Daima ve aynı zamanda bıkmadan dile getirdiği bir şey vardı; sessizlik, bazen en iyi destektir. Tabii isterim, ona en iyi desteği vermeyi, yüreğinden fışkıran kanları kendi umudumla temizleyebilmeyi. Ancak özür dilerim Mayıs çiçeği... Şu son birkaç gündür tek dilediğimi, şimdi kendi ellerimle iteceğim. Özür dilerim Mayıs çiçeği... Sana en iyi desteğini veremeyeceğim. Çünkü bazen, kendinden bile vazgeçmeli insan. Umudu için. Dilerim ki sen bu en iyi destekten hem umudun, hem de Umut'un olmak için vazgeçtiğimi anlarsın.
Özür dilerim Mayıs çiçeği... Sana dördüncü yaprağı sunamadığım için.
Sanırdım ki bu hikaye tarihe yazılırdı. Maziye karıştığında, tek bir cümle ile çekip çıkarılır gibiydi. Sanırdım ki Mayıs; üç günlük ömrü olan kelebeğe inat yaşardı, umuduyla. Papatyanın kaderi ona karşı koyamaz, kelebeğin ömrü onu bağlayamazdı. Ama şunu anladım ki hikayeler güzelse çabuk biter. Mutsuz sonların hep hayata tutunmasının sebebi de budur belki; hayat gözyaşlarında boğar, yaşam yüreğinde diriltir.
"N'oldu? Ne oldu da kendine yıllar öncesinden yaşama sözü veren Mayıs şimdi papatyanın hayatına bağlanıyor?"
Yüzüme baktı. Kendini anlatabilmek için derinine gerek yoktu. Toprağında can bulduğum kadın, şimdi yoncalarıma tutunuyordu. Elindeki zarfı bana uzattı ve balkona ilerleyip beni kahverengi bir zarf ve beyaz bir kağıtla baş başa bıraktı.
Mayıs Atan:
059 Numarada ki hastanın sahip olduğu Kronik Miyeloid löseminin evresi, 2. evre olan 'Akselere Faz' evresine ilerlemiştir. Hızlandırılmış faz boyunca, beyaz kan hücreleri normalde olgunlaşmaya devam edemez hale gelir ve kanda veya kemik iliğinde lösemi hücresi yüzde 10 ila 19 arasında değişen oranda yani normalden fazla bulunur.
Sağlıklı günler dileriz.
Arkama dönüp baktım; hayatında yaşam bulduğuma. Yine balkon demirliklerinin üstünde oturmuş, yine seyrediyordu geceyi. Yaşamında boğulduğum ilk gün ki gibiydi. Kahverengi gözleri, yine bütün toprağın acısını çekmişti. Kızıl saçları, yine kana bulanmış gibi hissettiriyordu denizimdeki balığı. Tek farkı vardı hayatında öldüğüm o günden; yani bugünden. Tebessüm etmiyordu. Evet belki de yine en acı vaveylalara sahipti ama tebessüm etmiyordu bu sefer.
Yanına doğru gittiğimde, bu sefer ayakta durmadım. Bende aynı onun gibi balkon demirliklerinin üstüne oturdum ve seyretmeye başladım geceyi. Burası onun kaçış noktasıydı, umuduydu burası. Geceye döküyordu içini. Kimse bilmeden ve görmeden.
Bana bakmadan konuştu. "Ne düşünüyorsun?"
"Bir şey düşünmüyorum, benim için hala aynısın. Sana acıyormuşum gibi düşünme, çünkü bu mümkün değil. Çünkü benim için hala yaşamayı en çok hak eden Mayıs çiçeğisin."
Yine bana bakmadı ama tebessüm ettiğini gördüm. Yaşamım dirildi, umudu için söylediklerim, umudum oldu. Yanımdayken her gülümsediğinde, hiç solmayan bir çiçek kadar yaşasın istiyorum. Umut olmama rağmen her tebessümünde umudu olmak için çabalarken buluyordum kendimi. Bir balık, geminin içinde kaybolabilir mi? Çünkü ben kayboldum. O geminin tam yüreğinde yolumu, denizinde ise zihnimi yitirdim.
"O kelebeğin ölümü için dediklerim..." dedi. Her ne kadar istemesem de sözünden ayırdım onu ve konuştum. "Herkes bir gün ölecek zaten. Balıklarda, çiçeklerde, sende, bende... Öleceğin günü düşünerek bu günü yaşamazsan yaşamın son bulur, hayatın devrolur. O yüzden yaşa Mayıs, bir kelebeğin üç günlük ömrü olduğu için değil, herkesin bir gün öleceğini bildiğin için yaşa."
Uzun bir süre durdu her zaman yaptığı şeyi yaptı ve söyleyeceklerini kafasında tarttı. "Haklısın." dedi, ardından bana dönük bir şekilde tamamladı cümlesini. "Bana yardım eder misin?"
"Ne için?"
Gülümsedi ve şahit olduğum en büyük neşesiyle konuştu. "Ölmeden önce yapmak istediğim fazlasıyla şey var. Ve bunlara yetişmek zor. Hem bunları derlememe hem de..."
Gözlerim açıldı ve aydınlandı. "Gerçekleştirmene mi?"
"Evet. Yardım eder misin?"
Başımla onayladım. "Memnuniyetle."
~★★★