ʙᴏ̈ʟᴜ̈ᴍ: ʏɪ̇ʀᴍɪ̇ ʙɪ̇ʀ

36 6 1
                                    


Ne yaptığımın farkında değildim belki de ama pişman olacağımı söyleyemezdim.

"O halde, gidiyorum ben? "

Felix'in yüzüme bakarak sorduğu soruya sadece mırıldanmıştım.

Etrafta neredeyse bizden başka kimse kalmamıştı. Elbette birileri vardı ama onlar çok uzaktalardı.
Kalabalıkta olsaydık muhtemelen böyle bir şeye cesaret edemezdim. Yani bana bu cürreti veren tek oluşumuz olmalıydı. Elini hâlen tutuyordum ve açık olmak gerekirse bırakmak gibi bir isteğim yoktu.

Şuan olduğumuz durumu özetlemek gerekirse, arka bahçede bir bankın -ki bu bank Felix ile az önce oturduğumuz bank oluyordu- önünde birbirimize dönük ve ellerimizin birleştiği bir pozisyondaydık. Gözlerimiz birbirine kenetli olduğunu da unutmamak gerek.
Birbirimizi tanımıyorduk, kabul. Ama kalplerimiz çok yakından tanışıyor gibiydi.

Neydi bu şey? Aramızdaki.
Bağ mı demeliyim, yoksa çekim mi?
Bilmiyordum.

Ne mi oldu? Dediğim gibi, oldukça basit.
İnstagram'dan tanıştı-
Hayır, hayır yanlış oldu
Fark edilmiştik, kendimiz tarafından.

Daha sonra bir çarpışma (tamam, bu komikti)
sonucu aynı alanda defalarca kez  bulunduğumuzu öğrendik. Ama itiraf edebilirim ki ona dokunduğum ilk an olarak kabul ettiğim bu an, o kadar da fena değildi.

Bang Salak Hana
(adını tam olarak bilmiyorum bile)
yüzünden bilmeyerek Chan'ın annesine küfür etmiş oldum. (keşke sadece annesi olsaydı, tüm sülalesi gitti)

Yine Bang Sakat H***
yüzünden saçma sapan bir şekilde yeniden yüzleştik. Bu sefer de müthiş bir şekilde çirkefliğim gün yüzüne çıkmış oldu.
Bu kadar galiba.

Bİ DAKİKA
BİZ
ÖPÜŞMÜŞTÜK DEMİ

Unuttum diye kızmayın
sadece hayal mi gerçek mi diye sorgulamıyor değilim.
Yani o kadar rüya görüyorum ki bununla ilgili, gerçeklik biraz geride kalıy-
Neyse,

Sabahtan beri kendi kendime konuşuyor gibi olsam da, bunları düşünmesi 3 saniyeden fazlasını almamıştı.
Baktığım irislerin derinliği, beni kendime getirirken elini bıraktım. Bunu yapmayı istemesem de birinin artık açıklamaya başlaması gerekiyordu ve bu kişi, muhtemelen ben olmazdım.

Elini bırakıp dışarıdan anlamsız görünen bakışmamızı da bozduğumda konuşmasını beklediğimi az çok anlamış gibiydi.
Uzatmadan lafa girmesini istiyordum ve umarım bunu söylemek zorunda kalmazdım. Derken o mantıklı bir açıklama yapmaya başlamıştı.

"Üzgünüm, sevgilim değilsin elbette."

Kırıcısın. Hani çocuklarımın babasıydın..

Şaka bir yana nedensiz üzülmüştüm bu gerçeğe.
O konuşmaya devam ediyordu ama dinlemiyordum. En son yanlışlıkla dinlemeye başladığımda duyduklarım şunlardı.

"Niye öyle bir şey dediğimi bilmiyorum. Hannah adına çok ama çok özür dilerim. Bir daha onunla karşılaşmayacaksın bile. Emin olabilirsin. Her şey için üzgünüm. Ne desen haklısın. "

Ben hayaller alemindeyken o bunları düşünüyordu sanırım.
Açıkçası Hannah adlı peştemal suratlıyı görmeyecek olmam hoşuma gitmişti.
Kardeşimin ağzını yamultup daha sonra başkalarından dayak yiyen ve eğlence anlayışı bokuma benzeyen bu kıza karşı öyle ön yargılıydım ki. İyi bir insan olmaya karar verdiğim gecelerden birinde bu meseleyi düşünürdüm. Tabi o gecenin sabahı kalktığımda, aklımdan çoktan uçmuş olurdu da. Herneyse.

Bitirdiğini fark ettiğimde konuşma ihtiyacı duymuştum. Aklımda pek bir şey yoktu, söylemek üzere.

"Sorun değil. "

Cidden söyleye söyleye bunu söylediğime inanamamıştım.
Hayır hayır, hala toparlayabilirdim.

"Ağzından kaçmış olabilirsin elbette. "

"Ne?"

Ne? Düşünmeden cevap vermek neden mantıklı geldiyse artık.

"Ağız alışkanlığıdır. Söylemişsindir. Uzatmaya gerek yok. "

Salak olduğumu daha önce söylemiş miydim?

"Kusura bakma-

"Yok canım ne kusuru, ağzından kaçmış olabilir, Alışkın olabilirsin yani dimi? "

"Haklısın? "

"NE ? HAKLI MİYİM?

"E-evet?"

"ALIŞKIN MİSİN YANİ? "

Gereksiz bir şekilde ses tonumu yükseltiğimi farkedip durdum. Dışarıdan, sınıftaki aptal ucube pickmeler gibi göründüğüme emindim. Bu hâlime içimden küfürler etmiş ve insan gibi bir tınıyla cidden kendimi toparlamıştım.

"Afedersin, sevgilin falan mı vardı? Elini tuttum hani, rahatsız olsa haklı yani. "

"Unutmuşum el ele tutuştuğumuzu, olmamış gibi davranıldığından olsa gerek. "

Gözümün önünde cilveli cilveli konuşmuştu resmen. Kafayı yememe az kaldı.

"Pardon ama asıl sorun o değil gibi? "

Bunu söyledikten hemen sonra kollarını birleştirmiş kaşlarını çatmış ve kafasını başka bir tarafa çevirmişti. Dudaklarını büzmesi son damlaydı tabii ki.

"Banane!"

Bu hareketi çok fena tatlı geldiği için bebek Chan'a yakınlaştım ve parmaklarımın ucuyla büzülmüş dudağını sıkıp bıraktım. Şaşkınca bana baktığında
gülümsemekle yetinmiştim. Ama o yetinmeyip birde gözlerini kırpıştırmaya başladı.
Ah, hadi ama Chan.
Senin gibi delikanlı adama yakışıyor mu şu hal haraket davranışlar? Ne kadar yakıştığını bir bilsen.

"Herhangi bir ilişkin var mı bakalım? "

Neyden cesaret aldıysam (ki çok belliydi) yumuşak yumuşak soru sormuştum. Kafasını iki yana yavaşça salladığında yanımda küçülmüş gibi hissetmeden edemedim. Sanki yaşı küçülmüş, boyu kısalmış, kasları erimiş, sesi kırılmış ya da fonksiyonlarının ayarları bozulmuş gibiydi gerçekten de. Umursuyor gibi görünmüyordu.
Ne tesadüf! Ben de öyle.

Bağladığı kollarını açtım. Bir keresinde, kol kaslarını hissettiğim gibi donup kaldığım zamanı hatırladığım da kıkırdamıştım.

O yüzüme beklentiyle bakarken iki yana düşürdüğüm kollarını kavradım.
Parmaklarım tuttuğum güçlü kolların arasından aşağı doğru yavaş ve hafifçe kayarken avucunda durdu.
Her iki elinde de avuçlarımızı birleştirdiğimde yeniden göz göze gelmiştik. Göğüslerimizin arasındaki farkı kapatıp dudaklarına yapışmayı ne kadar istediğimi kimse tahmin bile edemezdi.

Her şeye rağmen onun hamlesini bekledim.
Neden mi?
Çünkü baskın taraf ben değilim.


Uzun zaman oldu. (Korece olarak algılayınız pls)

Nabersiniz?
Ben iyiyim o yüzden siz de öyle olun.
Yani lütfen.

Teşekkürler ve görüşürüzler.
Bir de bolca kalpler: 💕💞💓💗💖💘💝

Is she your sister? | Chanmin ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin