"Olmaz"
Kapının arkasındakinin Behçet olduğunu anlayıp ne yapacağımı düşünmem biraz zaman alsa da sonunda kapının önüne gelip onunla konuşma cesaretini bulmuştum. Bir elim hala bornozumu sıkı sıkı tutarken diğer elim de endişeyle titriyordu.
"Anlamadım"
Yutkunatak gerçekten anlamadığını hissettiğim sesiyle sorduğu soruyu cevaplamaya çalıştım.
"Ş şey duşa girmiştim de üzerime giyecek bir şeyler bulamadım. "
"Ne kadar süredir duştaydın peki"
Sorusu ellerimin titreyişini durdurdu ve gözlerimin yatağa ulaşmasına sebep oldu. Yattığım için çarşaf üzerimdeki tüm suyu çekmişti. Saçlarım da yastık sayesinde kurumuş sayılırdı. Sadece dipleri hiraz nemliydi o kadar.
"Bilmiyorum saate bakmamıştım ama sanırım bir iki saat olmuştur"
Ortamdaki sessizlikle keskinleşen nefes alış veriş sesleri garip bir şekilde rahatlamamı sağladı.
"Tamam"
Kaşlarım çatıldı ve gözlerim sonuna kadar açıldı. Fakat o bunu görmüyordu. Yine de tepkimi tahmin etmesini umdum. Tamam mı?
"Şey demek istediğim kıyafete ihtiyacım var."
Uzun bir süre ses gelmedi. Hatta bu dakikalar sürünce kapının önünde olmadığını anlayıp ellerime hakim olarak hafifçe kapının kilidini açtım. Emin olmak için başımın bir kısmını kapıdan dışarıya sarkıttım. Sağı solu hızlıca kontrol ettim ve kafamı ışık hızında geri çektim.
Üzerimdeki bornozun ipini daha da sıktım ve her ihtimale karşı önümü kapatmaya çalıştım. Zaten bornoz yeterince uzundu ama tedbir almaktan zarar gelmezdi ne de olsa.
Can sıkıntımla ne yapacağımı bilemedim banyoya gittim. İçeride gelen hafif şampuan kokusu hem beni rahatlattı hem de burnumu hafiften gıdıkladı.
Biraz ilerleyip kirli kıyafetlerimi attığım köşeye ulaştım. Dizlerimin üzerinde eğilip kıyafetleri elime aldım.
Diz kapağımın üzerine gelen bir bembeyaz şort. Onun ile aynı renge sahip bir kısa kollu tişört. Ayrıca büyük ihtimalle aşağıda kalmış olan. Olaylardan dolayı hatırlamadığım sabahlığım da buralarda yoktu.
Aynı zamanda üzerinde olduğundan bihaber olduğum sıradan sütyen atlet ve külot da yerdeydi ve hepsi tamamen yeni diyebileceğim kadar bembeyazdı.
Kapıdan gelen ses ile eğildiğim yerden kalktım. Banyodan hızlı ve temkinli adımlarla çıkıp gözlerimi kapının önündeki bedene diktim.
❄️
"Al"
Elinde tuttuğu siyah eşorfmanımsı giysiyi ve neredeyse elbise boyunda olan mavi tişörtü uzatıyordu. Çıplak ayaklarımın verdiği rahatsızlıkla ilerleyip hemen bir kaç adım önünde durdum.
Gözlerim elindeki kıyafetlerden uzaklaşıp gözlerini buldu. Ayaklarımı sallandırdığım sonsuz bir uçurum gibiydi. Gözleri hem çok tanıdık hem de çok yabancıydı. Beynimin bana oynadığı bir oyun gibiydi gözleri. Sahte olduğunu bilip de gerçek olması için dua etmek gibiydi. O kadar boştu ki ufak bir duygu kırıntısı bile hissettirmiyordu.
Siyahın da ötesindeki bir renge sahipti gözleri.
Kalbimin atışı o kadar yavaşlamıştı ki kendime geldiğimi hissettiğimde bile şimşek çarpmışa döndüm. Bornozumun önünü tutan elimi yerinden ayırıp elinde tuttuğu kıyafetleri aldım. Yüzüne son kez bakmak için kafamı çevirdim ama onun gözleri bende değil arkamdaki bir yerdeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UÇURUMA ÇEYREK KALA {+18}
RomanceElime dolanan kelepçeler bana benden korkması gereken kişinin ben olmadığımı anlattı. Üzerimi saran hastane önlüğü ise kaybedecek hiç bir şeyimin olmadığını hatırlattı bana. Vücuduma defalarca giren acı verici iğneler, insanların da benden korkm...