"You were my life, but life is far away from fair."___
"Daha iyi olacak mı?" diye sormuştu Yoongi, dudak içlerimi kemirirken. Hoseok ise başını öne eğerek konuşmuştu. "Bir sakinleştirici verdik fakat hiçbir şekilde durmadı bu yüzden dozu arttırmak zorunda kaldık ve bayıldı, aslında bir kaç dakika önce kendine geldi ama kimseyle konuşmadan sadece bomboş bir şekilde duvara bakıyor."
Jimin hızla ayağa kalkmış ve "Taehyung nasıl böyle bir şey yapmış olabilir cidden aklım almıyor, Jungkook'u bırakacak son insandır o." demişti.
Hoseok ise başını kaldırarak "Aslında neden yaptığı hakkında bir fikrim var ama bunu Jungkook kendine gelince ona da söylemek daha iyi olur." demişti.
Namjoon da ayağa kalkarak "Onu görebilir miyiz?" dediğinde, Hoseok başını salladı onaylar şekilde. "Şuan sakinleşti ama hiçbir şey konuşmuyor, siz yine de şansınızı deneyin." diyerek oradan ayrılmıştı.
Namjoon, Yoongi, Jimin ve Seokjin öylece birbirlerine bakıyorlardı ne yapacaklarını bilmez şekilde. En sonunda derin bir nefes almış ve hepsi beraber odaya girmişlerdi.
Saçları dağılmış, ellerinden bileklerine kadar bandajla sarılı, gözleri kan çanağına dönmüş, burnunda ki kan kurumuş bir Jungkook onlar için gerçekten bir ilkti.
Yoongi hızla yanına gitmiş ve Jungkook'un yanağından akan yaşları silmişti, o ise hiçbir tepki vermiyordu.
Yoongi ise Jungkook'un sargı ile sarılmış bileğine masaj yaparak "Bizimle konuşmayacak mısın?" diye sorduğunda Jungkook'un gözlerinden daha fazla yaş akmış.
Ömrü hayatında hiç olmadığı kadar güçsüzce fısıldamıştı ağlayarak. "Lütfen çiçeklerime dokunma..."
O an ise Yoongi yaptığı şeyin farkına vararak hemen elini çekmiş, sargı ile sarılan bileğe bakmıştı. Ardından ise ne olduğunu anlamayarak sargı bezini yavaşça açmış ve bileğinde ki işaretine bakmıştı, ardından ise kısık bir sesle "hassiktir" demişti.
İlk gördüğünde kıpkırmızı parlayan o çiçekler şimdi siyaha dönmüş, gittikçe sönmüş ve bileğinde ki damarları kanatarak parçalanmaya başlamıştı.
"Jungkook bize ne olduğunu anlatman gerek, hadi nolur kardeşim." dediğinde, Jungkook sadece susmuş, sinir krizi içindeyken asla açmadığı sol avucunu yavaşça açmıştı.
Avucunun içinde buruşmuş bir not kağıdı vardı.
Yoongi ise onu alarak okumaya başlamıştı.Jungkook...
Belki de sana bunu yaptığım için beni
en acımasız insan olarak göreceksin fakat
artık dayanamıyorum.
Ruh eşi olmamız nedeni ile seni sevmeye çalıştım
fakat olmuyor, seninle yapamıyorum.
Yemin ederim çok denedim bunu ama ben
sana aşık olamadım Jungkook.
Artık seni daha fazla görmek istemiyorum.
Uzaklara gidiyorum, lütfen beni arama.
Bir daha görüşmeyelim.
Bu ruh eşi olayını bozmak için çabalayacağım.
Bir süre sonra acı hissetmeyeceksin.~ Taehyung
Yoongi sinirle notu buruşturmuş ve derin bir nefes almıştı. "Bu ne sikim amına koyayım."
Jimin ise hızla yanlarına gelerek elini uzatmış ve "Ver" demişti. Yoongi ise notu ona uzatmıştı.
Jimin ve Seokjin beraber notu okurken, kapı tıklanmış ve ardından da içeri Hoseok gelmişti."Pekala, umarım daha iyisindir Jungkook." diyerek serumu kontrol etti, ardından ise sargı bezlerini yeniliyordu.
Tam o anda Jimin odada ki herkese bakarak "Bunun gerçek olduğunu düşünmüyorsunuzdur umarım?" demişti.
Jungkook ise ilk kez o bomboş duvardan gözlerini çekerek Jimin'e bakmıştı. Jimin ise konuşmaya devam etmişti.
"Taehyung'u çok iyi tanıdım. Emin olun sevdiği bir adamla sırf ruh eşi diye takılacak bir adam değil o, kendini düşünen piçin önde gidenidir amına koyayım." demişti.
Seokjin ise onu onaylayarak konuşmuştu.
"Ayrıca daha iki gün önce Jungkook'u ne kadar sevdiğini bize elli saat anlattı, o gerçekte sevmediği biri için asla o cümleleri kurmazdı. Ayrıca şu nota baksanıza, kurumuş yaşlarla dolu, muhtemelen yazarken ağlamış ve Taehyung eğer bunları yazarken ciddi olsaydı asla ağlamazdı, sevmediği bir insana onu sevmediğini yazarken göz yaşı dökmezdi."Namjoon ikisini de dinledikten sonra "E o zaman bu neden?" demişti.
Jimin, yutkunarak "Muhtemelen bu işte başka bir iş var, onu bulmalıyız." demişti.
Yoongi tam bir şey diyecekken Hoseok sözünü kesmiş ve "Açıkcası onu bulmanız için çok daha önemli bir neden daha var." demişti.
Jungkook, bir şey bildiğini anlayınca Hoseok'a bakmış ve "Konuş" demişti.
Bu belkide bugün kurduğu ilk normal kelimesiydi.
Hoseok, alfaya bakarak stresle parmaklarını çıtlatmıştı.
"Taehyung bugün sabah hastaneye gelmişti, hatta Jimin getirmişti." dediğinde Jungkook ona bakmıştı. "Evet halsiz düşmüştü, konuşmuştuk hatta."
Hoseok olumsuz anlamda başını salladı "O olay öyle değil işte." demişti.
Jimin ise hızla öne atılarak "Ne demek öyle değil, bana öyle söyledin." demişti.
"Çünkü Taehyung sürpriz yapacağını, bu nedenle kimseye anlatmamam gerektiğini söyledi."
Jungkook bu durumdan iyice sıkılarak yatak kenarına sert bir yumruk vurmuştu, sabrı iyice tükeniyordu. "Ne sürprizi Hoseok, sadede gel!"
Hoseok anlık gelen korkuyla gerilemiş ve "Taehyung hamile." demişti hızlıca.
O an Jungkook'un gözlerinde ki kaybolan ışık sadece saniyelik bir şekilde geri gelmiş, parlamıştı.
Çiçekleri damarlarını kanatmayı bırakmıştı.
Fakat hala paramparçalardı, çünkü ruh eşi onunla değildi."Ne diyorsun sen Hoseok?"
"Jungkook, Taehyung hamile, 3 haftalık."
Jungkook'un gözünden bir yaş süzülürken, Yoongi'ye bakmıştı.
"Onu bulmak zorundayız" diye fısıldamıştı.
Normalde olsa Yoongi, asla kabul etmez, Jungkook'u kardeşi gibi gördüğü için ona daha fazla zarar gelsin istemezdi.
Fakat tam şu an farkına varmıştı ki o büyümüştü.
Artık karşısında eşini bulmak isteyen bir adam, hatta bir baba vardı.
___
Nereye gittin be Taehyung :(
oy ve yorum atın bakalım
sizi seviyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
under the moonlight | taekook
FanficHayatta başına her şey gelebilir, düşmanınla ruh eşi çıkmak gibi...