1.Bölüm: Lepenya

92 6 31
                                    

Selamlar!

Biliyorum şaşkınsınız ama kitabı düzenlemek uzun zamandır aklımda olan bir konuydu ve artık düzenlemeye aldım! 

Çok kısa aralıklarla bölümlerin geleceğini bildirmek istiyorum. Ayrıca olay akışı ve bazı durumlar da değişti o yüzden okuduysanız bile tekrardan okumanızı şiddetle tavsiye ederim. Çünkü bayaaaa bir değişti sfşdgfşldsjsfgd

İyi okumalar dilerimmm...

^^

1. Bölüm: Lepenya.

'Bir varmış bir yokmuş.' diyerek söze girermişsiniz siz, masallarda.

Bizde biraz farklı.

''Papatyadan bir yaprak düşmüş, düştüğü gibi siyaha dönüşmüş...''

**

Sol kolumdaki, kordonu büyük ölçüde yıpranmış olan saate baktım. İki dizim de stresten sallanırken hızlı bir şekilde kafamı sola çevirdim. Duvar komple cam olduğu için dışarı çok net bir şekilde görebiliyordum. Dışarıyı ve camdaki su damlalarını...

''Bugünlük bu kadar arkadaşlar.''

Hocanın sözleri ile hızlı bir şekilde, sadece ayıp olmasın diye masanın üstünde bıraktığım pembe defterimi ve kurşun kalemimi çantama attıktan sonra vakit kaybetmeden sınıftan çıktım.

Hava buz gibi, kesin buz gibi. Öleceğim. Umarım ölmem ama kesin öleceğim.

Hayır, hasta olacağım için değil, bu havada çamaşırları odanın içine değil balkona astığım için öleceğim. Hem de ölümüm onun elinden olacak.

Kat görevlisi ablanın elinden...

Bana milyon kez yağmur yağacağını ve çamaşırları odanın içine asmam gerektiğini söylemesine rağmen asla onu dinlemediğim için beni parçalara bölecek ve yılın farklı zamanlarında toz bezi olarak kullanacak, hissediyorum.

Koridorda şimşek hızıyla koşarken adım seslerim resmen yankılanıyordu. Okul baya boştu. İşte size, sabah sekizdeki dersleri almamanız için bir neden. Herkes mis gibi yatağında uyurken siz çamaşırları toplama derdine düşersiniz. Alakası ne hiç bilmiyorum ama öyle işte.

Fakülte binasından çıktığım anda birisinin kolumdan tutup çekmesi ile ufak bir çığlık attım. Beni çeken kişiyi gördüğümde az önceki ufak korkum yok olmuştu.

''Ay, Alp! Ne yapıyorsun?''

''Düşeceksin diye tuttum seni. Bıraksam ve koşmaya devam etsen ayağının kayması çok muhtemeldi.'' Kollarını göğsünde bağladı. ''Ayrıca, nereye gidiyorsun böyle koştura koştura?''

Ellerimi cebime attım. ''Çamaşırları balkonda unuttum, hepsi ıslanmıştır şimdi.'' Bıkkın bir nefes verdim. ''Azar yiyeceğim, üstüne üstlük bir de çamaşırlarımı kurutmakla uğraşacağım.''

Alp, kolunu omuzuma attı. Ardından beni kendine çekti. ''Boş ver, geçti artık. Sen gidene kadar her türlü sırılsıklam olurlar.''

Kafamı göğsüne yasladım. ''Doğru.''

''Neyse ya! Üzüleceğin şey bu olsun. Git hazırlan hadi.'' dedi ve kolunu çekip beni hafifçe itekledi. ''Bir saate almaya gelirim seni.''

Doğru ya, akşam Alplerde ders çalışacaktık. Tamamen aklımdan çıkmış.

Gözlüğümü çıkartmadan, gözlüklerimin arkasından gözlerimi ovuşturdum. Ardından başımı onaylarcasına salladım. ''Bu havada minibüse binmekle uğraşamam, sen gelip alırsın beni.''

Siyah PapatyalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin