nine, merih demiral

1.5K 35 0
                                    

the guy at the bar'

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

the guy at the bar'


🤍


O, hayatında gördüğün en çekici adam olabilirdi ama sen çok korunaklı bir hayat yaşamıştın. Otelde çalışmak sana heyecan veren tek şeydi.

 Bazen ünlü insanlar gelip kalıyordu. Almanya, özellikle bu sene turistlerin neredeyse en uğrak yeriydi, Euro24'e ev sahipliği yapmasıyla her zamankinden daha da fazlaydı.

"Y/N! Lütfen gidip bara bakabilir misin, servis bekleyen insanlar var." Müdürün sana bağırdı. Görüş alanından çıktığında gözlerini devirdin, sonra seni görmesin diye deminden beri gözlerini ayırmadığın adamın oturduğu bara doğru yürümek zorunda kaldın.

Yüzü gök gürültüsü gibiydi. Altta yatan saldırganlık ve can sıkıntısının bir karışımıydı. Yüzündeki bıyıkların bu görünümünde katkısı büyüktü. 

"Sana ne getirebilirim? Kötü bir gün geçiriyor gibisin" diye sordun, neşeli ve hafif bir sohbet başlatmaya çalışarak.

Bunu söyledikten hemen sonra, sinirli göründüğünden bahsetmemen gerektiğini düşündün. Muhtemelen sadece kötü bir gün geçirmemişti. Yataktan yanlış tarafından kalkmış gibi görünüyordu.

"Birkaç saat içinde uçağa binip eve gitmem gerekiyor çünkü takımım Euro'dan elendi" dedi.

"Ah, bu kötü, çeyrek final için bilet mi almıştın?" diye sordun, yapacak başka bir şeyin olmadığı için barı silerken, sana ne içmek istediğini söylememişti ve tahmin etmekte hiç iyi değildin.

 Sadece karmaşık bir şey istemediğini umuyordun çünkü miksoloji* konusunda hiçbir fikrin yoktu. 

"Öyle bir şey. Sadece bir Jack Daniels ve kola alabilir miyim lütfen?" diye sordu. İçinden sadece optik kullanarak bir kutu açman gerektiği için rahat bir nefes aldın. Başkalarına çarpmadan bir bardak almayı başardın, optikten doldurdun ve sonra üstüne bir kutu kola açtın. 

Bunu yaparken gözlerinin üzerinde olduğunu hissedebiliyordun, tekrar konuşmadan önce yaptığın her hareketi izliyordu. 

"Adın ne?" "Y/N" diye cevapladın. "Çok güzel bir isim. Hollanda'nın bu Euro'da nasıl bir performans göstereceğini düşünüyorsun?" diye sordu, içkisini önüne koyarken.

"Kazanacaklarını kesinlikle sanmıyorum. Takımın hiç bir alanda kalitesi yok, bir sonraki turda eleneceklerdir. Türkiye'nin yarışmayı onlara karşı kaybetmesi çok acı, duyduğuma göre kadroları oldukça sağlamdı." 

Türkiye'den ve bir kaç saat önceki maçtan bahsettiğinde üzgün görünüyordu, kendisinin desteklediği ama elenen takımın Türkiye olduğu kanaatine varmıştın.

 Futbola sadece Dünya Kupası'nda ve baban televizyonda futbol maçı açtığında dikkat ediyordun.

İçkisinden başını kaldırıp gülümsedi. "Y/N! Aşağıdaki bira kasalarını yukarı taşımada yardıma ihtiyacım var." Meslektaşlarından birisi sana seslendi, ikinci kez gözlerini devirdin. 

İşin kötü yanı, barda servis yaptığın adam seni bunu yaparken yakalamıştı.

"Gerçekte yardımsever değil misin?" "Ah, yardımseverim elbette, sadece burada uygun bir rolüm olmamasından nefret ediyorum, sadece gereken her şeyi yapmamı sağlıyorlar ve kendimi önemli hissetmiyorum. Birazdan döneceğim. Affedersiniz."

 Barın etrafından dolaşıp arka odaya girdin, içeri girdiğinde arkadaşının kolları bira kasalarıyla doluydu. "Hallediyorum" dedi, ancak kutular o kadar fazlaydı ki yüzünü dahi göremiyordun. 

Yanına gidip en üsttekini aldın. "Bunların hepsini düşürüp başını belaya sokabilirdin" diye iç çektin. "Müdürler gibi konuşuyorsun, belki seni terfi ettirirler." Güldü, kutulardan birini daha, sonra diğerlerini, tek tek yere koydu.

"Ben bara geri dönsem iyi olur..." dedin. Sana gülmeye başladı. "Dışarıdaki adamın kim olduğunu biliyorsun değil mi?" Başını iki yana salladın.

"O Merih Demiral, hani şu futbolcu olan? Tanımıyor musun? Türkiye'nin stoperi... Bu yüzden çok sinirli görünüyor, Euro'dan elendiler." Futbol bilgisizliğin için başını iki yana salladı. 

"Fark etmez, yine de ona yürümek konusunda hiçbir şey denemem, muhtemelen evde onu bekleyen çok güzel bir modeli vardır." Koluna vurdun, sonra onu bira şişelerini açmaya bıraktın.

Geri döndüğünde gitmişti. Stoper Merih, gitmişti. Oturduğu yerde birkaç kağıt parçası gördün; ödeme yapmış, epeyce de bahşiş bırakmıştı. 

Paraların yanında bir de makbuz vardı, bir kaç adım ilerleyip makbuzu olduğu yerden aldın ve ters çevirdin. 

Arkasında küçük bir karalamayla bir numara yazıyordu. Tahmin etmen gerekirse, sayı kombinasyonunun muhtemelen bir telefon numarası olduğunu söyleyebilirdin.

Makbuzu gizlice cebine, bahşiş hariç kalan parayı da kasaya koydun.

"Y/N! Dördüncü kattaki hizmetçilerden birisi hastalanmış, yerini sen devralacaksın!" Müdürün odanın diğer ucundan sana bağırmıştı ama bu bile gülümsemeni silememişti.


🤍

love, footballer imagines.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin