(3) Cennet Krallığı

140 13 0
                                    

-Selahaddin' in Sarayı-

-"Kudüs'ü bilen üç kişiyi çağırın" Dedi Selahaddin Eyyübi askerine.

O üç kişi geldi.

-"Buyurun efendim" Dedi aralarından rütbeli olan.

-"Siz üçünüz yarın iki kişiyi Kudüs' e sağ salim götürmekle görevlisiniz. Orada onların dediklerini yapacaksınız ve onlara Kudüs' ü gezdireceksiniz. Ayrıca onları koruyacaksınız
Anlaşıldı mı?"

-"Emredersiniz efendim" dediler hep bir ağızdan

-"Güzel. Orada istediğiniz kadar da kalabilirsiniz fakat ev sahiplerini fazla rahatsız etmeyin biliyorsunuz misafirlik en fazla 3 gündür."

-"Evet efendim" Dedi aralarından daha yüksek rütbeli olan.

-"Hani geçen Müslümanların olduğu yerde boş bir ev vardı, orayı onlar için ayarladım. Oraya götürün onları. Dedi ve soluklanarak

-"İyi yolculuklar dikkat edin kendinize." 

Hep bir ağızdan
-"Sağolun efendim!" Dediler.

Ertesi Gün

Eşyalarımızı toplayıp erkenden yola çıkmıştık. Zorlu çöl yollarından geçiyorduk. Yavaştan da rüzgar esmeye başlamıştı ama bu sıcaklığa kafi değildi. Gideceğim için bir o kadar heyecanlıysam bir o kadar da üzgündüm. Yanımızda 3 tane Müslüman atlı askerle yola çıkmıştık. Sadece yanımıza kıyafetlerimizi almıştık Selahaddin evde her şeyin olduğunu söylemişti.

Uçsuz bucaksız çöl yolu gerçekten de çok sıkıcı geçiyordu daha çok yolumuz vardı. Askerlerde pek konuşmuyorlardı. Annem onları konuşturmaya çalışmıştı ama pek bir şey söylemeye niyetleri yok gibiydi. E haliyle zor bir savaştan çıkmışlardı ama biraz konuşsalar ne olacaktı ki?

*****
Etrafı a pardon ıssız çölü izleyerek geçiyordu saatlerim en sonunda önde ilerleyen asker

-"Neredeyse vardık bakın şu dağı da aştıktan sonra Kudüs'teyiz" dedi.

Heyecanlanmaya başlamıştım. Bu Kudüs' e, kutsal topraklara ilk gelişimdi. Ayrıca babamı göreceğim içinde çok sabırsızlanıyordum. Onu her düşündüğümde gözlerim doluyordu ama cesur olmak zorundaydım.

Yaklaşık bir yarım saat sonra, Kudüs' ün ilk evleri göründü.
Biraz daha ilerledik ve girişteki nehirde durduk. Askerler ve atlar su içtiler. Bizde elimizi ve yüzümüzü yıkadık. Sonra devam ettik.

Kudüs gerçekten de çok güzel bir yermiş. Ama girer girmez ilk gözüme çarpan en tepedeki bütün ihtişamıyla duran haç sembolü oldu. Askerlerden biri beni fark etmiş gibi

-"Orası Hz. İsa'nın çarmıha gerildiği yermiş 'Golgota' Hristiyanlar böyle söyler dedi."

Gerçekten ismi çok garip gelmişti.

Biraz daha ilerledikten sonra bir eve yaklaştık Kudüs' ün sokakları da Şam'ınkiler gibi darmış ama yine de gayet ferah duruyordu.

Tabii biz atla geçerken de herkesin gözü bizim üzerimizdeydi. Kendi aralarında fısıldaşıyorlardı.

Yanımızda ilerleyen asker;

-"Burada genellikle Müslümanlar kalır çok yabancılık çekmezsiniz" dedi.

Sonra mavi dış kapılı ve topraktan duvarlarla çevrili bir toprak evin önünde durduk. Atlarımızdan indik. Diğer asker tahta mavi kapıyı ittirerek dış kapıyı açtı ve eliyle içeriye buyur etti.

Bizde bohçalarımızı atlardan alarak içeriye geçtik.

Evin avlusu küçüktü ama zaten 2 kişi kalacaktık yeterde artardı bize. Sonra asker devam ederek evin kapısının kilidini açtı ve içeriye girdik.

Evde fena değildi içeride eşyaları da vardı. Gerçekten efendim Selahaddin çok büyük bir sevaba girmişti. Annemin yüzündeki mutluluğu görmüştüm. Bende çok mutlu olmuştum.

Yanımıza evdeki yiyecekleri de getirmiştik. Annem askerler için hızlıca yemek pişirdi. Bu gece onları burada ağırlayacaktık çünkü Kudüs' ü bilmiyorduk ve bizi gezdirmeleri gerekiyordu.
_____________________________

Esir-i AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin