17. KAPANMAYAN YARALAR

153 49 92
                                    

İki şey, asla terk etmez insanın ruhunu ve bedenini.
Biri yanındaki dostu, diğeri anatomisindeki yarası. Yarası, defalarca kanar.

Kabuk tutan yaraların, kanı ve acısı hiçbir zaman durmaz çünkü. Bir kere atmıştır oraya imzasını, o bölgeye mühürünü basmıştır.

İnsan her ayna karşısına geçtiğinde yarasına gider gözü ilk. Acısı gitmiştir bedenden.
Kabuğun bıraktığı iz hep kendini belli eder ama.

Yarası öldürür kimi zaman insanı. İnsan defalarca ölür, defalarca gömülür. Ama bedeni toprağın altına bir kere girer. Ve bir daha topraktan çıkmaz.

İnsandır yarasını açan. Kendini yaralayan, kendini katleden, kendi varlığını dünyadan silmek.

Ellerinde olan bu dünyadan yaralar ve kesiklerle çıkmak...

Yara izi, bir kurtuluşun belirtisidir. Bir zamandan, bir savaştan, bir mücadeleden, bir acıdan kurtuluşun belirtisidir.

Bir canın yaşadığı belirtisidir.

İnsan, yaratılışında bir yarayı iyileştirme yeteneğine sahip değildir. Ancak ne yazık ki, nasıl incitileceğini iyi bilir.

Savaşçının yarası çok derindi, içine bir tohum düştü, tohum büyüyor ve kocaman bir ağaç oluyor.

Hayat Ağacı.

Bu hayat ağacının bir araya getirdiği üç beden vardı. Çağlar Özkan, Derin Özkan ve İclal Kayran.

İlk karşılaşmaları, onların geçmişinde kapanmayan bir yara olarak kalmıştı. Üçünü de yalnızlıktan ve uyuşukluktan uyandırır.

Birbirlerini bir uçurumdan kurtardılar. Kendi ellerine tutuşturulan halatları birbirlerine bağladılar. Hiç kopmadı o halat ama geriliyordu.

Onların bir araya gelmesi için kader ağlarını ördü. Sonra, bir gün ansızın koptu o ağlar. Halatların düğümü koptu.

Üç taraf da savruldular. Başka hayatlara, başka zamanlara, başka evrenlere...

Fakat birbirlerine en ihtiyaçları oldukları zaman kaderin örmediği bağları beraber ördüler.
Bağlar tekrar ayrılır mı, bilinmez.

Başka arenalarda birbirleri için savaştılar. Yolları birbirlerine çıkmadı. O yolun sonu da hiç onlara gelmemişti zaten...

Çağlar Özkan, içinde hiç sönmemiş bir ateşin küllerini taşıyan o adamdı. Azap çekmişti. Bedeni, kalbi, ruhu yanmıştı.

Derin Özkan, yaraları hiç kapanmayan o yarasız kadındı. Cephede, kendi silahıyla öldürülen o kadındı.

İclal Kayran, kendi sınırlarına mahkum edilmiş o kadındı. Savaşta geride kalanların yaralarını içine gömen o kadın.

Onlar, birbirlerine sıkıca bağlanmış üç bedendi. Birbirlerine halatları bağlanmış üç savaşçı.
Çağlar Özkan. Derin Özkan. İclal Kayran.

İçinde bir yerlerde sanki bir şeyi, birini arıyordu. Ama o kişi için içinde bir cephede çarpışmasına rağmen o kişi ona gelmemişti.

Hayatın birbirlerinden ayırdığı iki beden, başka bir hayatta tekrar bir araya gelmişlerdi. Mazileri beraber geçmişti, ama birbirlerini hatırlamıyorlardı.

VAVELYA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin