cynefin | 23

523 110 108
                                    

...

Felix önünde ki uçuruma bakarken gözleri doluyordu. Aşağıda ki arabadan kırmızı alevler yükselirken zor duruyordu. Jennie arkadan kollarını birleştirip tutmasa muhtemelen çoktan yangın söndürme ekipleriyle aşağı inerdi.

Kollarını sertçe çektiğinde Jennie bu sefer engel olmadı. Felix olduğu yere çökerken Minjeong da onunla çökmüştü. Minho hariç tüm arkadaşları buradaydı. Onu da bilerek getirmemişti hasta olmasın diye.

"Şu halime bak." İçindeki kurdu acı çekerken Felix kendini gösteriyordu. "Burada durmuş sevgilimi getirmelerini bekliyorum. Hayatta mı değil mi bilmiyorum bile!"

Minjeong onu kendine çekip yüzünü kavradı. Gözünden akan yaşları usulca silip gülümsemeye çalıştı.

"Sakin olman gereken zamandayız. Eğer Hyunjin ölseydi hissederdin değil mi? Kurdun anlardı bunu. Eşinin hayatta olup olmadığını o anlıyordur."

"Anlamıyor işte! Sadece kafamın içinde uluyor!"

Kafasına sertçe vurduğunda Minjeong eşini tutup aşağı indirdi. "Felix, dik durman gerekiyor. Biliyorum zor ama eşin için bunu yapmak zorundasın."

Felix yine onu dinlemeyin kafasına vurdu iki eliyle. Minjeong bu sefer sinirle iki elini de tutup önünde birleştirdi.

"Yapma şunu!"

"Tıp okuyorum ya ben! Ne boka yaradı şu an tıp okumam?! Sevgilimi kurtarabiliyor muyum ben?! Eğer yaralandıysa tedavi edebiliyor muyum?! Halime bak! Ölüp ölmediğini bile bilmiyorum!"

Jennie Minjeong'u hafifçe itip arkasına çekti. İkisi de sinirli olduğu için birbirlerine bağırmaktan başka bir şey yapmayacaklardı. Hırsla yerde oturan Felix'i kaldırıp iki yanından tuttu.

"Belanı sikmeden önce kendine gel Lee. Şu an hiç bir şey kesin değilken çökmene izin veremem, duydun mu beni?!"

"Sevdiğim adamın ölüp ölmediğini bilmiyorum Jennie."

Tükenen sesi arkadaşlarının canını yakarken Jennie onu kendine çekip sarıldı. Felix hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladığında diğerleri de onu çevreledi.

"Kokusunu alamıyorum. Kurdum hiç bir şey hissetmiyor. Mührüm yok ki onda. Hayati bulgularını anlayamıyorum ki."

Daha şiddetli ağlamaya başladı. Jennie onu daha sıkı sararken saçlarını okşayarak rahatlatmaya çalışıyordu.

✨️

Saatler sonra bir görevli yukarı çıktığında Felix hızla ayağa kalktı. Deli gibi ağladıktan sonra gücü tükenmişti. Uyumamıştı, sadece arabanın yarıp geçtiği yol kenarında ki demirleri izlemişti. Tam da arabanın düştüğü yere gözlerini kitlemişti.

"Bir şey mi buldunuz?"

"Arabada herhangi biri yokmuş. Yani bir canlıya ait bir parça bile yok. Ya arabadan uçtu, ya da son anda kendisi atlayıp kurtuldu. Arabanın bir kilometre etrafında bile herhangi bir yaralı, bir ceset yok. Bizden önce herhangi birinin görüp kurtarması çok zor. Muhtemelen kendini kurtarmak için bir süre ilerledi ve bir yerde bayıldı. O arabadan çıktıktan sonra sapasağlam bir halde fazla ilerleyemez. Arama ekipleri şu an bu civarda ki her yeri arıyor. Bir durum olursa haber veririz."

Görevli uzaklaşırken Felix hırsla saçlarını geriye attı. Saç diplerini çekiştirirken gözlerinden yine bir kaç damla akmıştı.

"Sikeyim! Hiç bir yerde yok! Ben oraya inmezsem rahat edemem!"

Felix hızla ilerlerken Jennie hırsla tutup çevirdi onu.

"Beni delirtme çocuk! Kül olmuş arabada ne bulabilirsin?!"

"Eğer Hyunjin oralardaysa kurdum bunu hisseder!"

"Felix,"

"Ne var?!" Felix yine bağırırken bu sefer hedefi ikizi olmuştu. Ona döndüğünde bir yere baktığını gördü.

Bakışlarını oraya çevirdiğinde nefesinin kesildiğini hissetti. Hyunjin, bir itfaiye görevlisinin kucağındaydı. Oraya doğru koşmaya başladığında diğerleri de onu takip etti. İtfaiye görevlisi onların eş olduğunu bildiğinden direkt Felix'in kucağına bıraktı onu.

"Araba uçurumdan düşmeden önce atlamayı başarmış ancak şu an baygın. Bedeninde herhangi bir ezik yok gibi görünüyor ama yine de bir doktora götürün. Ambulans şu an buraya gelemeyebilir, gelse bile çok geç kalır."

"Çok teşekkür ederim, minnettarım size."

Alfa karşısında ki gencin saçlarını okşayıp gülümsedi. "Eşine her zaman böyle sahip çıkman dileğiyle."

Felix kafa sallayıp kucağında ki bedeni daha da kendine sardı. Biraz geride duran arabasına doğru ilerlemeye başladığında Chan'a baktı. Chan anlayıp ona yetişti hızlıca. Ceketinin cebinden anahtarı alıp Felix'in arabasını açtı. Kendi arabasının anahtarını da sevgilisine attı. Jeongin diğerlerini Chan'ın arabasına yönlendirirken Felix direkt arkaya oturmuştu dikkatlice.

Kucağında ki bedeni kendine yapıştırıp yüzünün her milimini öpmeye başladı. Kokusunu içine çeke çeke öpüyordu. Sevmeye doyamadığı saçları da bir yandan yine seviyordu.

Bu gece ki korkusu ona küçük bir gerçeği hatırlatmıştı. Eğer Hyunjin'in gönlünü almadan böyle bir olay yaşanıp sevgilisini kaybetseydi ömür boyu bu gerçekle yaşamak zorunda kalacaktı.

Bunu hatırladığında Hyunjin'i göğsüne yapıştırdı. Arka koltukta her zaman duran battaniyeyi alıp Hyunjin'e sardı. Üzerindekiler normalde üşütmezdi ancak şu an baygındı. Kaç saattir dışarıda baygın olduğunu düşünürse de üşümesi gayet normaldi.

"Özür dilerim güzelim, çok özür dilerim. Daha önce bulamadığım için özür dilerim."

Fısıltısını kendi bile duyamıyordu. Ağlamaktan sesi çıkmıyordu. Derin bir nefes alıp Hyunjin'in boynuna gömdü kafasını. Anında aldığı kokuyla gözleri kapandı.

Hastaneye gidene kadar da kafasını hiç kaldırmadı...

...

siz çok kırıcı insanlarsınız he. angst olsa nolucak yani jfşahcşsjcosj

AY İSİM KEDİME BAKIIIN

AY İSİM KEDİME BAKIIIN

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

-yeis

cynefin | hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin