Dile kolay tam üç saattir nişan için takım elbise bakıyorduk. Alfa liderinin oğluyla evlenecek kız için üç saat insana az gelebiliyordu ancak sorunumuz tam üç saattir Aeros'a takım elbise bakmamızdı.
Üç saat.
Üç koca saat.
Neredeyse birbirinin aynısı olan bu takım elbiselerin her birinde farklı bir 'hata' bulup yenisini denemeye gidiyordu.Derin bir nefes vererek sonunda kabinden çıkan Aeros'a döndüm. Benden bir karış daha uzundu, takım üzerine tam oturmuştu. Siyah takım elbisenin cebinde köstekli saat koymak için yer vardı. Şimdiye kadar denediği en iyi takım buydu.
" Nasıl olmuş? " Dedi heyecanlı sesiyle. Aeros kendine bakmayı, giyimine dikkat etmeyi çok sevdiği için bana işkence gibi gelen bu alışveriş onu heyecanlandırıyordu.
Asla gerçekleşmeyecek bir düğün için diye geçirdim içimden. O karizmasını göstermeye çalışıp havalı bakışlar atarken ben bunu düşünüyordum. Yanımda kıyafet alışverişimize yardımcı olan kızın ona bakarken içi gidiyordu ve daha pek çok kızın da ondan farkı yoktu.Ama ben ikimize de bu iğrençliği yapamayacaktım. İkimizide kurtarmak için yapmam gerekeni bildiğimden yutkundum.Aklıma gelenlerle düşen modumu fark etmemesi için suratıma alaycı bir gülücük koydum.
"Eşeğin altına altın semer sermişler eşek yine eş-" Dediğimde daha sözümü bitiremeden yanımdaki kız şokla tükürüğünü yuttup öksürmeye başladı.
Kıza doğru dönüğümde kendini toparlayarak sırtını dikleştirdi. Yüzünde küçümseyici bir bakış vardı ancak onu umursamadım.
Aeros anlık olarak bozulmuştu. Küsmüş bir çocuk gibi bana baktı.
"İyi değiştiriyorum o zaman." Dedi tripli çıkan sesiyle. Bir tek benim yanımda böyle tripli olduğu için sırıttım. Nazlı bir oğlan çocuğuydu."Ağlama ağlama, şaka yaptım. Çok güzel olmuş. Hatta sonra sana cep saati de bakarız. " Dediğimde gözleri parlayınca son dediğime pişman oldum.
Cep saati demiştim değil mi? Bir üç saat daha yaz sen oradan." Üstünü değiştir de çıkalım. " Dedim. Her ne kadar dükkana girdiğimden beri alışmış olsam da erkek kurtların saldığı fermonlar yüzünden dükkanda boğucu bir koku vardı. Saatte neredeyse yirmi kişinin ziyaret ettiği dükkan baskın kokularla dolup taştığı için Aeros'u dışarda beklemeye başladım.
Derin bir iç çekerek yoldan geçen kurtları izledim. İstemden de olsa onları insanlara aynı sınıfa koyamıyordum. Mesela telefon , televizyon ve diğer hiçbir teknolojik aleti kullanmıyorlardı. Çünkü beyinleri normal bir canlıdan daha hassastı. Teknolojiyi zorunda oldukları işlerde,çok ciddi hastanelerde ve vampirlere karşı kendinlerini savunmak için kullanıyorlardı. Onların arasında olduğum süre boyunca ben de öyle kullanmak zorundaydım.
Derken Aeros çıka geldi.
"Şimdi sıra sende. Bakalım sana ne bulabileceğiz. " Dedi düşünceyle beni baştan aşağı süzerek.
" Seninki kadar uzun sürmeyeceği kesin.Güzele her şey yakışır." Dedim kollarımı birbirine doladıktan sonra.
Yüzünü buruşturdu."O güzeli görürsen bana da haber versene." Dediğinde eline hafifçe vurdum. Tam karşı cevap vereceğim sırada demin baktığım kaldırımdan bir uluma sesi duyuldu.
Daha çok boğazdan çıkan can yakıcı bir çığlık gibiydi. Şokla kafamı o tarafa çevirdiğimde Aeros çevik bir hareketle önüme geçti.
Birilerinin beni korumasından nefret ederdim ancak durmam gereken yeri biliyordum. Yüzlerce kurdun arasında böyle bir uluma sesi ve hırıltı geliyorsa bu hiç şansım olmadığına işaret olabileceğinden en azından kendimi savunabileceğim bir pozisyon aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAMPİRİN TUTSAĞI
Vampiri♣𝐕𝐚𝐦𝐩𝐢𝐫 𝐤𝐮𝐫𝐠𝐮𝐬𝐮 +𝟏𝟔 𝐤𝐚𝐧, 𝐬̧𝐢𝐝𝐝𝐞𝐭 𝐯𝐞 𝐨𝐥𝐮𝐦𝐬𝐮𝐳 𝐝𝐚𝐯𝐫𝐚𝐧ı𝐬̧𝐥𝐚𝐫 𝐢𝐜̧𝐞𝐫𝐞𝐛𝐢𝐥𝐞𝐜𝐞𝐠̆𝐢 𝐢𝐜̧𝐢𝐧 𝐜̧𝐨𝐤 𝐜̧𝐨𝐤 𝐡𝐚𝐬𝐬𝐚𝐬 𝐛𝐮̈𝐧𝐲𝐞𝐥𝐞𝐫𝐢𝐧 𝐨𝐤𝐮𝐦𝐚𝐬ı𝐧ı𝐧 𝐨̈𝐧𝐞𝐫𝐦𝐞𝐦. Kazıktan yontulmuş, süs...