Uçak tuvaletinde uzun bir süre kaldım ki hostes gelip beni uyarmak zorunda kaldı. Hemen yerime doğru ilerledim gördüğüm şey ile yerimde adeta çivi ile çakılmış gibi durdum. O adam Ege ile konuşuyor sanki uzun bir süredir tanışıyor gibi sıkı bir sohbete tutulmuşlardı. Geldiğimi dahi fark etmediler.
"Ege.. uyandın mı tatlım?"
Ege bana baktı ve kafasını salladı sohbetine kaldığı yerden devam etti. Sanki ben orda yok muşum gibi devam ediyorlardı. O adam yerime geçtiği için bende onun yanına oturdum. Bana olan ilgileri tamamen yok olmuştu. Biraz kıskanmadım değil yani. Ama Ege ve bu adını dahi bilmediğim adam ne zamandan beri tanışıyorlar. Hastanede tanışmış olamazlar mı. Yok canım o kadar da değil. Bu sapıklık yapıp beni takip ederken Ege ile tanışmış olamaz buna cesaret edemez heralde.
Uzun bir sohbetin ardından sonunda dikkatleri bana yönelmişti ki bunu benim arada bir tutan sakarlığım sağladı. Yiyecek servisi yapan hostese bir anda ayağa kalkmam sonucu çarpınca ortalık dağıldı.
"Çok pardon. Özür dilerim. Ben yanlışlıkla oldu."
"Yavrum tamam sakin ol. Bişey olduğu yok" Bu adamın bana dokunmasına neden bu kadar ani ve hızlı tepki vermiyorum. Vücudum beni dinlemiyor. Bilinçsizce kendimi ona çekilmiş bir şekilde buluyorum sürekli. Bu haksızlık ki oda bunun farkında ve hoşuna gidiyor. Hostes bana ters bir şekilde baktı ve ortalığı toparladıktan sonra gitti. Ben hala uçakta ayakta durmuş o adama yaslanara bekliyordum. " Sana iyi geliyorum öyle değil mi?" dedi. Dikkatimi ona verdim. Kafamı çevirip gözlerine baktım. Sarhoş gibiydim. Ne zaman dokunsa aynı şey oluyordu. Gözleri çok güzel ,o karanlık kuyularda yok olmak her şeyden soyutlanmak, saklanmak istiyordum. "Gözlerin çok güzel . Beni saklayabilir misin?" aman Allahım ben bunu sesli ki söyledim. Yer yarılsada içine girsem. Utançtan çırpınmaya başladım. Beni daha çok kollarına aldı ve kaçmamam için sıkı bir biçimde sardı. Eğilip gözlerime baktı ve "Sen aynada kendine bakmıyorsun heralde tanrıçam. Seninkilerin yanında benimi hiç...." dedi. Gözlerimi tek tek öptü. Kollarında eridim yok oldum. Beni tutmasa çoktan düşmüştüm. Sonra devam etti. Gözlerimden aşağılara kadar kayarak yüzümde her noktayı tek tek yavaşça öptü. Dudaklarını dudaklarımın üzerinde hissedince geri çekilmek istedim ama izin vermedi. Önce masum küçük bir öpücük kondurdu. Yine bir şeyler konuşuyordu ama anlayamıyordum. Bana büyü falan mı yapıyor acaba. Dibimde konuşuyor ama ben onu duymama rağmen anlamıyorum. Yeni ne aynı şey bir kaç saat önce beni ilk öptüğü zaman olduğu gibi yine aynı şey. Sanki dejavu. Her zerresine kadar aynı. Bir an önce bu tuzaktan kurtulmam gerekiyordu. Adı adam ona karşı koyamadığımın farkında ve bunu kullanıyordu. "Benim şapşal tanrıçam. Bu direncin çok gereksiz." dedi ve dudaklarıma yapışacağı sırada kafamı geri çevirdim. Onca insan bize bakıyordu ve onun umrunda dahi değildi. Ege'de bizi izliyordu. Aniden kendimi geri çektim. O itiraz etmeden doğruldu ve kulağıma "Seni öpmek için yalvardığın zaman görüşürüz sevgilim." dedi. Bu adamın sıfatlarla ne derdi vardı. Her konuşmasının sonuna mutlaka ona ait olduğunu belirten sıfatlar koyuyordu. Bana ne demeli adıni dahi bilmediğim bir adamla tam iki defa öpüştüm yoksa üç mü? Kafa mi kaldı bende. Bu adam yanımda olduğu sürece aklımı toparlayamıyorum.
Bir buçuk saatlik yolculuk bana asırlar gibi gelmişti. Ege'yi aldığım gibi havaalanından hızlıca çıktım. Şimdi olmadı taksi derdi ile uğraş. O sapık beni görmeden gitmeyliydim. Tekrar peşime takılabilirdi. Taksi telaşına düşmüşken Ege'nin sesi ile ona döndüm. "Anne babam bize sesleniyor." Ne ? Ne diyordu bu çocuk. Anne demesine alıştım. Hatta çok hoşuma gidiyor ama babası kim? Hemen Ege'nin işaret ettiği yere doğru kafamı çevirdim. Olamaz yine o. Anlaşıldı ben bu adamdan kurtulamıcam. Tabi kurlulamam beni her canı istediğinde öpüyor ve bende aç gibi ona karşılık veriyorum. Kim olsa bırakmaz. "Ege o senin baban değil." Ege bana baktı kafası karışmış gibiydi. Bir bana bir o adama bakıyordu. "Ama Rüzgar senin kocan olduğunu söyledi. Hem sana sevgilim diyor. Sen artık benim annem olduğuna göre oda babam değil mi?" Allahım şimdi gelde çocuğa cevap ver. Haklı bir yerde. Hem o ne hakla Ege'ye kocam olduğunu söylüyor. Ne dicem ben bu çocuğa şimdi. Daha yeni yaşadıklarını sindiriyor. Of of of of offfffffff yerimde Oflayarak ayaklarımı yere vurdum. Ege bana bakıp yaptığım çocukça şeye gülüyordu. Allahım çok tatlı nasıl kızılır bu çocuğa. "Sevgilim oğlumuza kötü örnek oluyorsun. Sonra senin gibi isyankâr olacak." Arkamdan duyduğum sesle bir anda döndüm ve gördüğüm tek şey. Kaslı yumuşak bir göğüse toslamam oldu. Tabi birde düşmemem için belimi tek eliyle kavrayan bir adam. Bu adam. "Aşkım bana sarılmak istedigini biliyorum ama böyle her yerde ayıp olmuyor mu?" Eğilip kulağıma doğru konuştu. "Benim için sorun değil seni her yerde öpebilirim sevgilim bana hava hoş" dedi ve uçakta yaptığı gibi kulağımı önce ısırdı sonra hafif bir öpücük kondurdu.
Kendimi hemen geri çektim. Pislik sırıtıyordu. Hoşuna gidiyor beni sinirlendirmek. Allahım cik güzel gülüyor bu adam. Erkek güzeli resmen. "Hadi gidelim oğlum. Annen arkamızdan gelir " Ege'nin elini tuttu bir eliylede valizleri aldı ve arabasına doğru ilerledi. Şu an ne yapmam lazım. Olduğum yerde cakildim kaldım. Ege kendini bu yalana inandirmis durumda. Doktorun dediğine göre onun moralini yüksek tutmak zorundayım. Şimdi gidip itiraz etsem Ege ağlayacak bunu biliyorum. Nedense bu adamı sanki daha önceden taniyous gibiydi. Bir dakika Ege az önce onun adının Rüzgar olduğunu söyledi. Demekki tanıyor. "Anne hadi babam bizi balık yemeğe götürecek. Geç kalıyoruz."
Ege'nin sesiyle hemen hareketlendim ve önlerini kestim. Bir an önce bu bitmeliydi. Eve gidrcektik ve oda Egeyle ayrıldıktan sonra kendi yoluna bir daha karşılaşmamak üzere. Ege'yi kendime doğru çektim ve arabaya binmesini istedim."Hadi oğlum sen arabaya bin ben babana bişey sorucam" Ege kafasını salladı ve açık olan arabadan içeri girdi. Rüzgar bana bakıyordu Ege'ye söylediğim şey hoşuna gitmişti belli ne yazık ki ilk ve son kez duyuyordu."Oglumuz ne kadar akıllı öyle değil mi sevgilim" dedi sırıtarak. Olmaz onun o gülüşüne kanmak yok. Çok gördüm böylelerini."Şimdi burda bana ne dersin var, ne istiyorsun hemen anlat yoksa, yoksa ..." Öfkeli olmaya çalışarak konuştum. Normalde çok sınırlı biriyomdir. Ama söz konusu çocuklar olunca yaptıkları yaramazlıklara tahammül seviyem Hz Adem sabrı gibi artıyordu tabi birde bu kacaman çocuk var şimdide. Niye kızamıyorum ben bu adama. İşaret parmağımı trhtit eder gibi kaldırdım ve sallamaya başladım. Tıkanıp kalmıştım ne ile trhtit edecektim ben bunu korkması için benim kimsem yokki. Ne abi ne baba ne ile kim ile? O ise karsimda gayet rahat bir duruşla benim konuşmamı bekliyordu."Yoksa, yoksa seni ,seni bitiririm."dedim. Bitirmek mi? Ne salakca bir tehtit. Ege dahi daha iyisini yapardı. Bana baktı ve güldü. Ona karşı doğrulttuğum parmağımı tuttu ve öptü. Sonra birden beni kendine doğru çekti ve alnımdan öptü. "Sana aşığım sevgilim. Bunu anlamak bu kadar mı zor?" Bir şey diyemedim. Oda devam etti. "Sabret sevgilim her şeyi açıklıcam" dedi ve elimden tuttu arabaya doğru sürükledi ayaklarım adeta onun emrine uyuyor beni yok sayıyordu.
Yaklaşık on dk arabadaydık. Ege arkada oturuyordu. Çok sevinçli görünüyordu. Onu üzmek istemiyorum ama bu çok yanlış. "Baba balık yedikten sonra oyun parkına gidebilir miyiz?" Rüzgar bana baktı ve aynadan Ege'ye baktı. "Bugün çok geç oldu ama yarın hava çok sıcak olacakmış. O nedenle yarın su parkina gidebiliriz diyorum." Birden dehşete kapıldım. Bu adam kendi kendine bir aile senaryosu yazdı ve onu oynuyordu. Bu bir dur demenin zamanı geldi. "Olmaz. Hem yarın okul var? ve hastaneden yeni çıktık." Ege'nin bütün hevesi sönmüştü. Bunu yapmak istemiyorum. Ama mecburum. Rüzgar bana baktı ve kafasını salladı."Bu konuyu akşam konuşalım olur mu Ege?" Ege kafasını salladı ve camdan dışarı bakmaya başladı. Bense sınırlı vir biçimde sadece Rüzgara bakıyordum. O ise dunya umrunda değilmis gibi önüne döndü ve yola bakmaya devam etti. Konuşmayacaktım. Biliyorum konuşmam ona karşılık vermem için yapıyordu. Ama bu saçmalıkları neden yaptığını dinlemek istiyorum. Ben bu adama diyorum ama kendimde bu senaryoya kapıldım gidiyorum. Ege'yi bahane ediyorum ama acaba kendimde bunu istiyor muyum acaba? Kabul ediyorum bu adama çok fena kapıldım. Uzun bir süre aklımdan çıkacak gibide durmuyor. Ama eninde sonunda unuturum hep öyle oldu. Her kesi unuttum. Onuda unuturum. Rüzgara baktığımda onunda bana baktığını gördüm. Arabayı çoktan balık lokantasının önünde durmuş Ege inmiş koşarak parka doğru ilerliyordu. Ellerimi birbirine geçirmiş rahatsız bir biçimde tırnaklarımı elime batırıyordum. Rüzgar birden ellerimi ayırdı. Elimi ağzına doğru götürdü ve öptü. "Biliyorum. Bunlar sana saçma geliyor. Korkuyordum. Ege'nin bana nasıl bağlandığını görüyorsun bu nedenle ses çıkartmıyorsun. Kendini suçlama bebeğim. Sana her şeyi anlatacağım. Hadi şimdi gidip karnını doyuralım. Günlerdir düğün bir şey yemedin. Hem balığı sevdiğini oğlumuzdan öğrendim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TERS KÖŞE: VAHŞİ
RastgeleAile evinden kaçan Morin hayatını tek başına sürdürmeye devam ederken kendini olur olmaz bir başka olaylara sürüklenirken bulur. Öğrencisinin hastalanması ile hastanede peşine takılan bur adam. Ailesinin yaptığı baskılar ve kandırmacalar.