Yarı uykulu halimden ağzıma dolan acı sıvıyla kalktım. Yutmayı denemiş olsam da, midemden gelip ağzımı zorlayan yediğim birkaç lokmayı klozetin kapağını nasıl şekilde açtığımı bilmeden her şeyi gözlerim kapalı çıkardım. Beni taşımakta zorlanan, titreyen bacaklarımı kırıp ellerimi soğuk zemine dayadım.
Defalarca kez yutkunup boğazımdaki iğrenç acı tadı geçirmeyi denesem de her seferinde yeniden midem bulandı. Banyoya doğru dolan ayak sesleri ile Hoseok'un uyandığını anladım. Gözlerimi açıp ona bir şey deme fikri öyle güç geliyordu ki sadece titreyen bedenimin eşliğinde kalp seslerime odaklandım.
Şakaklarıma dökülen tutamların arkaya doğru yatırılıp şakağımın öpülmesi ile Hoseok çömelip sırtımı sıvazlarken bir elini belime doladı. Daha fazla çıkaracak bir şeyin kalmadığını anladığımda yere oturup sırtımı göğsüne yasladım. Başım dönüyordu.
"Bulantı habı alacağım."
Elimi uyluğuna koyup kalkmayı denediğimde beni kendisine çekti. Halsiz bedenim kucağına düştüğünde ellerimi pes ederek kucağıma bıraktım.
"Mideni deleceksin Yoongi. İlaç içmek yok, sana bitki çayı yapayım mı?"
"Tatları yok onların."
"Sağlıklı en azından."
Saçlarımı düzeltip arkamdan çekildi. Yerle bağım kesip havalandığımda kollarımı boynuna doladım. Beni yatağımıza bırakıp banyoya ondan sonra mutfağa girdi. Henüz Hoseok yokken yeniden içimde düşünüp kendimi yediğim endişelere döndüm. Bu halsizlik, bulantıların zamanla azalacağını söylese de ben o zamana kadar her sabah bulantıyla, geceleri kendimi banyoda görmekten, yorgun hissetmek yüzünden kendime bakamamaktan oldukça sıkılmış ve bıkmıştım. İçimdeki şeyi çok sevsem de katlandığım durumlar yüzünden ona hesap sormaktan asla çekinmezdim.
İleriyi bilmiyorum ve bu beni çok korkutuyor. Her kontrolde doktorun düşükten bahsetmesi onu kaybetme korkusuyla hep bir şeylerden kendimi mahrum bırakıyordum. Bu dönemi atlatsam da doğum ya beklenilen gibi gitmezse? Bebeğimi göremeden gitme düşüncesi her zaman gözlerimi doldururken yeniden yandığını hissettim. Dudaklarım düz görünümünde kurtulup içe gömüldü. Odaya endişeyle giren Hoseok'un komodinin üzerine porselen kupayı bırakmasıyla başucuma oturup beni kolları arasına aldı. Ellerimle kapattığım suratımı omzuna yasladım ve ağlamaya başladım. Aptal mıyım ben niye hep ağlıyorum?
"Bebeğim benim, yine neye ağlıyorsun?"
Kaşlarımı çatarak yüzüne baktım. "Yine mi? Ben hep mi ağlıyorum Hoseok?"
Hep değil. Gerektiğinde. Kızmıştım ona, tahammülün yoksa git o zaman. Zorla tutuyorum sanki. Sanki onun yüzünden bu halde değilmişim gibi.
"Noldu, ne düşündün? Ne geldi aklına?"
Omuz silktim. Konuşmayacağım işte.
Yanaklarımı sildi ve öptü hemen. Komodinin üzerindeki kupayı alıp dudaklarıma yanaştırdı. Sıcak sıvıyı kabul edip bir yudum aldım. Aldığım tatsızlıkla yüzümü buruşturdum. Bitkiler kurulup böyle tatsız olunca üzülmüyor mü? Ben olsam çok üzülürdüm, kimse tadını beğenmiyor. Yazık bitkilere.
"Hoseok, ben bitki çayı olsaydım beni içer miydin?"
"Ne?"
Aldığım tepkiyle alttan alttan baktım ona. Şirin göründüğümü bilerek hafifçe gülümsedim. Elindeki beyaz kupayı elime aldım, büyük bir yudum alıp yutkunmayı denedim. Ben ağzımdakini mideme gönderirken Hoseok hâlâ cevap vermemişti bana.
"Hoseok duymadın mı beni?"
"Nereden çıktı bu şimdi?"
Sabahın altısında manasız mı geldi beyefendi? Sabır çektim ona karşı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Divorce|Sope
FanfictionBoşanmanın eşiğinde olan Jung ailesi... Çift Yoongi'nin hamile olduğunu öğrenir. Bottom: Yoongi Top: Hoseok <3 1#tophoseok 1#bottomyoongi 1#sobi