GİRİŞ

466 27 34
                                    

Kan kokusu...

Eğer alışkın değilseniz ağırlığıyla sizi bayıltabilir. Tabii kanın sahibi kendi çocuğunuz değilse.

Kucağındaki küçücük bedeni sarıp sarmalayan annenin feryadı çınladı göklerde. Yavrusunun kan içindeki yüzüne bakmaya dayanamadı daha fazla, onu koynuna soktu. Fal taşı gibi açılmış gözleri etrafta dolanıyordu.

Etrafında binlerce ceset, kimi komşusu, kimi dostu, kimi yoldaşı...

Göğsü hıçkırıklarla sarsıldı. Evladının göğsünden akan kanlar annenin beyaz kaftanını kırmızıya boyadı.

Yine de bırakmadı onu. Daha sıkı sarıldı, konuşmaya mecali yoktu amma çığlıkları susmadı.

Hangraded'in çorak toprakları onun sesiyle çınladı o gece.

Dizlerinin üzerinde, kucağında yavrusuyla kafasını kaldırdı ve Ay'a baktı.

Bembeyaz, parlak çeper gözlerinde büyürken boğazını yırtan bir çığlık savurdu.

"Ey Ay!"

Sendeleye sendeleye ayağa kalktı ve doğruldu.

"Beni buraya sen getirdin!"

Gözyaşları yanaklarından firar ediyordu.

"Her şeyimi aldın benden! Annemi, babamı, eşimi ve evladımı!"

Kucağındaki kanlı bedeni havaya kaldırdı.

"Şimdi bana bir evlat ver! Bana bir Türkmen kızı ver Ay!"

Sarsak adımlarla yürümeye başladı onca cesedin arasında.

"Bana ver ki onu kendi ellerimle yetiştireyim! Onu evladımın kanıyla besleyeyim ve o kanı dökenlerin de kanını içireyim!"

Kasabanın girişine gelmişti. Adımları durdu.

"Bana bir Türkmen kızı ver Ay... Onu bir yılan gibi yetiştireyim! Ve bana ver ki..." Sesi kısıldı, son cümlesi fısıltı halinde döküldü bağırmaktan kurumuş dudaklarından. "Onu çok seveyim..."

Sabaha kadar sürdü bu feryatlar. Batan Güneş yeniden doğmak üzereydi. Ay ise hala bütün parlaklığıyla orada duruyordu.

Göğsü evladının kanıyla lekelenmiş anne ise aynı yerde, toprağa çökmüş, Ay'a yalvarıyordu.

Derken hiç beklenmedik bir şey oldu. Derinlerden, kafasının içinden bir ses duydu anne. Dış dünyadan değil, ruhundan gelen, ilahi bir ses, bir fısıltı...

"Kızına sahip olacaksın." Ay, gökyüzünden konuştu.

Nefesi daralırken gözleri fal taşı gibi açıldı annenin. Dudakları titredi heyecandan.

"Ay..."

"Ama bir karşılığı olacak..."

"Evet... Elbette... Şartın nedir?"

Bir süre sustu ses. Anne korkuyla doğruldu, evladını öylece yerde bıraktı ve Ay'a baktı. Kendi evladının intikamı için, kendi evladını bırakmıştı...

"Sana bir kız vereceğim ama vakti geldiğinde senden başka bir kız alacağım. Bana o kızı kendi ellerinle getireceksin."

Anne başını salladı ama içine şüphe düşmüştü. "Neden? Benden neden alacaksın onu?"

Kısa bir sessizlik oluştu. Ardından Ay bulutların arasından çıktı ve adeta Güneş kadar parlak bir ışık huzmesi indirdi gökten.

Parlak ışık demeti annenin yerde yatan oğlunu aydınlattı. Kanlar içindeki yüzünü, yüzündeki sükuneti...

Akşın DestanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin