14. Bölüm

606 62 143
                                    

Zeynep zor bir akşam, zor bir gece geçirmiş, sonunda zar zor kendini okula atmıştı. Düşünceleri yetmiyor gibi bir de annesinin nasihatleri ve kuruntularıyla uğraşmak zorunda kalmıştı. Cüneyd'le konuşmasının sonunda annesinin aramasıyla ayrılmıştı bir cevap veremeden. Ne diyeceğini de bilmiyordu, bu yüzden annesinin araması iyi olmuştu aslında.

Halasının evine gittiği anda annesi bir Cüneyd'le bir Sinan'la ilgili sorguya çekmişti kızı. Erkeklere güven olmayacağını, ikisine de yanaşmaması gerektiğini söylemişti yine her zamanki gibi. Zeynep, Cüneyd'in bir şeyler söyleyerek annesinin içine şüphe düşürdüğünü biliyordu Sinan konusunda ama sormadı, üstelemedi, onayladı sadece annesini. Yaşayarak, üzülerek öğrenmişti Zeynep annesiyle her şeyi konuşamayacağını, her şeyi söylememesi gerektiğini. En son Cüneyd'le ilgili bir şey söylediğinde yediği tokadı da evsiz kalışını da unutmamıştı. Akıllanmıştı artık, kendi içinde yaşıyordu duygularını, paylaşmıyordu. Çocuk değildi artık, genç kız olmuştu, dertler de değişmişti haliyle. Artık tek derdi salıncağa binememek, piknikte oyun oynayamamak, uçurtma uçuramamak değildi. Annesinin kendine dert edineceği duyguları, düşünceleri vardı kızın. Söylediğinde bir şey elde edemiyor, aksine elindekileri de yitiriyordu. Ne söyleyip annesini dertlendirecek ne de kendi derdine dert ekleyecekti bundan sonra.

Bu kadar olan biten içindeki tek iyi şey annesinin pamuk şekeri gördüğünde yaşadığı şaşkınlık ve yerken ki mutluluğuydu. İnsanın içinde kalanlar kaç yıl geçerse geçsin unutulmazdı çünkü. Bazıları için çok geç olurken bazıları da bir pamuk şeker gibi yıllar sonra mutlu edebilirdi insanı. Meryem de yaşamıştı bunun mutluluğunu.

Zeynep sonunda okula girdiğinde çok vakti olmadığı için her zamanki köşesinde oturamadan sınıfına ilerlemişti. Sinan henüz gelmemişti, sırasına oturup ders için kitabını ve defterini çıkarırken bir yandan da Sinan'la aralarının nasıl olacağını düşünüyordu. Konuyu kendisi mi açmalıydı yoksa gerek kalmadan Sinan mı dile getirirdi onu bile bilmiyordu. Akışına bırakmaya karar verdi ama içinde bir sıkıntı vardı kızın. Belirsizlikten dolayı olabileceğini düşündü Zeynep, belki başka bir şey düşünürse geçerdi.

Öğretmenin sınıfa girmesiyle ders başlamıştı ama Sinan gelmemişti. Zeynep'le yakın olduklarından beri hiç aksatmamıştı okulunu, önceki senelerin aksine. Uyuyakaldığını düşündü Zeynep, belki dersin ortasında gelir diye endişelenmemeye çalıştı ama bir yandan da hala içindeki sıkıntıyı atlatamamıştı. 

Ders bitmiş, Sinan gelmemişti hala. Merak etti Zeynep, telefonunu çıkartıp aradı çocuğu ama açan olmamıştı. Başına bir şey mi geldi, yoksa dünden sonra aralarına mesafe mi koyuyordu çocuk, emin olamadı Zeynep. Ama o sevmese de onu seveceğini söylemişti, böyle bir şey yapması mantıklı değildi, üstelik Zeynep bir cevap bile vermemişti.

Sinan'ın böyle davranmayacağına ikna olduğunda biraz daha meraklandı Zeynep, hala uyuyakaldığını düşünmeye çalışarak kendini rahatlatmak için çaba harcıyordu. En son içi böyle sıkıldığında Cüneyd'e zarar vermek istemişlerdi. 

Yoksa Cüneyd'e mi bir şey olmuştu yine? Onun için mi sıkılıyordu içi?

Bilmiyordu Zeynep ne düşüneceğini, kimin için endişeleneceğini.

Düşüncelerinden telefonunun titremesiyle ayrıldı, Mira arıyordu. Vakit kaybetmeden açtı telefonu ve "Efendim Mira." diyerek yanıtladı.

"Zeynep sana bomba bir haberim var duyunca şok olacaksın."

İçindeki merak duygusu hareketlenirken Mira'nın sesinin endişeli gelmemesi bir nebze olsun içini rahatlatmıştı. "Ne oldu?" diye sordu vakit kaybetmeden.

Başka Bir MeselHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin