İnsan içinde aitlik hissedemez. Ailesine, çevresine ve dünyaya ait hissedemez. Ruhuna, zihnine ait hissedemez. Yaşadığımızın adı kayboluş.
Bu öyle bir şeydir ki; insan kendini bir uçurumun kenarında sendeleyen bedeniyle, nefes alamaz halde, uzuvları tutmaz durumdadır.
O an herşey bitmiş, pes etmiştir. Savaştan mağlup olarak ayrılmıştır. Bütün dünya kazanmış, o kaybetmiştir. Silahlarıyla, zihniyle kendini yeterli koruyamamış ve vurulmuştur.
O savaş arenasında kimse kimseyi göremez, oluşan yaralardan kan akmaz, kan aksa pıhtılaşmaz. Ruh, bedeni terk etmiştir.
Kan sıçramıştır insanın beynine. Gözü körleşmiştir. Her şey karanlıktır. Her şey bulanıktır. Netlik yoktur. Kesinlik hakim değildir arenada.
Herkes yalnız başına savaşır. Kimseye güvenmemek esastır. Bir savaşçı, dost görünümlü bir haine güvenirse ilk ölen o olacaktır.
Gözü pek, emin, cesur ve kararlı bir tavır takınır savaşçı. Zamanında terk ettiği arenaya geri döner.
Geri dönüş herkes için var olan bir kesinliktir.
Değişimin, geri dönüşün en hayranı olanlar bile bir gün gönderildiklerinde neye uğradıklarını anlamaz, şaşkına dönerler.Kim olursa olsun herkes gider. Bu bir netliktir. Tıpkı bir yılda dört mevsim yaşanması gibi. İnsanoğlunun acımasız ve gaddar olduğu gibi. Ölümün ve gidişin var olduğu gibi.
Tek bir somut çıkara bakar gitmemesi. Yılın 365 gün altı saat olması kadar kesin bir karardır bu.
Krallarda kesinlik hiçbir şekilde var olmamıştır. Kendi aralarında tek kabul etmedikleri gerçek, aralarında bir savaşçının söz sahibi olmamasıdır.
Krallar ısrar eder, aralarına bir savaşçı almamak konusunda. Kral olmanın egosunu asla bir köşeye atmaz, bırakmazlar. Onlar bir dairedir. Ve bir savaşçının bu çemberi kırmaya gücü yetmez.
Elbette bu bir sınavdır onlar için.
Nereye kadar yok sayabilirler krallar savaşçıları?
Zaman gösterecektir. Savaşın gidişatı buna karar verecekler, krallar değil.Fakat bu onun kral olduğu ve daim olarak kararları alması görevini değiştirmiyor.
Kral bir gün değil, her gün kral olmak zorundadır. Her gün yeniden yeni bir savaş kazanması gerekir. Dünya ona her seferinde soran, sorgulayıcı bakışlarla bakar çünkü.
"Göster bakalım. Neden sen?" der adeta. Her gün yeniden çıkıp kanıtlamak zorundadır doğru olanın kendisinin olduğunu, gerçek bir kral olduğunu.
Zirvedesiniz kazanması ve güçlü olması yetmez. Her şeyin öncesinde stratejide zekasını kullanması lazımdır. Nasıl hamle yapacağını, adım atacağını ve ne yapması gerektiğini bilmelidir.
Kazandığını koruması da gerekir. Eğer koruyamazsa, kazanmasının ona bir yararı olmayacaktır.
Çünkü gerçek bükülebilir bir şeydir.
Tarihi yazan kimse, tarihi değiştirebilir.Ama bu, onun tarihten sonsuza dek silinemeyeceği anlamına gelmez. Çünkü hiç kimse arkasında bir iz bırakmadan göç eder bu dünyadan.
İzler acıtabilir. Yakabilir. Sevilebilir. Özlenebilir. İzi bırakanın imzasında şekillenir bu.
İzler bir bedende bile karşınıza çıkar çünkü.
Başka bir zamanda, hiç beklenmedik bir yerde bile çıkabilir iz karşınıza. Canınız yanar.İzler de acının bir parçasıdır.
İnsan içine atar acısını, parçalanmaya başlar. İçten içe ölür. Ne yapacağını bilemez haldedir. Korkar çünkü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAVELYA
Chick-Litİçinde hiç sönmemiş bir ateşin küllerini taşıyan adam ve kendi sınırlarına mahkum edilmiş bir kadının feryatlarının döküldüğü sayfalar... 🌘