four, jude bellingham

1.7K 40 0
                                    


two months'

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

two months'


🤍



Neredeyse bir günlük yolculuk seni tamamen tüketmişti. Aktarmalı yolculuklardan daha kötü bir şey var ise o da uçak şirketiyle baş üstü kompartımanındaki çantalar hakkında tartışmaktı.

Normal şartlarda sorun edilebilecek bir şey olmasa da yalnızca üç saatlik uyku durumu kötüleştirmekten başka işe yaramamıştı. Uçağın yaptığı rötar sonucu sabah on yerine on ikide kalkması da cabasıydı. Geceyi finallerini vermek için geçirdikten sonra üst üste gelen şeyler kabus gibi olmuştu.

Jude'un Şampiyonlar Ligi final maçını izlemek için Amerika'dan Londra'ya uçuyordun. O İspanya'da, sen ise Amerika'da olduğundan pek buluşamamıştınız. Sen kariyerin üzerinde yoğunlaşırken o da tüm dünyada hız kesmeden tanınmaya devam ediyordu.

 Doğru düzgün konuşamadığınız için eğer bir plan yapmışsanız buna hiç bir şeyin engel olmamasını sağlamaya çalışıyordunuz, şimdiyse tek istediğin ve sabırsızlıkla beklediğin şey Jude'la birlikte olmaktı.

Uçuş nihayet bittiğinde telefonunu uçak modundan çıkartıp sevgilini aradın. Telefonu bir kaç çalıştan sonra açtı. Arkadaki seslerden anlaşıldığı kadarıyla havalimanındaydı.

"Y/n? İndin mi?"

"Şimdi indim, kontrolden geçeceğim. Yorgunluktan ölüyorum Jude..."

Kıkırdadı. "Biraz daha dayan, kavuştuğumuzda ilk iş kaldığım otele götüreceğim seni" dedi.

Kendi kendine gülümsedin, telefonunu kapattın ve sessizce müzik mırıldanmaya başlayarak başının üstündeki bölmeden küçük bagajını aldın. Birkaç saniye bekledikten sonra yavaşça dışarı çıktın, teşekkür edip uçuş görevlilerine veda ettin. 

Gümrükten hızla geçmek için neredeyse beklentiyle kapıya ve ardından havaalanına doğru koşmaya başladın. Etrafta koşan deli bir kadın gibi görünmen umurunda değildi.

 Sevgilini istiyordun. Gümrükteki kadın çok tatlı ve hızlı davrandı, yolculuğunun nedeni gibi protokol amaçlı soruları sorduktan sonra geçiş onayını verdi.

 Tekrar kontrolden geçtiğinde her şeyi birkaç saniyeliğine çıkartıp sonra tekrar giymek zorunda kalmaktan biraz bunalmıştın. Bu aşamayı da 'başarıyla' geçtikten sonra ayakkabılarını hızlıca giydin, çantanı ve valizinizi alarak ayrılmadan önce her şeyin yanında olduğundan emin oldun.

 Vücudun ürperti ve heyecanla dolarken önce saati, sonra Jude'dan ve havayolu şirketinden gelen mesajları kontrol etmek için orada burada telefonunuza bakarak dolaşıyordun. Nihayet yürüyen merdivenlerden inip Jude'u ararken seni otoparkta beklediğine dair aldığın mesajla o yöne ilerlemeye başladın.

Kapıyı açıp dışarıya çıktığında yüzüne gelen serin havayı hissettin. Hala etrafına bakınıp arabalar arasında gözlerini gezdirirken, arkanda bir beden hissettin. Kulağına eğilerek "Beni mi arıyorsun?" dediğinde Jude'un fısıldadığını anlamıştın, anında zıplamana ve arkana dönmene neden oldu. 

Ona sımsıkı sarıldın, yorgunluktan ve onu tekrar görmenden dolayı neredeyse gözyaşlarına boğuluyordun. Sevgilin seni kaldırdı, bacaklarının beline dolandığını hissederek başını boynuna gömdü ve kıkırdadı.

"O kadar uzun zamandır bu anı bekliyordum ki, gerçekten burada mısın?" dedi ve dudaklarına uzun bir öpücük bıraktı. Yıllar gibi geçen iki ayın sonunda kavuşmanızın getirdiği huzur senin için harikaydı.

Karşılık vermekte gecikmesen de bir kaç dakikanın sonunda nefes nefese geri çekilmek zorunda kaldın. "Ya kameralar varsa?" dediğinde seni indirerek ellerini yüzüne koydu.

"Yakalandıysak bile umurumda değil, seni ne kadar özlediğimi bilemezsin" dedi ve başına son bir öpücük kondurdu. Elbette ki herkes Jude'un bir kız arkadaşı olduğunu biliyordu ama mümkün olduğunca gözlerden uzak olmak istediğin için senin kim olduğunu bilmiyorlardı. 

Onun dünyasına maruz kalma fikri şu anda istediğin şey değildi. Önce okulu bitirmek ve yaptığın her hareketi tam olarak sorgulamak zorunda kalmadan kariyerine başlamak istiyordun. Basının ve hayranların yorumlarının veya herhangi bir sözünün aklına gelmesine izin vermek kendine yapmış olacağın bir kötülüktü.

Jude da buna saygı duyuyordu, sen istemiş olsaydın da seni özel tutmak isterdi çünkü sana gösteriş yapmak gibi bir amacı hiç bir zaman olmamıştı. 

Beraber arabaya gittiğinizde "Bunlar senin için canım," diyerek sana kapağı açık olan bagajdan en sevdiğin çiçeklerden oluşan bir buket uzattı. "Ve bunlar da," diye devam ettiğinde İngiltere'deki en sevdiğin atıştırmalıklardan bazılarını uzattı. 

Dudağını mutlulukla büzerek ona teşekkür ederken Jude ışıl ışıl parlayan gözlerindeki mutluluğu görebiliyordu. 


🤍

love, footballer imagines.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin