Selaaamm! Nasılsınız?
Hemen bölüm şarkıları;
Yalın- Keyfi Yolunda Aşkı Sonunda
İkilem-Bu Saatten Sonra🌊
Sevgili baristayı kahveyle ayılttıktan sonra kahvenin ücretlerini eline tutuşturup hızlıca çıkmıştım oradan. Bir daha gitmezdim oraya. Tadım kaçmıştı.
Eve gelip bahçede çalışmıştım biraz da. Günlük soru hedefime ulaşıp derin bir nefes çektim içime. Masadan kalkıp hamağa attım kendimi. Sanırım annemlerin yanına uğramam gerekti. Ayıp olacaktı yoksa insanlara.
Yattığım gibi kalktım hamaktan. Çok fazla terlediğim için bir kez daha duş aldım. Altıma yine keten pantolonumu geçirdim, üzerine de beyaz bir atlet. Olmazsa olmaz altın rengi takılarımla tamamlanırken gözlerim güneş kremimi arıyordu.
Getirmemiştim.
"Kahretsin ya," diye söylendim. Domates gibi olacaktım gidene kadar. Çünkü beyaz tenliyseniz, güneşe çıkınca bronzlaşmaz, kızarırdınız. Cildim annemin cildine çok benziyordu, onun da aynıydı. Ne zaman güneşe çıksak domates gibi olurduk. Sabah sürmeyi unuttuğum için hafif hafif kızarmıştım zaten. Annemin güneş kremi yanında olmalıydı çünkü sık sık tazeleyeceğini biliyordum.
Mecburen evden çıkıp Çağan'ın attığı konuma doğru yürümeye başladım. Bisikletimin tekerleğini patlamış halde bulmuştum, mecbur yürüyecektim.
Güneşte domatese dönene kadar yürüdüm. En son, güzel döşenmiş ve oldukça zengin görünen bir bahçenin içinde annemleri gördüğümde, bahçe kapısını açıp içeriye girdim.
Solumdan, bana doğru koşan tüylü bir şey gördüm. Sapsarı bir köpekti bu.
Gözlerimi sımsıkı kapatıp çığlığı bastığımda, gözlerim yarı açık yarı kapalıydı, köpek hala bana havlıyordu. "Baba!" Diye bağırdım avazım çıktığı kadar. Köpek bir kez daha havladığında yana kaydım, çarptığımda babam olduğunu sandığım bedenin kucağına atladım. Köpek aşağıda havladıkça titriyordum.
Aşamadığım bir köpek fobim vardı.
Gözlerimi açtım. Beni tutan beden hiç babam gibi kokmuyordu.
"Elif!" Dedi annem şaşkınlıkla. Gözlerimi kucağında bulunduğum beye çevirdim. Aptal aptal kırpıştırdım gözlerimi. Saatler önce bu baristanın suratına kahve çarpmamış mıydım ben?
"Kapatıyorum kulübeye," diye bir ses duydum, yabancı bir erkek sesi.
"Sen..." Dedim yine mal mal. "İndir çabuk beni!"
"Bilmem, indirmeli miyim," dedi sırıtarak.
Kahretsindi. Bunu yaptığıma inanamıyordum. Herkesin içinde böyle çığlık çığlığa bağırıp en zayıf noktamı gösterişime inanamıyordum.
"İndir beni," dedim dişlerimi sıka sıka. Tepindiğimde hiç umursamadan salıverdi kollarını. Neyse ki kolumdan tutan annem ile sağlayabildim dengemi.
"Berkay anneciğim ne yapıyorsun?" Dedi bir kadın sinirle. "Kız öyle mi bırakılır yere?"
Berkay'dı demek adı. Tabii ya. Bonus Berkay... Küçükken ne dalga geçerdim ama bu çocukla. Kıvır kıvır, kabarıktı bunun saçları küçükken. Kafasına toprak atardım, gözükmezdi. Düzleştiriyor muydu acaba saçlarını?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEGONVİLLER AÇINCA
Teen Fiction"Anne yazlığa ne zaman gideceğiz?" Topuklu terliklerinin sesini duymuştum annemin. Oturduğu koltuktan yanıma gelip beni sarmıştı. Dünya üzerinde bana bu kadar benzeyen bir insanın olması çok hoşuma gidiyordu. O zamandan beri ne zaman yazın geldiği...