09.05.2001
21.34İclal ve babası lunaparktan çıkalı bir buçuk saat olmuştu. Arabada evlerine gidiyorlardı. Babası yola bakarken İclal'in moralsiz olduğunu fark etti.
"Kızım?" dedi Ahmet Kayran.İclal ise cevap vermemişti. Mutsuz olduğunu anladı babası ama kendi içinde nasıl hissettiğini anlamamıştı henüz.
"Neyin var senin bakayım?" diye sordu yumuşak sesiyle Ahmet."Annem nerede baba?" diye sordu minik kız aniden.
Ahmet bu soruyu bekliyordu, fakat sanki zamanı değilmiş gibiydi. Yavaşça yutkunup dudaklarının arasını ıslattı. Bunu kızına nasıl açıklayabileceğini, nasıl anlatabileceğini bilmiyordu.O anda telefonu çalmaya başladı. Cebinden çıkarttıktan sonra gelen çağrıyı görünce
hayırdır inşallah der gibi baktı. Yarbay Gürkan Karabağ arıyordu. Çağrıyı cevaplayıp telefonu kulağına yasladı."Efendim Gürkan?" dedi Ahmet.
"Ahmet, nerdesin?" dedi Gürkan.
"Iclal ile eve gidiyorum, hayırdır inşallah?"
"Ahmet Tuğgeneral çağırıyor bizi."Bunu duyan Ahmet'in kaşları çatıldı.
"Ne için?" diye sordu Ahmet.
"Gidiyoruz."
"Nereye?"
"Artvin'e. Sınıra."Ahmet duyduğu son cümleyle İclal'e çevirdi bakışlarını. İclal ise arabanın koltuğunda uyuya kalmıştı.
"Yasin geliyor mu?" diye sordu Gürkan'a.
"Hayır. Sadece biz." dedi Gürkan.
"Tamam, geliyorum." dedi Ahmet ve aramayı sonlandırdı.Yasin'i arayıp telefonu kulağına doğru götürdü.
"Alo?" dedi Yasin.
"Iclal'i size getireyim mi?" dedi Ahmet.
"Tamam. Bir isteğin var mı Ankaralı?" dedi Yasin.
Güldü Ahmet."Vardır bir arzum Mersinli." dedi Ahmet.
"Nedir bakalım arzun?"
"Canının sağlığı kardeşim. Ben yokken İclal size emanet. Ona iyi bakın olur mu? Sizden tek isteğim bu." dedi Ahmet.
"O nasıl söz lan öyle Ankaralı? İclal benim için Derin ve Çağlar'dan farksız. O da benim evladım, kızım. Gözün arkada kalmasın kardeşim, biz buradayız." dedi Yasin.Yasin'in bu sözlerine gülümsedi. Gençlikleri gidiciydi ama dostlukları bakiydi onların. Sırt sırta vererek, birbirine yaslanabilecekleri dağ olarak büyümüşlerdi.
"Asu'ya söyler misin İclal için yatak hazırlamasını? Uyuyakaldı hanımefendi.Yasin ufak bir kahkaha attı.
"Tamam. Ben söylerim ona şimdi." dedi Yasin.
"Hadi görüşürüz." dedi Ahmet
"Görüşürüz."dedi Yasin.Telefonu kapatıp geri cebine koydu Ahmet. Kendi evlerinin bulunduğu caddenin iki sokak aşağısındaydı. Yasin Özkan ve ailesinin yaşadığı binanın önüne gelince arabasını park etti Ahmet.
Önce kendisi indi. Sonra da sürücü koltuğunda uyuyakalmış kızını kucağına aldı. Binaya girdiğinde giriş katta oturan Asu onu karşıladı.
"Hoşgeldin. Oturmayacak mısın içeride?" diye sordu Asu fısıldayan sesiyle.
"Yok. Benim İclal'i bırakıp gitmem lazım." dedi Ahmet fısıldayarak.
Başını aşağı yukarı sallayarak anladığını belli etti Asu.Ahmet botlarını çıkartıp içeri doğru adımladı.
"Bu taraftan." diyip eliyle Çağlar'ın odasını gösterdi Asu.
Ahmet odaya girdiğinde oyuncaklarıyla oynayan Çağlar'ı görünce gülümsedi."Ahmet amca?" diye sordu Çağlar şaşkın bir şekilde. Ahmet amcasının kucağında olan, kafasını omzuna dayamış İclal'i görünce gülümsedi.
"Burada mı kalacaksınız?" dedi Çağlar heyecanla. Ahmet güldü.
"Hayır aslanım. İclal sizde kalacak bir süre." dedi Ahmet.Ahmet, kızını yavaşça Ahu'nun açtığı yatağa yatırıp üstünü örttü.
"Hee tamam. O zaman İclal uyusun." dedi Çağlar.
"Siz de Çağlar efendi, hadi yatağa." diye lafa dahil oldu Yasin.
"Ya baba ya." diye homurdandı.
"Ne demek ya baba, hadi saat kaç oldu. Yatağa hadi." dedi Asu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAVELYA
ChickLitİçinde hiç sönmemiş bir ateşin küllerini taşıyan adam ve kendi sınırlarına mahkum edilmiş bir kadının feryatlarının döküldüğü sayfalar... 🌘