Yaklaşık yarım saattir tabağımdaki eti parçalıyor, ağzıma atıyor ve defalarca kez çiğneyip yutmaya çalışıyordum. Pişirmemişlerdi resmen, önüme çiğ bırakıp gitmişlerdi. Daha fazla uğraşmayıp ayrıca midemi bulandırmamak için de tabağı ittim. Masadaki sohbete dahil olup gülüştükleri konuya katılmak istesem de başarısız oldum. Üstelik birkaç kelime söylesem de kaale alınmayıp görmezden gelindim. Ve sonrasında pes ettim.
Başımı usulca sağımdaki Hoseok'a çevirdim. Personellerden birkaçının müdürlerinin arkasından konuştuğunu ve ne dediklerini anlatıp bolca gülüyordu. Biraz saçmaydı sanki. Neden dedikoduyu anlatıp dedikodu yapıyorlardı ki?
"Bir keresinde sizin hakkınızda 'Sanırım hiç kıyafeti yok hep aynı şeyi giyip duruyor pinti,' demişlerdi."
Suron kendi dediğine katıla katıla gülmeye başladığında Bay Kim'in -Hoseok ona böyle seslenmişti- gülen suratı bir anda ciddileşti.
"Bu, sizin çok hoşunuza gitmiş gibi bayan Suron."
Suron kahkahasını durdurup öksürdü, içki koyduğu bardağını yudumladı. Onun bu rezilliğine kıpırdayıp önüme döndüm. Hoseok masanın altından koluma vurdu. Yüzümü ona döndürdüğümde dudaklarını oynatarak: "Sessiz ol." Dedi. Neden böyle dediğini anlayamamıştım. Ben de dudaklarımı kıpırdatıp: "Ne var bunda?" Diyerek sordum. Bir şey demeyi reddedip önüne döndü. Umarım o kadına güldüğüm için böyle davranmamıştı.
"Hoseok, bay Kim yeni proje için oteli ayarlayacağını söyledi." Konuşan Soobin idi.
"Öyle mi, bay Kim?"
"Öyle. Yapılabilecek olan en iyisini yapabileceğinizden şüphem yok-"
Cümlesi bitmeyecek gibi iken Suron,
"O zaman bu habere kadeh kaldıralım!"
Müdür diyeceğini unutmuş gibi güldü, herkes kadehini kaldırmışken neden geldiğimi düşündüm. Pek bir yararım yok gibiydi. Sadece duruyordum.
Suron ağzını açıp konuşacakken bay Kim:
"Bay Jung, siz neyi bekliyorsunuz? Siz de kaldırın lütfen."
Şaşkınlıkla ona bakakalmıştım ki Hoseok elimi tutup beni ayağa kaldırdı. Boş kadehime içmeyeceğim içkiyi doldurup elime tutuşturdu. Suron denilen kadının suratı beş karış olduğunda Hoseok elini belime sarıp kadehleri tokuşurdu. Çıkan ses eşliğinde bardakları dudaklarına yerleştirip içtiler.
Bardağa madde gibi bakıp masaya bıraktım. Hoseok kafasına dikip bitirmişti.
"Yoongi, sen de içsene tatlım."
"Tadı pek hoşuma gitmiyor."
Küçümseyici bir bakış atıp son yudumla masaya bıraktı.
Gecenin yarısına doğru akan zaman içerisinde diğerleri içmekten çekinmeyip masayı şişelerle doldurmuştu. Hoseok kendisini tutup üç bardaktan sonra bıraktı. Müdürleri sızmaya yakın şoförünü çağırıp masadan kalktı. Kalanımız dışarıya çıkmaya yeltendik.
"Soobin, Suron'a yardım eder misin?"
Gözleri kısmen kapalı olan kadın koluna giren adamı itip ağzının içinde, "Ya bırak, kendim gidebilirim ben!."
Birkaç adımı atıp düşecekken Hoseok'u yakaladığı gibi yapıştı. Aynen sen kendin gidebilirsin.Sinirlerim ve kıskançlığım tekrar tepeme çıkıyordu. Ne kadar Hoseok'tan uzak tutmaya çalışsam kendi ne yapıp edip yaklaşmayı başarıyordu. Hoseok düşmemesi için belinden tutup kapıya ilerledi.
"Biraz sarhoş kusuruna bakma."
Soobin'in ardımdan söylediği şeyi moralimin bozulduğunu görünce düzelmesi için dediğini biliyordum. Küçük bir tebessüm bırakıp yürümeye devam ettim.
"Taksiyle gitmek istemiyorum!.."
Mızmızlanarak dediği şeyden sonra kollarını Hoseok'a sardı.
"Eve gitmelisin ama, Suron."
Hoseok ondan kurtulmaya çalıştıkça yapışıyordu.
"Gecenin bu saatinde genç ve güzel bir kadın için güvenli değil ama."
Yanlarına koşar adım varıp kadını itmiş gibi oldum azıcık.
"Harika! O zaman Soobin seni bırakabilir tatlım."
Onu taklit edip dediğim şeyle Soobin kıkırdayıp, "Elbette ne de olsa genç ve güzel bir kadın için tehlikeli saatler."
Yüzü düşmüştü. Keyfim yerine gelip sırıttım. İstediği Hoseok'un onu eve bırakmasıydı. Memnuniyetsiz bir yüzle beni izlerken Hoseok'un elini tutup sıktım.
"Sevgilim hadi biz de evimize gidelim."
Beni onayladı ve arabaya doğru ilerledik. Soobin de söylenen kadını arabaya götürüyordu. İğrenç bir geceydi ve eğer tekrarlanmak istenilirse Hoseok önümde diz de çökse gitmem. Kadın çok gıcıktı ve sohbet aralarında ne yapıp edip beni kötülemeye çalışıyordu, henüz beni tanımamasına rağmen. Ben cevap yetiştirmeye çalışırken Hoseok sesini çıkarmamıştı. Ve bu, gece boyunca ağlama isteğimi körüklemişti.
Arabanın kapısını haddinden hızlı kapattım. Hoseok arabayı çalıştırırken burnumdan soluyarak,
"Ne kadar düşünceli bir kadın böyle bu Suron. Demek sen ne zaman ihtiyacın olursa onun evine gidebilirmişsin, sana bakabilirmiş."
"Evet, iyi bir kadın."
Aldığım cevapla başımı çevirdim.
"Şaka yapıyorum de. Hoseok lütfen."
"Hayır Yoongi, ciddiyim."
"Ya kadın resmen-"
"Başım ağrıyor Yoongi lütfen yersiz kıskançlıklarını sabaha sakla."
"Yersiz falan değil. Gayet de yerinde rahatsız olman gerekirken senin dediğine bak!"
Yoldaki kasisi görmesine rağmen yavaşlamadı ve süratle geçti. Hızla koltuktan ayrılıp tekrar oturduğumda beni susturmak için yaptığını anladım. İstediğini yaparak çenemi kapattım. Gözlerimden yaşlar yanağıma kayarken başımı cama yasladım, yola bakmaya; yürüyen insanları izlemeye başladım. Arabadaki gergin ortam sessizlikle devam edecekken benim burun çekme seslerim yükseldi. Boncuk boncuk düşen tuzlu suyu parmağımın ucuyla sildim. Bana baktığını hissetmiştim ama ona dönmedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Divorce|Sope
FanfictionBoşanmanın eşiğinde olan Jung ailesi... Çift Yoongi'nin hamile olduğunu öğrenir. Bottom: Yoongi Top: Hoseok <3 1#tophoseok 1#bottomyoongi 1#sobi