Sinan çalan kapıyla birlikte bağlamaya çalıştığı kravatı küfrederek koltuğa fırlatmış, ilerleyerek kapıyı açtığında karşısında kendisine gülümseyen kızla olduğu yerde kalmıştı. Gerçek miydi karşısında gördüğü kız yoksa rüyada mıydı?
"Zeynep..."
Ne diyeceğini, ne yapacağını bilemez şekilde dururken kızın adı dökülmüştü ağzından istemsizce. Yıllar olmuştu, onunla ama onsuz geçen yıllar...
"Ben geldim."
Kızın sesini duyana kadar hayal gördüğünü bile düşünmüştü Sinan ama gerçekti kız, gerçekti değil mi? Hala tam olarak inanabilmiş değildi.
"Sen... nasıl?"
Zihnini toplayamıyor, cümle bile kuramıyordu Sinan.
"Birlikte mezun olup kep atmanın hayalini kurmuyor muyduk? Birlikte kep atamasak da yan yana olmak istedim."
Birlikte kuruyorlardı hayallerini uzun süredir, artık Zeynep'in ve Sinan'ın hayalleri yoktu, birlikte kurdukları hayaller vardı. Sinan 7 yıl önce havaalanında söylediğini yapmış, bırakmamıştı Zeynep'i, ayrılmamıştı ondan. Yıllardır uzakta da olsa beraberlerdi, her gün konuşmuşlar, mesajlaşmışlar, ne yaşadılarsa birbirlerine anlatmışlardı. Birlikte üzülmüş, birlikte sevinmişlerdi. Zeynep'in kazandığı birincilikleri birlikte kutlamışlar, Sinan'ın popülerleşen yazıları sayesinde gelen teklifler için birlikte sevinmişlerdi. Paris hastalandığında birlikte ağlamışlar, Zeynep'in yaşadığı zorbalıklar için birlikte sinirlenmişlerdi. Yıllarca bitmeyen bu sevgi daha da büyümüş, daha çok şey paylaşmış, daha çok bağlanmışlardı. Mesafenin önemli olmadığını göstermişlerdi sanki.
Sinan kızın söylediğiyle istemsizce duygulanmış, hafifçe dolan gözlerindeki yaşları geri itmek istercesine zorlukla yutkunmuştu. Dayanamayarak elini uzatarak bir adım atmıştı çocuk, sarılmak istiyordu kıza, o neredeyse hiç yakından içine çekemediği kokusuyla doldurmak istiyordu ciğerlerini. Zeynep, çocuğun bu hareketi karşısında hızlanan kalbiyle olduğu yerde öylece kalmıştı, bir yandan günah olduğunu bilirken diğer yandan sarılsa engel olamayacağını hissediyordu, tek özleyen Sinan değildi çünkü.
Sinan ne yaptığını fark ederek attığı bir adımın ardından durmuş, kendine gelerek hafifçe uzattığı elini istemeyerek geri çekmiş, nereye koyacağını bilemediği elini utançla ensesine götürerek "P-pardon." demiş ve bir adım geri çekilmişti. Zeynep de ondan eksik kalmayarak utançla başını eğmiş, sorun olmadığını belli edercesine hafifçe sallamıştı başını, bir yandan da istemsizce gelen gülümseme isteğini bastırmaya uğraşıyordu.
Yaşadıkları bu garip anın ardından Sinan kapıyı biraz daha açmış, "İçeri gelsene." demişti hala kapıda olduklarını fark ederek. Zeynep çekinerek başını sallamış, kapının kenarındaki bavullarına uzanmıştı. Sinan onu durdurarak "Sen geç, ben alırım." demiş ardından vakit kaybetmeden iki bavulu içeriye alarak kapının yan tarafına koymuştu.
"Bavullarını da getirdiğine göre benimle kalacaksın değil mi?"
Sinan bavulları kenara yerleştirirken şakayla karışık konuşmuş, Zeynep de gülümsemiş ve "Eve uğramaya vaktim olmadı." demişti buna karşılık.
"Ya da uğramak istemedin?"
Sinan, Zeynep'in aksine onun kalbindeki gerçeği dile getirdiğinde Zeynep sessiz kalarak onu onaylamıştı bir nevi. Gittiğinden beri çok şey değişmişti hayatlarında. Mira'nın öz kardeşi olduğunu öğrenmişti, atlatması büyük bir şok olsa da atlatmış, sevinmişti Zeynep lakin Mira kendisiyle aynı tepkiyi vermemiş, Zeynep onun yaşaması gereken hayatı, onun görmesi gereken sevgiyi çalmış gibi davranmıştı sanki kızın yaşadığı hayat çok matahmış gibi. Alışana kadar uzun bir süre hıncını çıkarmaya çalışmış, nefretini kusmuştu. Bu süre içerisinde de Zeynep'in elindekileri almak için uğraşmış, bir nevi başarılı olmuştu da. Önce Suavi dedesinin aramaları kesilmişti, ardından da Levent Bey'inkiler, arada bir de olsa hal hatır soran, bir ihtiyacı olup olmadığıyla ilgilenen sesler bir bir susmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başka Bir Mesel
FanficCüneyd, Zeynep'i gerçekleştirebileceği ihtimaller için özgür bırakmıştı. Aklıyla verdiği bu karara kalbi uyabilecek miydi? Sinan, hayatına bir anda giren kız sayesinde yaşama arzusunu geri kazanabilecek miydi? Ceylan ve aslan, suyu arayan iki balık...