Herkese iyi okumalarrrr
(Şimdiki Zaman )
- imdaaaaaat
- kimse yok mu
- yardım edin
- kurtarın beniiiiiii
- imdaaaaaaaat
- lütfen yardım ediin
Genç kızın boğazı biraz daha zorlarsa çatlayacaktı. O ise bağırmaya ağlamaya çığlık atmaya ve sesini birilerine duyurmak için zıplayıp duvarlara vurmaktan vazgeçmiyordu. O da biliyordu. Saatlerdir bağırmasına, gözünde yaş kalmayana dek ağlamasına bir son vermesi gerekiyordu. Çünkü umduğunun aksine kimse onu kurtarmaya gelmeyecekti.- yardım ediiin
- allah için yalvarıyorum beni çıkarıın
- kimse yokmu
- buraya hapsedildim noğlur yardıım
- ne isterseniz veririm bırakın benii
- istediğiniz kadar para veririiim
- imdaaaat
Genç kızın buradan kaçabilme şansını sıfırlayan bir diğer şey ise bulunduğu odanın kapısından gelen sesti. Sertçe itilmenin etkisiyle duvara çarpınca çıkan ses büyük bir başlangıçtı.Fiona için ise uykuya daldığı kabusun başlangıcıydı.
(10 saat önce-gece yarısı-park)
Soğuk rüzgar genç kızın titremesine sebep oldu. Üzerindeki ceketin onu pek ısıttığı söylenemezdi. Sıcak olan tek yer elleriydi. Şuan şükredeceği tek şey elinden asla çıkarmadığı eldivenleri olabilirdi. Asla vazgeçemeyeceği eldivenleri.
Oturduğu tahta bank artık sırtını ağrıtıyordu. Sert ve çıkıntılı tahtalar bacaklarına batıyordu. Yapacağı fazla şey yoktu. Şuan sadece gökteki dolunayı izliyordu. Parkta tek olmak onu rahatlatsa da karanlık onu korkutuyordu. Dolunayın loş ışığı ise onu rahatlatmaya yetmiyordu. Sadece korkusunu daha da arttırıyordu.
Montunu daha da kendine bastırarak ısınmayı denedi. Üşüyordu. Özelliklede boyunu soğuktan çok etkilenmişti. Sıcak ellerini boynuna sarıp ısınmaya çalıştı. Dışardan bkıldığında kendini boğarmış gibi görünebilirdi. Oysa onun tek amacı hayatta kalmaktı.
Gözlerinin dakikalardır takılı kaldığı dolunaydan ayrılması birkaç saniyeyi buldu. Bir tilkinin kurnazlığından beslenen kulakları en ufak sese dahi duyarlılık sağlıyor hemen fark ediyordu. Bu özelliği hayatı boyunca onun işine yaramıştı. Takip edildiğini hemen anlayabiliyordu. Şuan takip edilmediği belliydi çünkü duyduğu ses her zamanki gibi ayakkabı sesi değildi. Bir araba motoru sesiydi.
Araba seslerini de uzak mesafelerden algılayabiliyordu. Hatta sese göre gelenin bir kamyon mu, tır mı, araba mı, motor mu, büyük mü küçük mü olduğunu anlayabiliyordu. Şuan gelen normal bir arabaydı. Yeni ve zengin işi olmalıydı. Elektrikli değildi fakat elektrikliler kadar sessiz hareket ediyordu.
Gözlerini birbirine yumarak arkasına yaslandı. Hiçbir şey umurunda değildi. Uyumak istiyordu. Sadece uyumak.
Ve belki de hiç uyanmamak.Kulakları onun izni dışında çevredeki verileri yokluyordu. Havada uçup dala konan kuş, rüzgarın esintisiyle yaprakları oynayan ağaçlar, uzaktan gelen tır sesi, az ilerideki boğazda geçen vapurun gürleyişi...
Hepsi genç kızın daha da uykuya dalmasını sağlıyordu. Günün yorgunluğunu bir an önce üzerinden atmak, derin bir uykuya dalmak istiyordu sadece. Oysa pek mümkün gibi durmuyordu. Çünkü fark ettiği araba sesi gittikçe yaklaşıyordu.
"Buraya doğru gelmiyo ki" diye düşündü. Kulakları ise başkaldırırcasına aksini bağırıyordu. Beyni gerçeği şiddetle reddediyor uykunun kollarına teslim olmak istiyordu. Kalbi ise genç kızı endişelendirecek derecede hızlı atıyor beynin tüm düşüncelerini yok ediyordu. Yapması gereken tek şey arabanın buraya gelmediğini gözleriyle görüp kalbinden gelen aptal duyguları yok ederek uykuya dalmaktı.
Halsiz vücudunu hareket ettirmek için ayaklandı. Dizinden gelen sızıyla ofladı. Dizi karıncalanmıştı. Belki biraz daha o bankta otursaydı kramp falan girebilirdi. Birkaç saniye ayağını açmak için dizini hareket ettirdi. Sonunda geçtiğinden emin olunca amacına ulaşmak için ilerledi. Sol tarafa parkın ara caddeye çıkan yoluna doğru ilerledi.
Fazla uzaklaşıp kaybolmadan önce son kez dolunaya baktı. Çok güzel ve etkileyiciydi. Bu muhteşem şekle bakarak zihninden birkaç kelime geçirdi.
"Uyumak istiyorum. Sadece uyumak. "
Ara caddeye doğru ilerlerken nabzı birden yükseldi. Kalbi göğsünden çıkacak gibi çarparken sakin kalmak mümkün değildi. Aptal kalbi yine haklıydı. Ters giden bişeyler vardı.
"Bu saatte burada kimse olmaz"derdi içinden. Demek ki yanılıyordu.
Saat 1 e geliyordu ve 10 dan sonra burada tek bir insan dahi bulunmazdı. Bunu herkes bilirdi. O da biliyordu hatta emindi.
Aptal duygularına yine yenik düşüyordu. Hemen koşarak uzaklaşması, kendisine yeni bir alan bulması gerekiyordu. Oysa o yorulmuştu. Çok yorulmuştu.
Kaçmaktan, korkmaktan, beklemekten..
Toprak yolun üzerinde ilerlerken kalbi hızla çarpıyordu. Korkmuyordu ama nabzı aynı şeyi söylemiyordu. Ayakkabılarına çarpan şey ile duraksadı.Kafasını eğerek ayağının önündeki şeye baktı. Karanlık havada ne olduğunu pek algılayamamıştı. Neydi ki bu.
Yere çömelip ayağının ucundaki ince şeyi aldı. Ne olduğunu görebilmek için elindeki şeyi aya doğru tuttu. Hafif parlak ayın ışığından gördüğü şey ile nabzını az da olsa yavaşladı. Elinde tuttuğu şey sadece basit bir kolyeydi.
Kolyeyi incelemek için kendisine doğru yaklaştırdı. Dediği gibi basit , sıradan bir kolyeydi. Onu özel kılan tek şey ucundan sarkan nesneydi. Parmakları arasında nesneyi gezdirirken şeklinin ne olduğunu kısa bir sürede anlamıştı. Bir tabut.
Küçük bir tabuttu bu. Açılmıyordu ve arkasında kazınmış birşeyler dışında bişey yoktu. Arkasınnı çevirip ne kazındığını anlamak için gözlerini kıstı. Fakat yine de göremiyordu. Yazılan yada çizilen şey her neyse çok küçük olmalıydı. Ay ışığı da bunu anlamak için yeterli değildi.
Kolyeyi daha sonra incelemek için avucunun içinde tutmaya başladı. Sahibi için önemli mıydı acaba. Muhtemelen değildi. Çünkü eğer öyle olsaydı kaybetmezdi.
Dikkatini dağıtan bir diğer şey ise fren sesiydi. Bir araba freni sesi. Kafasını hızla arkaya çevirip sesin geldiği yere baktı. Ne için burada olduğunu kendine tekrar hatırlattı. Düşüncelerinde haklıydı. Burada gerçekten bir araba vardı. Tahminlerine göre çok uzak olduğu da söylenemezdi. 9 ,bilemedin 10 metre falan uzakta olmalıydı.
Sessiz adımlarla arabayı izlemek için girdiği ağacın arkasından çıktı. Elindeki eldivenlerini de kontrol edince hazırdı. Bu sefer kaçmayacaktı.
Güçlü ve yere sert basan adımlarla ilerledi. Arabanın içindeki kişi her kimse onu çoktan fark etmiş olmalıydı. Arabaya 2-3 metre uzaklığa gelince gördüğü şey ile duraksadı. Karanlıktan dolayı pek göremediği arabanın içinde kimse yoktu.
Emin olmak için biraz daha yaklaştı. Evet kesinlikle kimse yoktu. Ön koltukta yada arka koltukta kimse yoktu. Bu nasıl olabilirdi. Buradan bir araba geçtiğine adı kadar emindi. Ve yakında bu arabadan başka araba kesinlikle yoktu. Hem arabanın motoru da çalışıyordu. Acaba kapısı açık mıydı. Peki sahibi neredeydi. Bu sorular kafasını daha da karıştırdı.
Yavaş adımlarını koruyarak araca biraz daha yaklaştı. İçinde ışık yanmıyordu. Yine de boş olduğunu herkes fark edebilirdi. Biraz daha yaklaşıp eldivenli eli ile arabanın kulpunu yakaladı. Tereddüt içindeyken kalbi pes edercesine atıyordu. Yine de merak duygusunu bastıramıyordu. Sadece kapının açık olup olmadığını kontrol edecekti. Sonrada buradan defolup gidecek...
Eldivenli eliyle tuttuğu kulpu tam indirip açmak için hamle yapacakken beynine şok darbesi bırakacak olay yaşandı. Saliseler içinde hamle yapacakken artık çok geç kalmıştı.
Arabanın camından gördüğu yansımasında tek değildi. Arkasınsa biri daha vardı. Gölgesini gördüğü kişiye dönerken ensesine yediği darbe tüm planını altı üstü etmişti.
Bayılıp bilincini kaybetmeden önce hatırlayabildiği tek şey ise eldivenli ellerinin arasında sıkarak tuttuğu kolyeydi.
![](https://img.wattpad.com/cover/367640778-288-k548925.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UÇURUMA ÇEYREK KALA {+18}
RomantizmElime dolanan kelepçeler bana benden korkması gereken kişinin ben olmadığımı anlattı. Üzerimi saran hastane önlüğü ise kaybedecek hiç bir şeyimin olmadığını hatırlattı bana. Vücuduma defalarca giren acı verici iğneler, insanların da benden korkm...