3.Bölüm {Değişmiş...}

140 5 3
                                    

3 - bölüm

Kalp özlemi, sevdiklerimizden uzakta olduğumuzda, onları kaybettiğimizde hissettiğimiz derin duygusal boşluğu ifade eder. İnsanın beyni belki unutur, ama kalp, asla! Kalp hisseder derler ya... İşte hissediyor du! Kalp özlemi duygu, aşk, özlem, güven gibi duyguların içinde bulunduğu durum. Bana hayatımda sadece o Okyanus derdi. Evet, sadece o... Murat. 6 yaşımda bana umut olan o çocuk, hayatımın bı parçası olmuştu. Her gün akşam benim için gelir, ve gecenin yarısına kadar benimle sohbet ederdi. Babam ben kaçmayim diye akşam kapıyı kilitlerdi. Penceremde ki ızgaranin bize yarattığı tek sorun, ona bir kere olsun bile sarilamam olmuştu. Bezen annemi kızdırırsam, bana akşam yemeği vermiyor du. Ve Murat her gün akşam geldiğin de bana yiyecek birşeyler getiriyor du. Ben kirazı çok seviyorum diye, her gün bı poşet kiraz getirmeyi de unutmuyordu. Ben uyuyana kadar bekler, sonra giderdi. Gündüzleri hep ağlar, akşam yüzüm gülerdi. Ve bunun tek sebebi, Murat olurdu. Üç yıl boyunca bir gün bile aksatmadan her gün bana gelirdi. Üç yıl... Ben dokuz yaşima girdiğim gün hediye ile gelmişti. Bana çok güzel bı ayna getirmişti. Arkası pembe ve beyaz taşlarla süslenmiş yuvarlak ayna, sarı renkteydi. Bana o gün aynayı verdiğinde 'Sakin kirma, incitme, kirarsan kendini göremezsin, Hayat bı ayna gibidir, gülümsersen oda sana gülümser' demişti. Ve o akşamdan sonra bı daha hiç gelmemişti. Her gün aynanın yanında oturur, onu beklerdim. Ama o hiç gelmedi. Neyse ya, bu kadar dram yeter Deniz. Şimdi anılara dalıp burada gözyaşı dökmenin zamani değil. Murat ile bı daha karşılaşacağımi sanmıyorum.
"İyi misin?" diyen sesiyle başımı kaldırdım. Duvara yaslanarak oturdum. Oda duvara yaslanarak oturuyor olmalı ki sesi tamda arkamdan geliyordu.
"Sen bana neden Okyanus diyorsun?" dedim. Sesim titriyordu, sanki birşey den korkuyor gibiydim. "Adın Deniz olduğunu az önceki adamlar konuşurken duydum" dedi. Ben ise gülmek ile ağlamak arasında kalmıştım. Bir yanım o değilmiş diye rahatlarken, bir yanım onu görme umudu ile mutluluktan haykırıyordu!
Derin bı nefes alarak "Anladım" dedim. "Sadece adımı mi söylediler? Beni niye kaçırdıklari ile ilgili bişey demediler mi?"
"Adın Deniz Zorlu olduğunu duydum sadece" dedi. Bı dakika, Ne? Deniz Zorlu mu? Allah kahretsin beni başka ile karıştırmış salaklar! Bı hafta önce hastanede bı kadın ölmüştü. Kadının oğlu annesinin ölümünde doktor Denizi suçlamışti. 'Seni geberticem' 'Seni öldürücam' diye bağırıp olay çıkarmıştı. Hatırladıklarım yüzünden bı küfür savurdum. Ayağa kalkarak kapıya doğru yürüdüm. "Bana bakın hey" diye bağırarak kapıyı vurdum. Başkasının yaptığı şey yüzünden ben sorumlu değildim! Zaten bu durumda doktor Denizin de bı suçu yoktu, kadın hastaydı.
"Bakın ben Deniz Zorlu değilim, yanlış kişiyi kaçırdınız salaklar" diye sesim çıktığı kadar bağırdım. "Ben Deniz Öztürkum, Zorlu değil". Keşke beni kaçırmadan önce bı soyadımi sorsaydilar. Kimse gelmeyince oflayarak yerime oturdum. "Seni demi kaçırdılar?" diye sordum.
"Yani, sayılır" diye cevap verdi. Sayılır de ne demek? Kaçırıldım demek gururuna dokunuyor galiba. "Adın ne?" diye sordum. "Sır" diyince kaşlarımı çattım. Yok arkadaş, bu çocuk gerçekten çok değişik! "Aman, sanki numaranı istedim" diyerek göz devirdim. Bu durumda benim naz yapmam gerekmiyor mu? Allah'ın kıt beyinlisi! Kapının penceresi açılarak uzaylı adam bı bardak su uzattı. "Susamışsindir" dedi. Beni mi düşünüyor bu şimdi? Ama gerçekten bağırmaktan ağzım kurumuştu. Ayağa kalkarak gidip suyu aldım. Adama bakıp "İçinde zehir yoktur umarım" dedim. Gülerek başını hayır anlamında iki yana doğru salladı. "Seni öldürmek için bu kadar kolay yolu seçmeyiz" dedi pislik. Gülerek kapıya doğru yaklaştım. "Siz önce doğru adamı seçmeyi öğrenin" dedim. Adamın tüm neşesi kaybolmuştu. Onunla çok güzel uğraşirdim da, önce biraz su içsem iyi olurdu. Bardağı kaldırıp suyu içmeyi başladım. Bitirdikten sonra bardağı duvara doğru fırlattım. Geri verip teşekkür edeceğimi beklemiyorlardir umarım. Bardağı kırdıktan sonra onun sesini duydum. "Suya ilaç kattılar" demişti. Gözlerimi irice açarak kırılan bardağa baktım. Başim dönmeyi başladığında yere oturdum. Niye bunu önceden söylemedi ki? "Ne ilacı?" diye sordum. "Yanlış adamı getirdiklerine anladilar'' dedi. "Şimdi seni geri götüruceklar" o bunları söylerken ben çoktan yere yığılmıştim. Gözlerim kapanırken "Allah'a emanet ol diyebildim.
Gözlerimi açtığımda yerde yatıyordum. O değişik çocuğun haklı çıkmasıni beklemiyordum. Allah'ın belaları, bari evimin önüne biraksaydiniz. Bı anda ayağa kalktım, hala ilacın etkisinde olmalıyım ki başım döndü ve düştüm. Ellerimle başımın iki tarafına tutup baskı yaptım. Bu halde eve nasıl gidicem diye düşünürken telefonum çaldı. Kendimi zorlayıp ayağa kalkarak yürümeye başladım. Telefonu açıp kulağıma koyduğum an birinin bağırmasıyla yüzümü buruşturup telefonu kulağımdan biraz uzaklaştirdim. "Nerdesin sen geri zekalı?" diye bağıran Naz, resmen sağır edebilirdi beni. Evet, benim tek dostum, tek ailem Naz. Onunla üç yıl önce tanışmıştik. Benim çalıştığım hastanede bı hafta önce işe başladı. Maddi durumu iyi olmasına rağmen çalışmayı tercih ediyor. Onu gerçekten çok seviyorum. Bizim arkadaşlığımiz, karşılıklı güven, anlayış, destek ve samimiyet üzerine kurulmuş bı bağdır. "Sakin ol Naz, eve gidiyorum" dedim. Hala başım dönüyor ve her an düşebilicek bı durumdayım. "Kızım sabahtan beri ne halt yedin sen, kaç kere aradığımın farkında mısın?" diye bağırıyordu. Bu kız sinirlendi mi, eyvah, kaç git kendine bı delik bul. Valla bunun için canıma okur. "Naz tamam eve gidiyim ararım ben seni" dedim. Bişey demeden telefonu suratıma kapatınca güldüm. İnadım inat diyordu! Çoktan karanlık düşmüş, yıldızlar gökyüzünde yerini almışti. Yıldızlara bakarken derin bı nefes aldım. "Doğum günün kutlu olsun Deniz" diye fısıldadım. Gerçekten unutulmaz bir düğüm günü yaşadım. Şu anda tek istediğim, güzel bı banyo ardından yorganın altına girerek sabaha kadar ağlamak. Merdivenlerden çıkarken yorgunluktan bayılacak gibiydim. "Burada niye asansör yok ya? Niçin para ödüyorum ben size?" diye sinirden bağırdım. Dört katlı binanın üçüncü katında yaşıyordum ama şu üçüncü kata çıkmak bile nefes nefese kalmama sebep olmuştu. Çantamdan anahtarı ararken başım çok kötü durumdaydı. "Hayvanat bahçesinde aslanlar için kullandıklari ilaçdan verdiler bana sanırım" dedim yoksa bu ilacın bende yarattığı etkinin başka bir açıklamasi yoktu! İçeri girdikten sonra kapıyı kapattim. Işıklari açtığım an birilerinin "Sürpriz" diye bağırmasıyla korkudan kalbim hızlandı. Naz ve Elif ellerinde pasta ile bana bakıyorlardı. Bu arada Elifde benim hastaneden arkadaşım. Onunla tanişali bir kaç ay oldu ama Naz kadar onunlada çok yakınız. "Manyak misiniz kızım siz? Ödum koptu lan" diye bağırdım. Naz elinde tuttuğu pasta ile yanıma yaklaştı. "İyiki doğdun kardeşim" dedi. Elif elinde tuttuğu mavi balonları bana verirken "İyiki seninle arkadaşız" dedi. Gözlerim doldu. Hıçkırarak ağlamamak için çabalıyordum. Ben birinin yanında ağlamayı hiç sevmiyordum, hep bı köşeye gider ağlardım. Beni ağlatmak çok zordu, ama bazen elimdeki kalem yere düştü diye de ağlaya bilirdim. Ve bugün de öyleyim, her şey kalbime dokunuyor, ağlama isteğimi artıyordu. Ama bugün bu iki can dostumun yanında tüm iradem kırılmış, hıçkırarak ağlamayi başladım. Ağladığımi gören kizlar telaşlanmişlardi. Naz elindeki pastayi bırakarak yanıma geldi ve elimi tuttu. Elif gözyaşlarımi silerek "İyi mısın?" diye sordu. "Deniz bak sana bişey olmuş, sen durup dururken böyle ağlamazsin" diyen Naz, bendeki değişikliği anlamıştı. "Sabahtan beri ortalıkta yoksun, biz seni yine sahilde falan dolaşıyor diye telaşlanmadik, ama belli bişey olmuş" dedi. "Sizi böyle görüp duygulandım ben" dedim ağlarken.
"Naz pastayı getir hadi" dedi Elif. Pasta küçük olmasına rağmen çok tatlıydı, üstünde yazanlar beni biraz güldürmuştu. 'iyiki doğdun dalgalı Denizko' diye yazıyordu. Bu kizlar hep benimle 'Dalga' diye dalga geçerlerdi. Pastanın üzerindeki mumları ofladiktan sonra ağlayarak onlara sımsıkı sarıldim. "Sizi çok seviyorum" dedim ikisiyle de aynı anda sarılırken. "Bizde seni çok ama çok seviyoruz aşkimmm" dedi Elif içtenlikle çıkan sesiyle. "Ben sana ölürüm deli kız bi daha ağlama tamam mı?" dedi Naz saçımı okşarken. "Tamam ben bı banyo yapıyım, sonra pastayı keseriz" dedikten sonra odama doğru yürüdüm.
Kapıyı açıp içeri girmeden önce başımı çevirip onlara baktım. "Ben çıkana kadar sabredin, bitirmeyin hemen" dedim. Gülerek başlarını salladılar. Banyo yaptıktan sonra üzerimi değiştirip çıktım. Pastayı kestikten sonra oturup onlarla uzun uzun sohbet ettik. Onları bugün başımdan geçen her şeyi anlattım. İkiside duyduklarinin şokunu yaşıyordu. Naz o adamları etmediği küfür bırakmadı. "Keşke o gün neşter falan soksaydim o pisliğin boynuna" dedi Elif sirinli bi sesle. "Tamam kizlar, konuya kapatalım mi artık?, gerisini doktor Deniz düşünsün artık" dedim. Elif doktor Denizi arayıp herşeyi anlatıp, polise şikayet etmesini söylemişti. "Sen iyisin değil mi?" dedi Naz. Olanları anlattığım dan beri bilmem kaç kere duydum bu soruyu. "İyiyim Naz, ya daraldim bı susun artık ya!" diye homurdandım.
"Eee" dedi Naz tebessüm ederek. "Yarın partiye ne giyiyorsunuz?" dedi. "Ne partisi?" diye sordum merakla.
"Kızım yarın Canerin doğum günüya" dedi Elif.
"Ya bide o vardı değil mi? Unuttum ben" dedim kafama elimi koyarak.
"Şimdi hatırladın işte, ne giyiyorsun?" diye sordu Naz. Caner Nazın sevgilisiydi. Nazi gerçekten çok seviyor ve değer veriyordu. Ve doğüm gününe beni ve Elif'i de davet etmişti.
"Ben gelmesem..." demiştim ki Naz kafama öyle bir vurdu ki, kafamı tutarak ofladim. Arkadaş bu neya, sabahtan beri gelen giden beni vuruyor, yeter ama. "Geliyorsun, ve hatta benim sana aldığım elbiseyi giyiyorsun!" dedi Naz bana kızarak.
Bana doğum günü hediyesi olarak elbise almıştı, ama daha nasıl bı elbise olduğuna bakmamıştım.
"Tamam Naz" dedim gözlerimi kaşirken. "E hadi biz gidelim artık, sen uyu dinlen" diyerek ayağa kalktı Elif. İkiside gittikten sonra kendimi yatağa atmam uzun sürmemişti. Gerçekten bugün çok yorulmuştum. Oyuncak ayıya sarılarak uykuya dalmıştim. Ne kadar uyudum bilemiyorum ama, gördüğüm rüya yüzünden sıçrayarak uyandim. Rüyamda onu gördüm, onu Murat'ı. Pencereme gelmiş 'Ben geldim Deniz, geldim' diyordu. Koşarak pencerenin yanına gittim, kimseyi bulamayınca yere oturup dizlerimi kendime çekerek ağlamaya başladım. Çok özledim... "Allah belanı versin Murat, yine aklımdan çıkaramıyorum seni yine" diye ağlamayı başladım. Kalkıp yatağımın yanındaki çekmece den onun bana doğum günümde aldığı aynayı aldım. Biliyorum saçma ama, ben her gün akşam önce pencereye bakar, sonrada oturup aynaya bakarak gün içinde başımdan geçenleri anlatıyordum, tıpkı ona anlattığım gibi. Bu seferde aynayı alıp pencere nin yanına gidip oturdum. Aynaya baktıkça daha çok ağlıyordum. "Yine niye aklımdasın Murat, niye ya" dedim hıçkırarak. Murat yıllar önce yanına her geldiğinde, yüzünde maske ile gelirdi. Sanki yüzünden utanır gibi, benden yüzünü saklardi. Bide ilk bir yıl boyunca bana adini söylememişti. Aynaya bakıp ağlarken onunla ilgili bı anı gözümde canlandı.

Aşık olunca Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin