Multimedya Avarielle Croce. Lana Del Rey'den Wolf.
*
Hayat, bir oyun gibidir. Sadece eğlenmek için oynanır.
*
Özgürlük dedikleri şey bu olsa gerek. Karavandan aşağı kolunu sarkıtıyorsun ve gece rüzgarının yüzünü öpmesini hissediyorsun. Rahatlığım, hücrelerime kadar yayılıyor ve beni pelte gibi yapıyordu.
Tabi rahatlık dediğimiz durum her zaman mükemmel olmayabilir. Mesela arkanızda yirmiye yakın strain topluluğu vardı ve beni takip ediyorlardı çünkü alexandria yemiyorlardı. Muhtemelen ölmüş beyinlerinde beni nasıl parçalayacaklarını hayal ediyorlardı."Avarielle, kolunu içeri sokmalısın. Yoksa yandan gelen sürpriz bir strain onu kapabilir." dedi yoldan gözlerini ayırmadan. Söylediklerinin haklılığı karşısında ezilerek kolumu içeri soktum. Yaklaşık 7 saattir yoldaydık ve Jonathan sadece sürüyordu. Jonathan, beni birisine götüreceğini ve orada güvende olacağımızı söyledi. Sonrası? Sonrasıysa sürprizdi. Hayatın gidişatı bunu belirleyecekti.
Dikkatli bir şekilde Jonathan'ı izlemeye başladım çünkü şu am yapabilecek bir şeyim yoktu. Mor gözleri kısılmış ve loş ışık kumral olan kirpiklerini sarıya çeviriyordu. Bembeyaz teni, sütü çağrıştırıyordu ve özenilerek konulmuş benleri vardı. Benler, Jonathan Turner'ı daha güzel göstermek için ant içmiş gibiydi. Sanki yeni yemek yemiş gibi kırmızı dudakları her kızın rüyasıyken ben onun en çok burnunu seviyordum. Hokka gibiydi ve estetik cerrahlarının ulaşmak istediği burun tipiydi. Burnundan öpmeyi çok isterdim.
Çok iyi biri olmasa da iyi biri olmak için çabalıyor ve Dünyamızı eski haline getirmeye çalışıyordu. Bu da ona daha çok aşık olmamı sağlıyordu.
"Senin sayende kendimi güzel tablo gibi hissettim, Avarielle. Beni ezberlemek istiyormuşsun gibi hissediyorum." dedi ve yine gözlerini yoldan ayırmadı. Çok dikkatli bir şekilde sürüyordu. Az önce söylediklerinden dolayı yanaklarım kızarmadı ama içim utançtan kıpkırmızı olmuştu. Neden böyle dikkatli baktıysam? Kendimi aptal gibi hissediyorum.
"Sana bakınca aklıma Yunan Tanrıçası Athena geliyor. Çünkü ikinizde zeki ve savaşçısınız." dedi ve güldü. Daha önce Athena diye bir şey duymamıştım. Yunan mitolojisine olan hakimiyetim çapkın olan Zeus'a sövmekten ibaretti.
Tabi bu sırada, koltuklarım kabarmıştı. Zeki olduğumu düşünüyordu. Bu zamana kadar insanlar, saçlarımın ne kadar harika olduğundan bahsediyorlardı ama kimse zekam veya savaşçılığım hakkında konuşmamıştı. Güzelliğim ya da çirkinliğim bana ait değildi ancak zekam ve savaşçılığım bana aitti. Gülümsememe hakim olamadım. Beni sadece güzel bulmuyordu, zeki olduğumu düşünüyordu.
Birden karavanın durmasıyla biraz öne doğru gittim ama emniyet kemerimden dolayı kendimi toparladım. Üzerimde düşünce dünyamdan acumasızca kopartılmanın siniri vardı. Neler oluyor?
"Lanet olsun!" diyen Jonathan'a döndüm ve "Neler oluyor?" dercesine baktım. İçimi bir anda korku sardı ve saliseler içinde dikiz aynasından strainlerin durumuna baktım. Korkum bir tık daha arttı. Lanet olasıcalar, bize yaklaşıyorlardı.
"Jonathan?" dedim titreyen sesimle. Zekam sanki ortadan kaybolmuş gibiydi. Vücudumu korkum yönetiyordu.
"Avarielle, benzinimiz bitti ve bu yüzden şimdi senden bir isteğim var. Karavandaki bütün ışıkları söndür ve yatağın altına saklan, tamam mı?" dedi. Peki ya o? Tamam, sakin ol. Sakin, sakin.
"Sen?" dedim ve kalktım. O ise torpidolarda bir şey arıyordu. O çok hızlıydı. Bense büyük bir yavaşlıkla ışıkları söndürüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Evrim: Umudun Doğuşu
Science Fiction"Ve bir gün, insan kendi kendini öldürdü." Yıl 3156. Bütün yaşam formları sona erdi. 3 tanesi hariç. Katil insanlar. Zombi strainler. Ve mor gözlü şeytan alexandrialar. Peki bir insan ile alexandria aşık olursa ne olur? Aşk ile bütün sorunlar aş...