Öncelikle, merabeler a dostlar ✌🏻😗
Sonralıkla, bölüm bugüne dek yazdığım en uzun bölüm olduğu için yorum ve oy sınırını epey uçuk kaçık koydum. Laf etmeyin, sövmeyin lütfen
Zira bu benim kılıç hakkımdır kimseye yedirtmem
Hadi hayırlı okumalar 😙
Ve ben içinde saklanmak için bir kafes yaptım...
Bir kitapta mı okumuştum, yoksa ağzı iyi laf yapan birisinden mi duymuştum hatırlamıyorum ama aşka olan bakış açımı size şu sözler ile açıklayacağım;
İki balığı aynı akvaryuma koyarsan onlar da zamanla birbirini sever. Oysa ki aşk, koca okyanusta birbirini bulmaktır.
Ne kadar mest olunası, değil mi şeyhim?
Koca okyanusta birbirini bulmak...
İmkansız.
Ve bu yüzden çok güzel geliyor kulağa.Çünkü aşk imkansızı sever derler. Halbuki bilmezler; aşk aslında yoktur. Aşk, imkansızın ta kendisidir.
Fıtratımızda var olan, bize biz doğmadan kazandırılan o duygudur aşk.
Yasak olana ilgi duymak...
Adem yasaklı meyveyi yedi, çünkü önüne serilen sayısız nimettense ulaşamayacağı bir kudret daha çok cezbetti gönlünü. İşte o günden, atamızın yeryüzüne indirildiği o kara günden beridir bitmedi insanoğlunun yasağa olan aşkı.
Rose Jack'i sevdiğini sandı, çünkü farklıydı kendisine göre ve mümkün değildi aynı hayatı paylaşmaları. Annesi Jack'i sevmemişti, Rose ise annesine kinliydi.
Tıpkı Bihter'in hırsı uğruna girdiği köşkten kanlar içinde çıkması gibi. Behlül'e olan aşkı mıydı onu silahı eline alacak kadar delirten? Hayır, Bihter sahip olduğu duygunun adice bir intikam hevesinden, ilkelce bir tutkudan ibaret olduğunu anladı. Göğsünde taşıdığı kalp o kadar kararmıştı ki, içindeki zehri akıtmak için kalbinden vurdu kendini.
Mecnun çölden getirildiğinde nasıl tanımadı, adını kalbine yazdığı Leyla'yı? Çünkü o hiçbir zaman saçları bahtından kara bu kadını sevmemişti. Kendi zihninin ona oynadığı bir oyuna aşıktı Mecnun. "Sen benim Leyla'm olamazsın. Benim Leyla'm bedenlere sığmayacak kadar güzel idi."
Romeo Juliet'i eski sevgilisini unutmak için ideal kişi olarak gördü, amacı ise basitti; acını unutmak istiyorsan daha büyük bir acıya sebep ol. Eğer düşman ailelerin çocukları olmasaydılar yine de onu bu kadar arzular mıydı sanıyorsun?
Ve Hamlet...
Belki de benim için dirayetimi kırabilen nadir cümlelerin sahibi olduğu için aklıma kazınmış, tatlı dilli ve tutkulu Hamlet...
Ophelia'yı hiçbir zaman gerçekten sevmeyen, sadece onun gibi bir kadını kendi hastalıklı aşkına esir etme düşüncesiyle yanıp kavrulan Hamlet...
Sonu mutsuz biten filmleri tekrar tekrar izlemeyi, ana karakterin kendisini boşluktan sallandıracağını bile bile aynı kitabı tekrar tekrar okumayı da bu yüzden severiz işte.
Onlara aşık değiliz,
Bizim için imkansız olmalarını seviyoruz.Gelgelelim sözün şekline, şemaline. Ömer Sevinçgül'ün şu mısraları dönerken zihnimde;
Gece gökler var simsiyah, yüzünde yıldızlar gezer. Gündüz denizler var masmavi, içinde gemiler yüzer.
Balıklar okyanusta birbirini bulabilir belki ama ya gökyüzündeki yıldızlar?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akşın Destanı
خيال (فانتازيا)"Gündüzleri asilzade, Tekfur kızı. Geceleri Türk yandaşı, suikastçı. Kaç adın var senin? Kaç yüzün var?"