Internest

271 22 3
                                    

Multimedya, Aidan Croce. Şarkımız ise Charli XCX'den Doing it. İyi okumalar.

*

Alexandrialar, insanların elinden internetlerini ve telefonlarını aldığından beri insan ölümleri artmıştır.

*

Beni öldürmek isteyen düşmanlarım vardı. Beni yok etmek istiyorlardı ama ben sadece bir kaza yapmıştım. Bir kaza yapmış ve koca bir ırkı evriltecek, o ilacı bulmuştum. Biri size düşman oluyorsa ya birisinin zaafı ya da bir şeyde mükemmel olmanız gerekiyordu.

Peki niye bana düşmanlar? Ayrıca adım nasıl yayıldı? O gün sadece korumalar vardı. Beni nasıl öğrenmişlerdi? Arada kesinlikle bir casus vardı. Muhtemelen Jonathan'da bundan sonra dikkat edeckti.

"Beyaz kediler uğursuzdur! Bu bilimsel olarak kanıtlandı. Hayır, onu evime almayacağım."

Aaron hırlarcasına nefesini verdi. Bu durum onu da sıkıyordu. Ne olurdu ki, bu kediyi evimize alsak? Hem ikizlerde bizimle yaşıyordu. Bilim adamları olmasalar, onları hayvan ilan edecektik.

"Anne! Hangi bilimsel araştırma kedilerin uğursuz olduğunu söyler! Lütfen onu içeri al! Lütfen, lütfen!" Sonra minik kutuyu eline alıp anneme gösterdi. "Baksana anne, çok güzel."

Annemin yarım saattir o kediyi sokmamaya kararlıydı ve Paul ise beni taşımaktan yorulmuştu. Suratı kıpkırmızıydı ve Stella ise çantamı benim görmediğim bir zamanda içeri fırlatmıştı.

"Ya kediyi eve alırsın ya da o ve biz dışarıda kalırız. Seçim senin anne." diyen Aaron'a saatlerdir tepki vermem için uğraşan hücrelerime itaat ettim. Şaşkınlığımı beni ele geçirirken Paul saliseler içerisinde beni merdivene bıraktı. Aaron'ın neden bu kediyi evimize almak istiyordu? Tüm düşüncelerim birbirini kovalıyordu. Kendimi karman çorman hissediyordum.

Annem tekrar kollarını kavuşturdu ve ayağını titretmeye başladı. Bu kararlı olması demekti. Şu an kendimde değilim. Sanki bedenimden çıkmış ve olanları izliyor gibiydim. Uzuvlarım uyuşmuş ve gözlerim kapanıyordu.

"Öyle mi?"

"Öyle."

Aaron da onun gibi kollarımı kavuşturup ayağımı titretmeye başladı. Bu arada kedi tırnak gibi şeylerle mini kulübesinde ses çıkarmaya başladı. Paul ile Stella'da benim yanıma oturmuştu ve annem ile Aaron'ın inatlaşmasını izliyordu. Arada bir süre sessizlik olduktan sonra annem derin bir nefes vererek konuştu.

"O zaman hepiniz dışarıda kalırsınız. " diyip kapıyı yüzümüze kapadı. Bu arada beni bir titreme aldı. Sanırım yaşadığım olaylar bana ağır gelmişti ve bu olayın yan etkisini görüyordum. Sonuçta beyin yorulunca beden de yoruluyordu.

Aaron ise karşımda oturdu ve minik kafesi -o şeye bir sürü ad taktığımın farkındayım- yanına koydu. Kedi sanki dışarı çıkmak ister gibi beyaz kafasını kafeste sıkıştırmayı çalışıyordu. Gözleri yeşildi ve gözbebekleri bizden farklıydı. Tıpkı paramesyum yani şu terliksi canlı gibiydi ve küçüktü. Tahminimce yavruydu. Kedi o kadar güzeldi ki bir süre sessizce bakıştık. Bakışları bir şey anlatıyordu ve nedense birisine çok benziyordu.

"Biz, Stell ile kalksak sorun olur mu, dostum." diyen Paul ile sessizliğimiz parçalandı. Gözlerimi kediden ayırdım ve daha çok paltoma sarıldım. Bu sırada bizimkiler vedalaşıyordu.

"Kendinize dikkat edin, dostum." dedi Paul. Sonra bana da döndü ve "Görüşürüz, ketçap." dedi. Bu Paul'den beklenmeyecek ataktı yani şu asker selamına ne olmuştu? Birkaç saniyeliğine şoktan bir şey yapamamıştım. Sonra ise kibarlığım el vermedi ve "Görüşürüz, zeytin kafalı." dedim. O da gülümsedi. Stella'ya döndüğümde bana dolmuş gözlerle bakıyordu. Ne yani kıskandı mı? Midemin bulanmaya başlarken bir yandan da soğuk terler boşaltıyordum. Ne yapsam? "Görüşürüz, kahverengi saçlı kız." diye durumu toparlamaya çalıştım. O da bana dolu gözlerle gülümsedi ve "Görüşürüz, domates kafalı." dedi ve gülümsedi. İnsanın sevdiğini kıskanması gerçekten tuhaftı. Yani bana göre eğer ona güveniyorsan, onu kıskanmazsın. Sonra ellerini sallayıp merdivenlerden aşağıya indiler.

Evrim: Umudun DoğuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin