Ahoy.
Bıçak kadar keskin havada nispeten kısa süre deniz yolculuğun ardından ayaklarım tekrar karaya bastı. Siyah pelerinimin altından şöyle bir saraya baktım. Buz mavisi duvarlar bugün kana bulanacaktı.
Kafileyle beraber, sırayla sarayın devasa kapılarını geçerken etrafıma bakmıyordum. Tek bir hedefim vardı. Onu gerçekleştirecek ve büyük ihtimalle bu duvarların ardında can verecektim. Kralları öldüğünde her daim savaşa hazır gibi duran tonla askerin öylece duracağını hiç sanmıyordum. Umurumda da değildi. Ben intikamımı alacaktım, Adel güvende olacaktı ve Alegro... ismi aylar sonra zihnimde yankılanan adamın suretini gözümün önünden kovaladım. O da kral olacaktı. Herkes için mutlu bir son.
Her iki yanında sıra sıra heykellerin olduğu bir salona çıktığımızda hissettiğim enerjiyle başımı kaldırdım. Tharon. Gri, duman rengine ki kıyafetleri, uzun saçları ile bir silüet gibiydi. Başında ki taç boydan boya olan camlardan sızan güneş ışığı ile parlarken tek odağım gözleriydi. İşte bu gözler, bu gözler her şeyimi elimden alırken zevkle kana bulanmıştı.
Adımlarımın salonda yankılandığını fark ettiğimde duraksadım. Buraya kalabalık bir gurupla gelmiştim, şimdi ise koca salonun kapıları ardımdan kapatılmıştı. Baş başa kaldığım piç kurusu, çenesini eline dayamış ve sırıtarak bana bakıyordu.
"Seni fark etmeyeceğimi mi sandın? Bozulmuş vampir ruhu." Pelerinin başlığını geriye atıp yüzümü ortaya çıkarttığımda rahat duruşu bozulmuştu.
"Avlarımı arkalarından bıçaklamaktan hoşlanmam. Ne kadar çırpınırlarsa o kadar zevkli olur." Çenesini elinden çekip dik bir şekilde ayağa kalktığında, tahtın durduğu platform yüzünden bana tepeden bakıyordu.
"Hakkın olmadan edindiğin vampir gücü sayesinde bu kadar özgüvenliysen yanlış yoldasın velet. Unutma sen sadece bir insansın." Son kelimesini tükürürcesine söyleyen adamla elimi belime attım. Kristal hançeri çekmemle vücudumda ki güç yavaşça kendini göstermeye başladı. İçin için yanan bir alev gibi etrafımı siyah duman kaplarken sırıttım.
"Bu anı yıllardır bekliyordum. Senin o iğrenç kelleni gövdenden ayırırken gırtlağından akan kanı hissetmek için bir elim boynunda olacak. Toprağıma döktüğün her bir damla kan için bir kesik atacağım bedenine. Bu surata iyi bak Tharon. Ben. Senin. Azrailinim." Tharon yüzünde ki öfkeyle kendini salarak dönüştüğünde aynı anda birbirimize doğru adım attık.
"Seni kokuşmuş insan müsveddesi. Geber!" Hançerimi savurup ileri doğru bir hamle yaptığımda çevik bir hareketle geri çekildi. Sabrım bedenimi siktir edip terk ederken aşağılık piçin suratına bir savaş çığlığı haykırdım.
Savurduğu pençeleri, pelerinimi üstümden söküp atarken geri basmadım. Bedenime saplanan sivri pençeleri sikimde bile değildi. Hançerimin saplandığı her yerde bir daire çiziyor ve savurarak geri çekiyordum. Onu parçalayacağım. Onu PARÇALAYACAĞIM!
Hahahahahahaha işte bu. İŞTE BU! GEBER! GEBER! GEBER!
Sıktığım dişlerimi salarak pençelerini karnıma saplamış herifin omzuna dişlerimi geçirdim. Karnımı deşmeye çalışan piçin omzundan büyük bir parça kopartıp tükürerek sağa fırlattım.
Attığı acı dolu çığlıklar kulağıma melodi gibi gelirken ağzımdan akan tek kan onun kanı değildi. Umurumda mıydı? Hayır! Onu geberttikten sonra bende bu dünyadan siktir olup gidecektim zaten.
"Ne oldu seni piç kurusu?! Aşağıladığın o insan şimdi yedi ceddini sikiyor ha! Senin canını alacağım!" Güç bahşedilmemiş Tharon kan kaybıyla sendelerken benimde gözlerimin önünde benekler uçuşuyordu. İkimizin de kıyafetleri ve bastığımız her yer kan gölüne dönmüşken, yaban domuzları gibi birbirimize bakıyorduk. Ruhum bedenime dar geliyor, resmen göğsümü zorluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Hançeri
VampireSoğuk teni yüzünden sert olmasını beklediğim cildi gerçek olamayacak kadar yumuşaktı. Ellerimin arasında can verecek olan adamın gözlerinin içine baktım. Gördüğüm şey ise geri adım atmama yetmişti.