Rüzgâr hafiften esmeye başlayınca bir titreme gelmişti ama umursamayıp denizi izlemeye devam ettim.
Kulağımda kulaklıkla öylece dururken, rüzgâr burnuma çok tanıdık bir koku getirmişti. Hemen anlamıştım gelenin o olduğunu. Annemdi gelen..
Yanıma geldi,beni kollarının arasına aldı ve bana sımsıkı sarıldı. Bir eliyle de kısa olan saçlarımı okşuyordu. Kabullenmiştim artık onu, annemdi o benim.. Yıllardır hasterini çektiğim annemdi.
"Anne.." dedim,tekrar ağlamaya başlamıştım.
Saçlarımı okşarken derin bir nefes verdi, "kızım.." dedi. Daha çok ağladım,sokuldum ona. O ferahlatan, huzur kokan kokusunu çektim içime.
Ondan ayrılıp saçlarımı gösterdim.
"Saçlarım anne.. saçlarımı kestim ben,çok değer veriyordum saçlarıma.. daha bugün bir sürü bakım malzemeleri almıştım saçım için.. kullanacaktım hepsini. Hatta belki onlarda gelirdi, saçlarımı okşardı benim. Saçlarımı karıştırırlar demiştim.. olmadı ama."
Hıçkırdım.
"Y-yaşadıklarımı benden öğrenmek yerine gitmişler benim geçmişimi araştırmışlar.."Derin bir nefes verdim.
"Anne.. Canım çok yanıyor anne.."
Kalbimi gösterdim.
"Burası çok acıyor anne."Gözümden bir damla daha yaş düştü.
"Ben çok yoruldum anne.. gerçekten çok yoruldum. Dinlenmek istiyorum anne,çok mu şey istiyorum? Sevilmek,sevmek istiyorum. Ailem olsun istiyorum,çok mu şey istiyorum?"
Annem acıyla baktı bana.
"Hayır,acıma bana. Bana acıyın istemiyorum."
"Anne ben hastalıklıyım, gölgeler görüyorum, canavarlar görüyorum. Yine de sever misin beni? Korkar mısın sende benden?"
Annem başını iki yana salladı.
"Ne olursa olsun,korkmam senden kızım,sen benim biriciğimsin,prensesimsin, güzel kızımsın."
Anneme daha da sokuldum, kaç saat bilmiyorum ama birkaç saat böyle kalmıştık..
*Birkaç saat önce,Azra evden ayrılırken (yazarın anlatımıyla)*
Azra,Aylin hanımları umursamadan evden çıkmıştı. Sarp bey ve Aylin hanım, neye uğradıklarını şaşırıp Kızlarının arkasından bağırmıştı ama nafileydi, Azra onları umursamayacak kadar kötü bir hâldeydi.
Sarp bey,olanları öğrenmek için hızlıca içeri girdi, Aylin hanımda hemen arkasından ilerledi. Salona geldiklerinde, harap olmuş çocuklarını ve yerdeki,azranın saçlarını gördüler.
Sarp bey,az çok olanları anlamıştı. Yine de, Aktana baktı.
"Ne oldu burada?"
Aktan sustu. Sarp bey sinirlendi.
Bu sefer tüm çocuklarına ithafen gür bir sesle sordu."Ne oldu?!"
Emre, sinirle gözlerini abilerinde dolaştırdı ve babasına,olan herşeyi en ince detayına kadar anlattı. Sarp bey ve Aylin hanım şaşkınca dinlemişlerdi Emre'yi.
Emre,anlatmasını bitirdikten sonra Aylin hanımın eli ayağı boşaldı,bir an ayakta duramayacağını sandı. Kızı hakkında öğrendikleri mi yoksa bu yaşanan şeyler mi canını acıtmıştı, bilememişti.Sarp bey efe'ye sert bir tokat attı. Daha sonra bağırmaya başladı.
"Küçücük kızdan ne istediniz lan?! Kardeşinizdi o sizin! Canınızdan bir parça olması gerekirdi! Onu koruyup kollamanız, sevginizle boğmanız gerekirdi! Ama siz, gittiniz kızı nefretinizle,önyargınızla boğdunuz! Yaşınızdan utanın. O kız daha 17 yaşında,yaşadığı şeylere rağmen çok olgun,bütün kötülüğün içinde iyi,saf kalmış bir kız! Siz ise tam aksine tek bir yüzünden böyle davranıyorsunuz! Yazıklar olsun size, utanın kendinizden."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐒𝐀𝐇𝐓𝐄 𝐆𝐄𝐑𝐂̧𝐄𝐊𝐋𝐄𝐑
Подростковая литератураKüçüklüğünden beri zor şeyler yaşayan, annesi ve abisi tarafından sevilmeyen, hayatı zindan olan Azra, bir gerçek bildiği ailesinin üvey olduğunu öğrenir. Travmaları ile birlikte yeni ailesinin yanına taşınan azrayı neler bekliyor?