Vapurun iskeleye yanaşmasıyla kalabalık, vapurdan inmek için yönelmişti çıkışa. Onların aksine Zeynep ve Sinan oturuyordu hala, kalabalığın azalmasını beklerlerken biraz daha böyle yan yana oturmak istiyorlardı huzurun sesi eşliğinde.
Kalabalık azaldığında artık inmeleri gerektiğinin farkına vararak kalkmışlardı yerlerinden. Vapurdan indiklerinde Zeynep, Sinan'a döndü ve "Çok güzeldi, çok teşekkür ederim." dedi gülümseyerek. Sinan da gülümsedi buna karşılık, "Bence de çok güzeldi." dedi kıza dönerek, 'huzurla aydınlanmış yüzün çok güzeldi'.
"En keyifli geçen vapur yolculuğumdu."
Sinan'ın sözüne gülümsedi Zeynep pembe yanaklarıyla. Yürümeye başladıklarında yol üstündeki bir parkın yanından geçerken Sinan'ın gözüne çarpan pamuk şekerci ile durdu çocuk. "Pamuk şeker sever misin?" diyerek döndü kıza. Zeynep omuz silkerek "Hiç yemedim. Annem zararlıdır, pistir diye dışarıdan bir şey yedirmez pek." demişti. Sinan, Meryem'in kendi içinde ukde kalan bir şeyi kızına yaptırmamasına içten içe şaşırmıştı biraz ama bunu es geçerek "Denemek ister misin?" diye sordu. Zeynep kısa bir an duraksamış ama sonra başıyla onaylamıştı. Sinan satıcı adama gidip üç tane pamuk şeker alıp dönmüştü hızla. İki tanesini Zeynep'e uzatırken birisi de kendinde kalmıştı.
"Neden iki tane?"
"Biri Meryem Teyze için. O da küçükken yemek istediğini söylemişti."
Sinan cevapladığında Zeynep onun bu düşünceli haline gülümsemişti yine. Teşekkür ederek birini çantasına atıp diğer paketi açtığında Sinan gibi ufak bir parça koparıp ağzına atmıştı. Ağzında eriyen şekerin tadı o kadar güzeldi ki beklemeden bir parça daha attı ağzına genç kız. Sinan da kızın beğendiğini gördüğünde memnuniyetle "Afiyet olsun." demişti.
İki genç ellerindeki pamuk şekeri yiyerek yürümeye devam ederken Sinan'ın bir köşkün önünde durmasıyla Zeynep ona dönmüştü. "Burası benim evim." demişti Sinan tanıtmak için. Eski bir evdi ama denizin dibinde oluşu Zeynep'in oldukça hoşuna gitmişti. "Çok güzelmiş." demişti kız, beğenisini gizleme ihtiyacı duymadan.
"Paris'i görmek ister misin?"
Zeynep "İsterim, Paris'i özledim." diyerek onaylamıştı çocuğu. Sinan gülümseyerek bahçeden içeri girmiş ve evin kapısına doğru yönelmişti. Kapıyı açmadan kıza dönerek konuşmaya başladı tekrar.
"Benim dedeme yemeğini ve ilaçlarını vermem lazım. Rahatsız olmazsan içeri gel, eğer olurum dersen dışarıdan ön tarafa geç, ben Paris'i getiririm."
Zeynep, dedesinin de evde olmasından ötürü bir sorun olmayacağını düşündü. Elleri pamuk şekerden dolayı yapış yapış olmuştu üstelik, onu da yıkaması gerekiyordu. Bir de çocuğun nasıl bir yerde yaşadığını merak ediyordu tabi, söylemese de. Ellerini göstererek konuşmaya başladı kız.
"Aslında ellerimi de yıkamam lazım. Hem ayıp olmasın, dedene de bir selam vereyim."
Sinan başıyla onaylamış ve kapıyı açarak kızın geçmesi için kenara çekilmişti. Zeynep ayakkabısını çıkarmak için eğildiğinde, "Gerek yok çıkarmana." diyerek kızı durdurmuştu Sinan. İçeri geçmelerinin ardından kapıyı kapatmıştı.
Sinan hemen giriş kapısının yanındaki kapıdan mutfağa girdiğinde Zeynep de onu takip etmişti. Sinan'ın ardından mutfaktaki lavaboda hızlıca elini yıkayarak şekerden arındırırken Sinan da dolaptaki makarnayı çıkartmıştı ısıtmak için. Zeynep, Sinan'ın yanına ilerleyip makarnayı gördüğünde çocuğa dönerek "Deden makarna mı yiyecek sadece?" demişti ufak bir şaşkınlıkla. Sinan omuz silkerek "Çok fazla bilmiyorum yemek yapmayı. Birkaç yemeği dönüşümlü yapıyorum." diyerek cevaplamıştı. Zeynep üzülmüştü onun bu haline. Çocuk hem okula gidiyor, hem dedesiyle ilgileniyor hem de tüm evin işini tek başına yapıyordu yıllardır. Ya makarna gibi basit yemekleri yapıyor ya da dışarıdaki hazır yiyeceklerden yiyordu, belki sıcak bir çorba bile geçmiyordu boğazından ikisinin de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başka Bir Mesel
FanficCüneyd, Zeynep'i gerçekleştirebileceği ihtimaller için özgür bırakmıştı. Aklıyla verdiği bu karara kalbi uyabilecek miydi? Sinan, hayatına bir anda giren kız sayesinde yaşama arzusunu geri kazanabilecek miydi? Ceylan ve aslan, suyu arayan iki balık...