İLK KARŞILAŞMA
|___________________|Sabah askerlerle kahvaltı ettikten sonra dışarıya çıktık. Annem ilk önce mezarlığı görmek istediğini söyledi. Bunun üzerine babama gittik.
Anladığım kadarıyla Kudüs'ün girişinden biraz daha uzakta kalıyordu. Yani Kudüs'ün doğusunda yer alıyordu, Yusufiye Mezarlığı. Mezara girdikten sonra askerler babamın mezarını gösterdi annem koşarak mezar taşına dokundu ağladı. Toprağına dokundu. Sanki babama sarılmış gibi. Bende yavaş adımlarla yanına ilerledim. Annem babamla konuşmaya başlamıştı bile ben ise gözyaşlarıyla izliyordum onları. Bir süre sonra annem duasını etti ve beni babamla baş başa bıraktı.
Mezarına eğilip toprağına dokundum ve içimden şu feryat dolu sözleri haykırdım: 'Merak etme baba sana bunu yapandan öyle büyük bir hesap soracağım ki bir daha böyle bir şeye cüret edemeyecek. Onu öldüreceğim baba onu yaşatmam sana bunu yapanı asla yaşatmam!'
Bende duamı ettikten sonra mezar kapısının önünde beni bekleyen askerlere ve anneme baktım. Gülümseyerek
-"Devam edebiliriz "dedim.
Peçemi tekrardan taktım ve yola koyulduk. Buradan sonra Kubbett-üs Sahra'ya gidecektik. Orayı da çok kez duymuştum ama görmek bugüne nasipmiş.
Mescid-i Aksa'nın sadece avlusunu ve Kubbett-üs Sahra'yı gördük çünkü bugün askerlerin geri dönmesi gerekiyordu ve bizde bu yüzden detaylıca gezmeyecektik. Sonra ara sokaklardan geçerek 'Golgotha'ya' (Bugünkü adıyla Kutsal Kabir Kilisesi' ne) geldik buraya da dışarıdan göz atmıştık ve tam ilerleyecekken askerlerden biri
- "Kral 4. Baldwin geliyor" dedi
Askerin baktığı yere baktım.
Bembeyaz kumaşlar üzerindeki göze çarpan altın işlemeleri ile güneşte parlayan metal gri bir maske takıyordu. Pahalı kumaşından ve ayakkabısından belli olacağı üzere gerçekten de oydu. Benimle şu anda aynı yaşta olan 20 yaşındaki Kudüs Kral. Tepeden atıyla ve yanındaki atlı askerlerle buraya doğru geliyordu.Yanımızdaki askerlerde bizi korumak için 2 si önümüzde diğeri de arkamızda durdu.
Kral yanımıza gelince atından indi fakat inerken zorlukla inmişti. Askerler onu başıyla selamladı.
Sonra her şeyin farkına varmıştım; babama saldıranlar onlardı nasıl unutabilirdim şimdi intikam vaktiydi.
Hızlı bir hareketle arkamızda duran askerin kılıcını çektiğim gibi krala doğrulttum. Askerler şaşkınlıkla ne yapacağını şaşırmıştı. Kral Baldwin'in arkasında duran askerlerde beni durdurmak isterken Kral Baldwin bandajlı ve sadece baş parmağı ayrı olan olan sol elini havaya kaldırdı ve askerleri durdurdu.
Sonra konuşmaya başladım
- "Neden Müslümanları katlediyorsunuz?" Gözlerim yaşlarla dolmuştu.
-"Sizin bizimle derdiniz ne?!" dedim kılıcı kalbine doğru yaklaştırırken
Kralın arkasındaki askerler avını gafil avlamayı beklermişcesine bekliyorlardı.
- "Ölenlerin hesabını nasıl vereceksiniz?"
Dediklerimi sabırla dinleyen o yarı kapalı mavi ve gri karışımı gözleri daha derin bakıyordu ve maskesinin altındaki hastalıklı boğuk sesiyle cevap verdi.
- "Geçen günkü saldırıya sebep veren kişiyi bulduk merak etmeyin" dedi.
Daha lafına devam edemeden lafını bitirir bitirmez
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Esir-i Aşk
Historical FictionTahtından edilmeye çalışılan cüzzam hastalığıyla boğuşan o muhteşem kralın kurgulanmış öyküsüdür. Selahaddin Eyyübi'nin ordusunda yer alan Selehaddin'in aile dostu Rasiye Ayza'nın ailesi ve Ayza ile Kudüs kralının arasında geçen aşkları Hastalıklı b...