31. Bölüm: "Kavak Yelleri"

62 8 188
                                    

Nilüfer - Kavak Yelleri
Can Ozan&Dolu Kadehi Ters Tut - Ölene Dek
Can Bonomo&Mabel Matiz - Canım Diye
Sertab Erener - Yanarım

Selam! Uzun zaman oldu görüşmeyeli. Burada hâlâ birileri var mı bilmiyorum ama ben onları çok özlemişim. Bu bölüm benden biricik çocuğum Emir Asaf'a ve canımın içi Meryem'e doğum günü hediyesi. Bölümün hüzünlü olmasına aldırmayınız lütfen... Sizi çok seviyorum.

İyi ki doğdunuz 💙

Ve Emir Asaf, gönlümün en güzel ve en sarı neferi. Kalemimden döküldüğün için teşekkür ederim, iyi ki varsın.

31. Bölüm: "Kavak Yelleri"

Çekilen ruhsal acı, bazen fiziksel bir acıdan çok daha fazla can yakabilirdi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Çekilen ruhsal acı, bazen fiziksel bir acıdan çok daha fazla can yakabilirdi. Yıllar boyu bunu o kadar kötü şekillerde deneyimlemiştim ki en son ne zaman fiziksel olarak canım yandığı için ağladığımı hatırlamıyordum. Vasfi Koçer'in biricik torunu. İçimdeki köksüz binalar deprem üstüne deprem görüyordu ve benim sığınacak güvenli bir alanım bile yoktu. Artık var.

İnsandan sığınak olur muydu? Bilmiyordum. Acı dolu bir inleme. Emir Asaf'ın zehri beni evimde öldürür müydü? Bunu da bilmiyordum. Ayaklarımı karnıma çekerek bir bebek kadar küçülme, peşine bir acı dolu inleme daha. Bildiğim bir şey vardı. Evimde ölü bulunmayı yağmurlara tercih ederdim.

Karna saplanan bıçaklar.
Yahut kalbe.
Bir, iki, üç.
Körebe, körebe.

Gözümden düşen bir damla yaş ve ne kadar sessiz olmaya çalışırsam çalışayım artık sarsılarak inlemelerim, yanı başımda huzurlu bir uyku çeken Emir Asaf'ı uyandırdığında elim gözümden akan yaşı silebilmek için bile oldukça güçsüzdü. Uyanmaması için dakikalardır kendimi tutmaya çalışıyordum ama çektiğim acı artık beni bilincimden etmek üzereydi. Beynimde düşünmeye ait her bölge işlevini yitiriyordu. Zihnimde kırağı vardı, her şey buz gibiydi.

Emir Asaf yataktan avuç içleriyle destek alarak doğrulup "Luna?" dedi korkuyla. Uyku mahmuru hâline rağmen tınısıdaki endişe ciğerlerime kadar değdi. Sesindeki panik kulaklarıma, kalbime ve zihnime dolduğunda kendimi suçlayamayacak kadar bitiktim. "Ne oluyor? Ne oldu?" Pozisyonumu bozmadan sadece inleyerek kıvranmaya devam ettiğim için ona dönemediğimi anladı. Anında yataktan zıplayarak benim olduğum tarafa geldi ve dizlerinin üzerine çökerek yüzüme bakmaya çalıştı. Sıcak elleri bile iyi gelmiyordu.

"Ağlıyor musun sen?"

Bu soru, içimde öyle bir yere dokundu ki aklımda ağlamak gibi bir düşünce olmamasına rağmen o an hıçkıra hıçkıra ağlamak istedim. Kötü hissetmemek için kafamı başka şeylerle meşgul ettiğim vakitlerde birinin gelip nasılsın diye sorması gibi bir histi. Sanki kalbimden zihnime incecik bir kâğıttan köprü vardı ve bu soru, o köprüye makas olmuştu. Kollarımı karnıma sarabildiğim kadar sardım, yatakta bir sağa bir sola sallanırken öylesine kıvranıyordum ki Emir Asaf'ın yüzünü dâhi görmüyordum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 05 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Hüzün Yağmuru SenfonisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin