Sabah saat 07:55 gibi uykudan uyandım. Akşam benim isteğim üzerine dün gittiğimiz yere yani Rza abinin mekanına gidecektik. Artık oranın daimi müşterisiydik. Hatta benim üşengeçliğim tuttuğu zaman kahvaltımı orada yapardım. Tek kahvaltı yapmayı sevmediğim için genellikle Burakla giderdim. Bu gün de Burak beni alacak oradan da yemeğe gidecektik. "Nerde beleş oraya yerleş" kişiliğim olsa da, hesabı sırayla öderdik.
Bu gün Burakın sırası olduğu için ekstra seviniyordum. O yüzden erken kalkmıştım. Normalde 11:00-12:00 gibi kalkardım. Hızlıca duş alıp,saçlarımı kuruttum. Saçlarımı düzleştirdikten sonra tokayla tutturup, nemlendirici,güneş kremi ve kiremit renkli gloss sürdüm. Zaten mekana gidene kadar kuruyacağı için problem değildi. Altıma bol bir pantalon ve üzerime beyaz renkli,salaş, 89 yazılı t-shirt giydim. Ardından telefonumu alıp Buraka yazmaya başladım.
Siz: Burkiiii ben hazirim gel beni alll (08:30)
Siz: Olm hadisenee (08:34)
Gerizekali: Noguuyo yaa (08:35)
Gerizekali: Nereye gidiyon kizimm? (08:40)
Evet tahminimde yanılmamşıtım. Burak ben yazmasam kalkmazdı. O yüzden görüntülü aradım.
Çalıyor... Çalıyor... Çalı- ve açtı
Burak: Noldu kızım sabah-sabah beni arıyorsun. Hem sen nereye gidiyorsun?
Uyku mahmurluğu sesine de yansımıştı. Üzerinde pijamalarıyla yatakta uzanıyor, saçları dağılmış,gözleri hafif şişmişti. Konuşurken gözlerini ara-ara kapatıyor, daha doğrusu zorla açıyordu. Ama uykulu olsa bile yine de aramamı açardı. Zaten sabahın köründe bir tek ben onu arardım. O da açmazsa, ne olacağını çok güzel biliyordu. Zira o da beni gecenin 3- de bile arasa, yine cevap verirdim.
Ben: İlk olara günaydın gerizekali kardeşim
Burak: Sana da günaydin Allahin cezası
Ben: Burak açlıktan oluyommm. Rza abinin mekanına gidelim. Akşam sözleşmiştik ya hani. Ama bu sefer hesap ödeme sirasi sende, unutmaa. Ama senin unutacağını bildiğim için beş kez ayni mesaji yazdim merak etme. *Burak hesap sende cuzdan goturmeyi unutma* Hadi cabuk hazirlan seni bekliyomm.
Dedim ve telefonu kapattım. Şimdi onu beklemeliydim. Ama evlerimiz pek uzakta değildi. yürüyrek 20 dk. arbaylaysa 10 dakikaya varardı.
*25 dakika sonra*
Gerizekali: Geldim. Hadi inde gidek zikkimlanak
Siz: Geliyommm
Telefonu kapattim. Beyaz spor ayakkabilarimi giyindim. Asağı indim. Buraka arabasini bizim otoparkta park etmesini söyledim. Çünkü bir az yürüyüş yapmak istiyordum. Sağ olsun, sözümü ikiletmedi. Sohbet ederek mekana geldik. Klasik kahvaltimizi ettikten sonra Burak dürümcüye gitti.Giderken beni Feridelerin evine birakmasını söyledim. Beni biraktiktan sonra kendisi dürümcüye gitti.
Adreste yazilan bilgilere göre doğru gelmiştim. Burakin arabasindan basketbol topunu almşıtim. Karşımdaki basketbol sahasina girdim ve topla oynamaya başladim.
*20 dakika sonra*
Kendimi fena halde oyuna kaptirmıştım. Yalniz benmişim gibi oyuna devam ediyordum.Aniden arkamdan gelen ses beni kendi dünyamdan ayırdi. Ses sanki tanıdık ve bir o kadar da yabancıydı.
"Hey, küçük kız, iki saattir sana sesleniyorum,sağır falanmısın ya?! Duymuyormusun ya beni?! Kendini havalı falanmı zannediyorsun sen, istersen, bir dön de arkana bak!"
Bu söyledikleri sabrimi taşıran son damla oldu. Topu elime aldim,ters bakışlarimla arkama döndüm. Ama görmeyi beklediğim yüz bu değildi. Galiba o da beni görmeyi beklemiyor olmali ki, yüzünde şaşkın bir ifade ve saklamaya çalıştığı bir korku vardı. Sanirim o korkunun sebebi dün gördüğü asi kızdı. İkimizde bir-birimize baka kalmıştık. Dudaklarimdansa tek kelime çıkti."Doruk..." Evet, karsimdaki oydu, dün tanıştığım biricik kankalarımdan biri olan Yankinin en yakin kuzeni Doruk Aslandi.
"Eee... Naber, Efil?, sanırım buralarda yenisin.Seni buralarda hiç görmemiştim."
"Evet, aslında basketbol çalışmaya gelmiştim. Sen napiyorsun burada?"
"Hiiç, antremana gidecektim, ama bir arkadaş aradı, iptal olmuş. Bende buraya uğrayayım dedim. Zaten bu saatlerde pek insan olmaz,o yüzden geleyim dedim." "Ama görünen o ki, iyi yapmışım..." diye ağzında bir şeyler geveledi.
Son söylediğini duymadığım için "Efendim?" dedim. Ama o "Ya,hiçç öylesine" diyerek beni geçiştirdi.
"Eee... ,Dorukcum, baskette nasılsın? " diye sordum.
"Eh, işte senin kadar iyi olmasam da, arkadaşlarla bir kaç kez maç kazanmışlığım var."
Bunu dedikten sonra vs attık, maç 3:2 yani benim galibiyetimle sonuçlandı. Ama Doruktan bu kadar iyi performans beklemiyordum. Hatta galibiyetim için bana bir ara yemek ısmarlamak istediğini söyledi. Ben de beleş olduğu için kabul ettim. Maçın ardından Dorukla vedalaştım. Ve ardından Burak beni aldı ve eve gidip bakım yaptık. Sonraysa, Burak kendi evine geçti.
Burakla Efili buraya birakip ben kacarrr...
(Ayy bunlarin arkadasliklari cokk guzel yaaaa.)
08/09/2024
Bölümü beğendiyseniz, alttaki küçük yıldıza basmayı unutmayınn...
Öpüldünüz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LARA
ChickLitBir kadın var Karadenizli... Karadeniz gibi asi,hoyrat ve hırçın. Kitap kapağı:Nrgl-sarmasik aittir. Teşekkürler #1-eglenmek#1-genckizedebiyyati/05.10.2024 #5 aglamak