8.Bölüm

270 30 39
                                    

Bazılarına göre günler göz açıp kapayıncaya kadar hızlı geçse de Hoseok için tamamen bir azap olarak sürmüştü. Üç gün, sabahları çalıştığı için biraz da olsa kafa dağıtmasına sebep olurken geceleri tek başına kalıp, sessizliğin dibine vurduğu vakitler düşünceler dolu zihni ve içindeki kor ateş onu kasıp kavuruyordu. Bir süre öncesine dek o kadar da çok önemsemediği eşini şimdiki durumla beraber anlamıştı ki Yoongi'yi sandığından daha çok seviyor ve önem veriyordu. Daha öncesinde yanında olacağını bilerek mi bilinmez, umursadığı pek de söylenmezdi. Ama birkaç gün önceki olay onun Yoongi'yi kaybetme düşüncesini ciddi bir şekilde yüzüne vurmuştu. Hâlâ hiçbir şey olmadığı düşüncesinde olsa da bir taraftan korkuyordu, çok içmiş olmasına vererek hatırlamıyordu. Kendi vücuduna odaklandığında düşündüğü şeyin olma olasılığını düşürüyordu. Yine de düşündüğünden daha küçük bir olayın yaşanmış olması olasıydı.

Hoseok bugün tekrar evine dönecekti, içten içe istese de bir tarafı feci halde bundan kaçıyordu. Telefonda bile bu kadar zor konuşmuşken yüz yüze gelmek, kelimeleri dudaklarında asılı bırakacak; her düşüncesi onun hiçbir şey anlamaması için çabalayacak ve elinden geldiğince sevgisini hissettirmeye çalışacaktı. Olmayan bir yanlışın evliliğini bitirmesini istemiyordu. Ama eğer korkulan gerçek gerçekten çıkarsa Yoongi'nin Hoseok'u bırakmasında Hoseok'un diyecek bir şeyi olmayacaktı. Kendi hatasıydı ve bunu kabul ediyordu.

Yaklaşık on dakikadır kapının önünde dikiliyordu. Bir cesaret kapıyı tıklayıp açılmasını çok istiyordu ama kolu kalkmıyordu bile. Yoongi bir anda kapıyı açsa diye düşündü, kuracağı cümleleri defalarca düşünmeye çalıştı ama kafası her zaman başka bir yere kaydı; başka bir yeri tuttu. Kapı gerçekten aniden açıldığında Hoseok sanki çıplak bir şekilde yakalanmış gibi dımdızlak kaldı. Yoongi elindeki çöpü Hoseok'u gördüğü anda duvarın dibine bırakıp kocaman gülümsedi.

"Hoseok!" Yüksek sesi apartmanda yankılanırken boynunda hissettiği kollar ve ona sarılan eşini izledi. "Dönmüşsün! Yeni mi geldin? Neden kapıyı çalmadın?" Geri çekilip ellerini yanaklarına koydu. "Hasta mı oldun orada? Buz gibi olmuşsun." Sağ elini kavrayıp içeri çekti onu. "Gelsene Hoseok," transtan çıkmış gibi yere bıraktığı valizini alıp salona bıraktı. Ayakkabılarını çıkarıp Yoongi'yi takip etti.

"Hasta değilim, apartman soğuk ondandır."

Boğazını temizleyip ceketini kanepenin üzerine bıraktı. Gözleri Yoongi hariç her yerde gezinirken sephanın üzerindeki mavi albümü fark etti. Yoongi bunu fark ettiğinde,

"Ah, o. Annen getirdi, senin bebeklik fotoğrafların var."

Albümü eline alıp kalın sayfaları çevirdi. "Yorgun değilsen beraber bakalım mı?"

"Aslında yorgunum. Duş almam lazım."

"Kıyafetlerini hazırlayayım o zaman."

Yoongi adımlarını hızlandırıp odaya girecekken Hoseok hışımla elini tuttu. "Gerek yok, ben yaparım."

"Yorgunsun Hoseok ben yaparım bir şey değil ki."

Elini nazikçe itip odaya girdi. Ona her türlü iyi gelmeye çalışan Yoongi'yi gördükçe vicdan azabı daha da büyüyordu.

Odaya girdiğinde Yoongi birkaç parça çıkarmış Hoseok'a gösteriyordu. Adam içinden bir anda gelen ve hiç düşünmeden Yoongi'ye doğru ilerledi. Kolunun yanında geçirerek beline doladığı koluyla kendisine çekti, Yoongi ne olduğunu anlayamadan kendisine sarılan kocasıyla karşılaştı. Hoseok başını omzuna yasladı, gözlerini kapatıp sadece özlediğine sarıldı. Yoongi ensesindeki saçlara küçük bir öpücük bırakıp saçlarını okşadı.

Divorce|SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin