Aylar geçmişti o sesi duymadan ama duyduğu an sanki aylar öncesine dönmüştü Zeynep. Çok zor geçmişti ilk zamanlar onun için, hala zaman zaman aklına gelip kalbini acıtıyordu ama iyiydi eskiye göre. Bilmezdi kimse, belli etmezdi, edemezdi Zeynep, ama içten içe her gece ölmüş, her sabah hiçbir şey olmamış gibi uyanıp devam etmişti hayatına. Derslere vermişti kendini, çalışmak bir nebze olsun kafasını meşgul etmiş, Cüneyd'i tanımadan önce kurduğu hayallere, hedeflerine odaklanmaya çalışmıştı tekrar. Zamanla da alıştırmıştı kendini bir nebze.
Ama şimdi sanki bunlar hiç olmamış gibi en başa dönmüştü kız. Adil miydi bu? Düşünmek istemedi yine, bir şeye yormak istemedi. Belki de bir şey olmuştu, yoksa aylar sonra neden gelsindi ki Cüneyd Efendi?
İki gencin bakışları da Cüneyd'e dönmüştü. Cüneyd çok şey hissediyordu aynı anda, bir yandan aylar sonra Zeynep'i görmesiyle tüm özlemi gün yüzüne çıkmıştı, diğer yandan duyduklarından ötürü sinirliydi. Zeynep'e bir süre bakmasının ardından kendini süzen Sinan'a çevirdi bakışlarını. Bakışları kızdan çocuğa geçerken bir anda değişmiş, öfkesi gözlerinden okunur hale gelmişti. Sinan da fark etmişti bunu ama boyun eğecek değildi, yanlış bir şey yapmamıştı ki. Cüneyd elleri arkada yavaşça iki gence doğru adımladı.
"Cüneyd Efendi hayrola? Kötü bir şey mi oldu?" diye sordu Zeynep telaşlanmaya başladığı belli oluyordu, 'Bir şey olmasa gelmezdi' düşüncesi kafasında yer etmişti kızın.
Cüneyd Efendi? Bu garip hitap karşısında içten içe şaşırdı Sinan ama belli etmedi, anlamaya çalışacaktı.
Cüneyd, kızın telaşlandığını görünce onu rahatlatmak için "Bir şey olmadı, tasalanma. Ben seni görmeye geldim, bir sıkıntın, ihtiyacın var mı diye." diyerek cevapladı. Sinirli olsa da özlemi ağır basıyor, sesini yumuşatıyordu kıza karşı.
Zeynep aldığı cevapla şaşırmıştı. Aylardır merak etmemişti, etmesi de gerekmiyordu zaten, yolları ayrıydı artık merak edeceği kişi Zeynep değildi. Tuhaf olan aylar sonra merak edip gelmesiydi.
"Allah razı olsun lakin münasip değil böyle." diye yanıtladı Zeynep, bakmıyordu Cüneyd'in gözlerine, ara ara çok kısa bakışlar atıyor, sonra kaçırıyordu gözlerini. Başkasının nişanlısına öyle uzun uzun bakamazdı, günahtı, çünkü onların bakışmaları bile anlamlıydı. Belki de evlenmişti, bilmiyordu Zeynep, annesi yasaklamıştı dergah ve içindekilerden söz etmeyi. Önceden olsa karşı çıkardı ama şimdi bir bağı kalmamıştı, başkasının nişanlısını merak edemezdi.
Sinan, ikisi arasında gözlerini gezdirip ilişkilerini anlamaya çalışıyordu başta ama sonra Zeynep'e odaklanmaya karar verdi. Kızın ne hissettiğini anlamak daha önemliydi onun için, bakışlarını yüzünde gezdirip anlamaya çalıştı. Cüneyd, Sinan'ın kıza olan bakışlarını gördüğünde bu sefer siniri özleminin önüne geçmişti. Sessizlik olunca Zeynep, ufak bir an Cüneyd'e baktı. Cüneyd, gözleriyle Sinan'ı işaret ederek sertçe konuştu.
"Böylesi münasip mi?"
Sinan konunun kendine döndüğünü fark ettiğinde bakışlarını Cüneyd'e çevirdi. Onun öfkeli bakışlarına karşılık vermeye başladı.
"Sinan, arkadaşım. Annemin haberi var." dedi Zeynep, senin bana hesap sormaya yetkin yok demenin başka bir haliydi sanki.
"Sana düşmez mi diyorsun?" dedi Cüneyd, kızın haklılığından dolayı kırılmıştı.
"Estağfurullah. Münasip olmayan bir durum olsa önce annem izin vermezdi, biliyorsun." diye açıkladı Zeynep, haklı olsa da kırıcı olmak istemiyordu.
Cüneyd'in bakışları tekrar Sinan'a döndüğünde, çocuk konuşma ihtiyacı duydu ama ne diyeceğini bilemiyordu, basit bir "Merhaba" çıktı ağzından, sırf söylemiş olmak için söylemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başka Bir Mesel
FanfictionCüneyd, Zeynep'i gerçekleştirebileceği ihtimaller için özgür bırakmıştı. Aklıyla verdiği bu karara kalbi uyabilecek miydi? Sinan, hayatına bir anda giren kız sayesinde yaşama arzusunu geri kazanabilecek miydi? Ceylan ve aslan, suyu arayan iki balık...