç bağırma sesiyle açtım. Lanet kadın her sabah aynı şeyi yapıyordu.
"Alice! Saat kaç oldu. Yatmaya mı geldin sen bu eve? " Diye çığırdı Bayan Athor. Yatakta çivilendiğim yerden kalkmadan gözlerimi kapamaya çalıştım.

" Kalk artık! " Diye bağırdığında kurtuluşumun olmadığını anlayarak yatakta sürünmeye başladım.
Şu an söylediklerini yıllar önce söylediği zamanlar üzülüp kırılıyordum ancak şimdilerde hiç bir şey hissettirmiyordu. Belki Bayan Athor'un sesini kesmesi alabileceğim en iyi doğum günü hediyesi olmazdı ama aldığım en iyisi olurdu.

Yattığım yerden doğrularak onun beni en az darlayacağı kıyafetleri seçtim. Merdivenden indiğimde onun sesi malikanelerinde  yankılanıyordu.

"Elena! O tabakları değil çiçeklileri çıkartacaksınız dedim. " Dedi çemkirerek. Pofurdayarak onun yanından geçip kaçmaya çalışsamda anında beni fark etti. Gerçi zaten kaçsam bile çok uzaklaşamazdım.

"Alice Hanım... Günaydınlar. " Dedi alayla suratını eğerek. Bayan Athor kırk iki yaşına yeni girmiş irite edici bir kadındı benim gözümde. Her gün yaşlanmadığını göstermek için kırk takla atsa da gün sonunda dakikalarca ayna karşısında kırışıklıklarını incelediğini biliyordum.

Kafasını kaldırarak yüzüme bakabileceği bir hale geldi. Benden bir karış daha kısaydı.

" Size de günaydın ,Bayan Athor. " Dedim adının son harfini bastırarak. Bu isimi duyduğunda gözleri parıldayarak duruşu dikleşti. Sanki zorla söylediğimi bilmezmişcesine. Tek başarısı soy adı olan kompleksli bir kadındı. Yanından geçip gitmek için haraketlendiğim sırada kolumu tuttu ve gözlerime bakmaktan kaçınarak gülümsedi.

" Areos seni kahvaltıda bekliyordu. Direkt onun yanında geç . " Dedi. Koluma kıskaç gibi  yapışan elinden çektim ve kaşlarımı çattım.

"Areos? Beni bekliyor? " Diye sordum anlamazca. Yine samimiyetsizce gülümseyerek beni başından savuşturdu.

"Yemek odasına geç, konuşuruz. " Dedi. Bu muhtemelen birazdan misafirim gelecek demekti. Beni nasıl bir durumun içine sokacağını merak ederek yemek odasına doğru ilerledim.

Sadece üç öğün kullanılan bu oda da en az diğer odalar kadar ihtişamlı ve büyüktü. Kapıyı açarken bile kapının üzerindeki süslemelerin ağırlığı yüzünden zorlanıyordum. İçeri girdiğimde güneşten gelen yoğun ışık masanın üzerine vuruyordu.

Aeros, annesinin deyimiyle bir beyefendiye hiç yakışmayacak bir biçimde sandalyesine yayılarak başını arkaya yaslamıştı. Gözleri en ufak bir rahatsızlık duymasını engelleyecekmişcesine sıkıca kapalıydı.

"Bakın burada kim varmış! " Dedim sahte bir şaşkınlıkla.
" Küçük sokak köpeği Aeros kendine dinlecek bir yer mi buldu?" Diye ekledim kollarımı birbirine dolayarak. Ne de olsa annesi yüzünden kargaların yeni uyandığı bir saatte kalkmıştım. Muhtemelen şafak sökeli bir saat olmuştu.

" Geldiğin pis sokağı özlemediysen çeneni kapa Alice! Yoksa kim sokak köpeği kim kurtmuş göreceksin." Dedi gözlerini açmadan boğuk sesiyle.
İstemeden yutkundum. Zamanla söylenen laflara alışma meselesi... Eh sanırım hala alışmamıştım.

Kendimi boş sandalyelerden birine attıp sırtımı yasladım.
" Niye bu kadar aksisin bugün ? " Dedim homurdanarak. Her zaman laf dalaşına girsek de genelde bel altı vurmazdık. Pes ederek  gözlerini  araladı.

"Birazdan öğrenirsin. O zaman konuşuruz. " Dedi bakışlarını benden çekerek. Ne olduğunu anlamadığım bir sorun vardı. Cevap vermeyeceğini bildiğimden Aeros'un üzerine gitmedim. Bazı zamanlar onun her an boğazımı parçalayabilecek bir kurt olduğunu unutuyordum. Aynı yanlarında kaldığım diğer kurtlar gibi.

VAMPİRİN TUTSAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin