|0.5|

60 19 196
                                    

"Ben birisinden çok fazla hoşlandım mı onun adını kimseye söylemem

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Ben birisinden çok fazla hoşlandım mı onun adını kimseye söylemem. Onun kimliğinden bir parçayı başkasına teslim etmek gibi gelir bu bana."

Bir yandan üzerinde bağdaş kurarak oturduğum çimleri parmağıma dolarken, bir yandan da elimde ki kitabı okuyor, alıntıları kendimce yorumluyor ve ona söylemeye değecek bir fikir arıyordum zihnimin içinde.

Bazen algı yetim sadece etrafımdaki çiçeklere odaklanıyor, zihnim ve yüreğim uçsuz bucaksız gökyüzünün arasında yolunu yitiriyor. Ve düşünüyorum. Bir kanıtlama mecburiyeti var içimde, ama neden? Birini özlüyorum, ama kimi? Yüreğim maziye karışmasına rağmen bulamıyor, ama neyi?

Sokak lambasının altında sönen her vaveyla, algı yetimin önüne simsiyah bir perde dikiyordu.

Etrafımda olan sonsuz çimenlik, artık eskisi gibi beyaz değildi bana. Her şeyden bir anlam çıkarabilir, gözlerimdeki körlüğe karşı koyabilirdim artık. Ama bütün bunların bana huzur getirmesini beklerdim. Buna rağmen bu açıklık, içimde ki denizde boğulmuş feryatların önünden ayrılmak dışında hiçbir işe yaramıyordu.

Sonunda aklımı toparlayıp asıl hedeflediğim düşünceye geri dönebildiğimde, düşüncemi ruhuma seslendirdim. "Bay Erskine'nin konuştuğu adam bir acem halısı kadar güzel ve hayali bir roman yazmanın kesinlikle hoşuna gideceğini söylemişti. O zaman neden yazmadı? Eğer bunu gerçekten istiyorsa, diğer insanların ilgisini önemsememesi gerekmez miydi?

Diyelim ki onun gururu, tanınmak. Ama kendisi söyledi Dünya'da, İngiliz edebiyatının güzelliğine en az meraklı insanların İngilizler olduğunu. Peki ya Dünyanın kalan dört bir çevresini ne için görmezden geldi? Gururu kendi halkına, önyargısı diyarına mıydı? Belki acımasızca olabilir ama gerçekten öyleyse, onun bir roman yazmaması en iyisi olabilirdi. Tabii o bu konuda ne düşünür, işte orasını bilemiyorum."

Artık kalkıp evime doğru yol almayı düşündüğüm sırada, okuduğum bir alıntı çarptı gözüme.

"Bütün yollar aynı noktada son bulur, sevgili Gladys."

"Nedir o?"

"Düş kırıklığı."

Buna şu an ki aklımla cevap vermek, korkarım ki imkânsız bir şey. Çünkü ben, bu tarz felsefi düşünceleri kaldırabilen bir insan ne yazık ki hiçbir zaman olamamıştım. Belki de olabilirdim. Hatta belki de öyleyimdir ama bunu kabul etmeme zorunluluğu dolup taşıyor bedenimden.

Kitabı kapattım ve havadan dolayı biriken tozların etrafa uçuşmasına izin verdim. En sonunda ayağa kalkıp üstümde ki krem pantolonumu ve kahverengi çizgili kazağımı silkeleyip son bir kez etrafta ki eşsiz çiçek kokusunu içime çektim ve eve yol aldım.

Ardından, bugün sorguladıklarımı, düşündüklerimi, kaygılarımı, zihnimin; içi en derin ama çiçekli kuyusuna attım ve gülümsedim.

~★★★

VAVEYLA•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin