11- Ufak bir pürüz

1.7K 139 28
                                    

Karan
Odamda şirket dosyalarını incelerken, dosyalarda garip bir şey farkettim. Aslında yakından incelemeden farkedilmeyecek bir şeydi. Ama bugünlerde kafamı meşgul etmek adına, bütün dosyaları tek tek incelemeye başlamıştım. İyiki de başlamışım. Yoksa arkamdan dönen işlerden haberim olmayacakmış..

Hesaplarda oynamalar vardı. Harcamalar fazla ve tutarsızdı. Muhasebe kayıtlarına baktığımda, aleni bir şekilde belli oluyordu bu. Normalde bu hesap kitap işleriyle ilgilenen bir müdür vardı. Onun bunu farketmemesi mümkün değildi. Kaşlarım istemsizce çatılmıştı.

Telefonumu elime aldım ve müdürü aramak için rehbere girdim. Ama sonra aklıma gelen şeyle, rehberden çıkıp, telefonu yerine bıraktım. Eğer cidden böyle bir şey varsa, kimseyi uyandırmadan, sessiz sedasız halledecektim bu işi. Kendi yöntemlerimle...

Odadaki askıdan ceketimi alıp giydim ve telefonumu da cebime koydum. Odamdan çıkıp merdivenlere yöneldiğimde, Gökdeniz'i merdivenin en üst basamağında otururken gördüm. Yanına gidip baktığımda, kitap okuduğunu gördüm.

"Ne okuyorsun?" diye sorduğumda, gözlerini hızla silip bana baktı. Ama hâlâ yaşlıydı gözleri. Neden ağlamıştı?

Tek dizimin üstüne çöküp, sağ elimi yüzüne götürüp yanağındaki yaşı sildim. Sessizce bana bakıyordu sadece.

"Neden ağlıyorsun?" diye sordum. Elindeki kitabı kapatıp, yanına koydu.

"Kitap.. kitap okuyordum." dediğinde, çok ciddi bir şey olmadığı için sevindim.

"Ne okuyordun da böyle ağlattı seni?" dedim hafifçe gülümseyerek.

"Şeker Portakalı okuyordum." dediğinde, başımla onayladım. Bu kitabı ilkokulda okumuştum. Neden ağladığını anlayabiliyordum.

"Anladım." dedim ve yanına oturdum. "Dünya hassas kalpler için cehennem, değil mi küçük?"

"Galiba." dedi kırık sesiyle. "Bazen ben de bu kadar hassas olmaktan şikayetçiyim. Ama yapım bu." dediğinde gülümsedim.

"Şikayetçi olma." dedim ve elimi dizine koydum. "Böyle de iyisin. İnsan olmak iyidir. İnsan kalabilmek, hissedebilmek iyidir." dedim ve ayaklandım. O da öylece bana bakıyordu, dudakları aralık bir şekilde. "Ben şirkete gidiyorum. Ufak bir pürüz çıktı. Onu halledip geleceğim." dedim, neden hesap verdiğimi bilmeden. Bunu farkedince, hafifçe kaşlarımı çattım kendime.

"Görüşürüz." dedim ve hızlıca indim merdivenlerden. Son günlerde huyum değişmişti sanki. Eskiye nazaran daha çok gülümser olmuştum. Bunu da doktor farkedip söylemişti.

Kapıdan çıkmış, arabama doğru giderken, doktorun arabası girdi bahçeye. Arabama binmeden, onun inmesini bekledim. İnip, yanıma geldi.

"Zamansız mı geldim? Bir yere mi gidiyordun?" dediğinde, başımla onayladım.

"Şirkete gidiyorum. Sen neden gelmiştin?" dediğimde, yüzüme kınar gibi baktı.

"Gelene neden geldin diye sorulmaz." dedi. Umursamadım yüzündeki ifadeyi. Ciddi olmadığını biliyordum. "Öylesine geldim ya. Gelemez miyim?"

"Gelirsin tabi ama genelde haber verirdin ya, ondan." dedim ve istemsizce arkama baktım. Gökdeniz odasının camından bizi izliyordu. Benim baktığımı görünce perdeyi kapattı hızla. Gülümsememek için zorladım kendimi.

"Gökdeniz nasıl?" diye sorduğunda, dudağımı büktüm.

"İyi herhalde. Sıkı çalışıyor. Baya geliştirdi kendini." dediğimde, başıyla onayladı.

"Sen şirkette ne yapacaksın? Hani işleri evden yürütecektin bir süre?" dediğinde, sıkıntıyla arabaya yaslandım.

"Öyleydi. Ama bir pürüz çıktı. Onu halledeceğim."

"Ne pürüzü? Ciddi bir şey mi?" diye sordu ciddiyetle. Beni ve pürüzleri nasıl hallettiğimi bildiğinden ciddileşmişti bu kadar. Başımla onayladım.

"Sayılır." dedim ve arabamın kapısını açtım. "Şimdi gidip çözeceğim." dediğimde, o da diğer taraftan öne bindi benden önce.

"Ben de geleceğim." dedi ve kemerini bağladı. Hiç itiraz etmedim. İtiraz etsem de işe yaramazdı muhtemelen. Bir şey demeden arabaya bindim ve çalıştırdım. Şimdi, 'ufak' pürüzü çözme zamanıydı..

Geçmiş bayramınız kutlu olsun 🍬

Yorumlarda buluşalım bebekler 💚

MAFYA VE KÜÇÜK *bxb*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin