Parti bitmiş ve herkes dağılmıştı. Partinin sonuna doğru gelen kişi, Lysania Kralı ile herkes gerilmiş ve bu tür gücü olan bir insandan çekindikleri için saygıda kusur etmemişlerdi.
Daha sonra herkes teker teker ayrılmıştı. Neden mi?
Bu partide herkes Prens Leopold'a bu kadar saygısızlık yaparken, bir Kral Veliaht bir Prensin önünde eğilmişti. Hemde başka Krallıktan olan Veliaht bir Prense.
Bunun üzerine tüm gözler Prens Leopold'a çevirilmiş ve şüpheli bakışlar anında yerini sahte saygı gösterilerine bırakmıştı. Prens Leopold bu derin değişimi ve insanların çıkarlarına göre hareket etmesi üzerine sadece izlemişti.
Eğilme olayı ardından aynı saygı ile Prens Leopold eğilmişti. Bir şey konuşmalarına izin vermeden bir kaç büyük soylu hemen Kral Zaiden'ın etrafına dolmuşlardı.
Bunun üzerine Prens ise saygıyla uzaklaşmış ve köşesine dönüp soru yağmuruna tutulmuş Kral Zaiden'ı izlerken bulmuştu kendini.
Önüne getirilen bir kadeh şarap ile yaslandığı yerden gözleri sert ve büyük bedeni süzmüş ondaki her değişikliği derinlemesine izliyordu. Bunun tadını çıkartıyor ve özlediği bedenin her bir santimini özlemle seyrediyordu.
Kalbi her bir zerresine bakması ile daha da çıldırırken nefesi onu sıkmak ister gibi daralıyordu. Kendisinden geçmeye devam ederken yanında onunla konuşan Koen ile kendine gelmişti.
"Majestelerinin mesajı, Kral Zaiden'ın buraya geleceği yönündeydi. Kral Zaiden'a saygıda kusur etmememiz gerektiğini söyledi." Komutan Koen gergince Prens Leopold'un baktığı yere baktı ve aynı şekilde yanına ilerleyip duvara yaslandı. Bu bir nevi dostça bir hava yaratmıştı.
"Kral Zaiden'ı tanıyorsunuz. İlişkiniz nedir diye sorsam... Kafamı uçurur musunuz Majesteleri?"
Bu soruyu bekler gibiydi Prens. Bu soruyu cidden bekler gibiydi. Aslında direkt sormuştu. O gelir gelmez, onu izlemeye dalar dalmaz düşüncelerinde geçen tek soru buydu.
Onunla ilişkimiz ne ki? Onun buraya gelmesi neyi değiştirecekti? Geçmişte olan saçma anılardan sonra... Onun buraya gelmesi ne ifade edecekti ki? Zaten olmazdı.
Prens kadehinden derin bir yudum aldı. Mayhoş tat dilini uyuştururken bulanan aklı üzerine gözlerini, koyulaşan denizleri çekti ve kadehine sabitledi.
"Bilmiyorum. Onu... O zaman görmüştüm."
Komutan Koen duyduğu kararsız, güvensiz ve en önemlisi hüzünlü ses ile gerildi. Ne zamandan bahsettiğini biliyordu. O büyük olay zamanı ikisi birlikte ortadan kaybolmuş ve geriye sadece Prens Leopold dönmüştü.
Peki o zaman ne olmuştu da, ikisinden birisi dönmüştü? Neden ondan sonra Prens Leopold'da devasa değişiklikler görünmüştü? Bunu yıllarca yardımcısı olan Komutan Koen dahi anlayamamıştı.
Anladım dercesine başını sallamış ve derin bir nefes alarak ileriye doğru adım attı. O zaman da ne olduğunu sormamıştı, şimdi de sormayacaktı. Efendisi isterse söylerdi. Her zaman bu böyleydi. Her konuda hem de.
"Benden bir isteğiniz var mı Majesteleri?" Komutan Koen elini göğsüne bastırdı ve öne doğru başını saygı amaçlı eğerek yere baktı.
Prens Leopold sadece kadehinden bir yudum daha aldıktan sonra konuştu.
"Ona... Kral Zaiden'a odasını göster Koen. Sen bu saraydaki ikinci büyük komutansın. Bundan onur duyacaktır. Askerlere fazla saygılıdır."
Daha sonra elindeki kadehi masaya koydu. Çoğu gitmiş olan insanlardan gerisi de giderken kalmanın manasız olduğunu hissetti ve sert, hızlı adımlarla arka çıkışa doğru adımladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Forbidden Hearts
Historical FictionAşık olmanın bile yasak olduğu bir dünyada, kendi cinsine aşık olsan, ne yaparsın? Üstelik sen Kraliyet ailesi üyesiysen ve değil aşık olmanın, yaşamanın bile diken üstünde olduğu bir hayatta olsan; ne yaparsın? Raiden Kaiser Desmond Leopold. Hayat...