Selaamm! Nabersiniz?
Bölümümüz çok kısa, Perşembe günü de bölüm atacağım için bu. Sizi uzun süre bölümsüz bırakmak istemediğim için bir bölümü parçalamış oldum yanii.
E hadi o zaman, bölüme geçelim.
Bölüm Şarkısı;
Pinhani-Ne Güzel Güldün🌊
"İndir beni lütfen," diye mırıldandım. Pat diye yere bırakır diye hazırlamıştım kendimi ancak yavaşça ada tezgahın üzerine bıraktı beni.
"Eline bakayım," dedi sonra. Kalbi göğüs kafesinden çıkacakmışçasına atan bana karşın gayet rahattı paşam.
Salak salak ona bakarken avucumu açtığını fark etmemiştim. Hızlıca çektim elimi. "Yok bir şey elimde," dedim hızla. Bedeninin bacaklarıma yaslandığını da yeni fark etmiştim.
Sanırım ufaktan, minikten, birazcık maldım.
Ama çok güzeldim.
"Gitsene be," dedim onu tekmeleyerek.
"Yahu bir dur!" Dedi atarlı atarlı. "Ruh hastası mısın kızım sen? Yok ya... Bırakacaktım ben seni orada."
Bayağı pişmandı beni orada bırakmadığı için. Hatta o kadar pişmandı ki galiba beni karga tulumba kucaklayıp oraya tekrar asacaktı.
"Dibime girmişsin," diye devam ettim atarlanmaya. Pis pis baktı bana. Küçük, ufağından bir piç gülüşü attı. Yanlış anlamıştı pislik.
"Sapık mısın barista?" Dedim atarlı atarlı. İndim tezgahın üzerinden. "Döve döve kovarım seni bak."
Güldü bu halime. Gözlerimle yukarıyı işaret ettim. Aynı şekilde gözleriyle anlamadığını belirtti.
Dilimiz bi taraflarımıza kaçmıştı çünkü.
"Yağ," dedim. "Mantarı neyle kavuracağım?"
"Alsana," dedi pis pis sırıtıp. Elime geçen mutfak havlusunu fırlattım ona. "Almaya çalışırken ölüyordum, barista."
Yere düşen taburenin üzerine çıkıp zorlanmadan aldı zeytinyağı şişesini. O şişeler niye tepedeydi ki zaten? Saçmalıktı, daniskasıydı.
"İyi madem sen yap makarnayı," dedim kendime su doldururken. "Hazır yağı da aldın eline."
Hiç sesini çıkarmadı garibim. Yavaş yavaş yağ koydu tavaya. Telefonuma uzanıp Yalın ve Sıla şarkılarından oluşan çalma listemi açtım.
"O kremanın içinde var bak daha," dedim gözlerimle elindeki krema paketini işaret ederken. "Sıyır onu iyice."
"Sıyırma işini sen daha iyi bilirsin aslında," dedi. "Malum kafayı sıyırmışsın."
Yalandan bir gülüş attım. Güldü bu gülüşüme.
"Yalandan gülme ama, zaafım var," dedi çapkın bir tavırla.
"Ne zarfı ya?" Diye salağa yattım.
Üf Marin. Üf kızım sana. Davetiye zarfı varmış onu verecekmiş sana.
Bir şey demedi ancak uzun süre onunla uğraşmaya devam ettim. Zorbalamak ve dalga geçmek arasındaki ince çizginin sınırlarını zorlarken ada tezgahın üzerine tüneyip bacaklarımı sallandıra sallandıra izledim onu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEGONVİLLER AÇINCA
Dla nastolatków"Anne yazlığa ne zaman gideceğiz?" Topuklu terliklerinin sesini duymuştum annemin. Oturduğu koltuktan yanıma gelip beni sarmıştı. Dünya üzerinde bana bu kadar benzeyen bir insanın olması çok hoşuma gidiyordu. O zamandan beri ne zaman yazın geldiği...