5: Baklava 1

11 5 15
                                    

Bir başka bölümden selamlar!

Oylar, yorum yaparsanız sevinirim.

Keyifli okumalarr🫶🏻
—————————

-Her şeyi ayarladık, bitti değil mi?

-Evet evet. Ay yoruldum.

-İyi ki akşam yemeğini yemişiz.

-Evet.

"O zaman söyle yapıyoruz. Sen üst kattaki yatak odasında, bende buradaki salonda." Alparslan'ın konuşmasına başımı salladım. "Tamamdır. İyi geceler." Dediğimde o da "İyi geceler." Dedi ve üst kata giden merdivenlere doğru adımlamaya başladım. Merdivenlerden çıkarken bana baktığını hissedebiliyordum. İyi bir gözlemci oldığu kesindi. "Bakmasana." Dedim arkamı dönmeden. Sesim güldüğümü belli eder nitelikteydi. Gözlerini benden çekmişti.

Üst kattaki odaya geçtiğimde kendimi yatağa attım. Yumuşacık yatak beni içine çekmişti adeta. İki kişilik olması da büyük rahatlık sağlıyordu. Bu rahatlığa bir ara verip ayağa kalktım. Sessizce "Aldatıldık" şarkısını mırıldanarak dolabımın önüne geçtim. Kapağı açıp kısaca baktım. İlk kattan lacivert sade büstiyerimi, üçüncü raftan ise siyah eşofmanımı aldım.

Üzerimi değiştirdikten sonra ayna karşısına geçip üzerimi inceledim. Baklavalarım sonunda oluşmaya başlamışlardı. Pazularım ise büyüyordu. Sportif bir vücuda ulaşmak için çok uğraşıyordum. Bunun karşılığını almak için de sabırla bekliyordum.

Sonra Alparslan geldi gözümün önüne. Kafede oturduğumuz gün üzerinde beyaz bir gömlek vardı. Üstüne öyle oturmuştu ki tüm kaslarını göz önüne seriyordu. Kol kasları, baklavaları, arkasından ise yapılı sırtı. Bir ara ona sormalıydım, nasıl bu kadar gelişmişti? Tabii biz testeron hormonu açısından eşit değildik. Bunu da göz önünde bulundurarak konuşacaktım onunla bu konuyu.

Kafamda hâlâ biri gelebilir diye tuttuğum peruğum vardı. Onu çıkarıp yanımdaki sehpaya koydum ve uzandım.
Yorgundum, gün boyunca evi ve kıyafetleri düzenlemiştik. Uyumak istiyordum ve gözlerim bu isteğimi ikiletmeden kepenkleri kapatmıştı.

Bir anda uyanmıştım. Yatakta hafifçe doğrulup telefonumdn saate baktım. Üçü yirmi yedi geçiyordu. Bu saatte uyanmamın sebebini düşünürken damağımın kuruduğunu fark ettim. Ayağa kalktığımda gözlerimi ovuşturdum. Biraz daha uyanabildiğimde merdivenlere yöneldim.

Aşağı, mutfağa inmiştim. Üst dolaptan su bardağını aldım. Hâlâ esniyordum fakat uykum açılmıştı. Elimde su dolu bardakla ilerlemeye başladım. Mutfakla salon birleşik olduğundan hızla salona geçmiştim. Boşta kalan elimi koltuğun üzerine koyduğumda gördüğüm belden üstü çıplak bedenle afalladım. Tam bağıracakken elimi ağzıma götürüp bunu engelledim.

Sehpada Alparslan'ın silahı duruyordu. Ona ulaşabilirsem bunu hâlletmek zor olmazdı. Elimdeki bardağı hızla ve sessizce tezgâha geri bıraktıktan sonra minik adımlarla koltuğun baş ucundaki sehpaya ilerlemeye başladım.

Tam bu sırada beden canlandı.

İlk başta eli, benim baş ucunda olduğum silahına gitti. Fakat sonra gelenin ben olduğunu anladığında bundan vazgeçmişti. "Parla, iyi misin? Bir şey mi oldu?" Endişeli ses tonundan sonunda Alparslan olduğunu anlayabilmiştim. "Hayır, yok." Ayağa kalktı ve bana doğru gelmeye başladı.

O kaslar neydi öyle? Tüm vücutta...utanmadan bulunan kaslar?!

Koca bedeni gittikçe yaklaşırken kaslarını incelemeden duramıyordum. Pazuları, baklavaları... Gözlerim kamaşıyordu. Vücudunda kastan başka bir şey yoktu herhalde. "Sakinleş." Sesinin kesinlikle sakinleştirici bir yönü vardı. "Gel otur." Eliyle koltuğu gösterdiğinde oturdum. O da yanıma oturdu.

-Kâbus falan mı gördün? Neden bu kadar gerginsin?

-Hayır. Kâbus görmedim.

Bir nevi rüya gördüm de, neyse...

-Ne oldu o zaman?

-Bir anda çıplak bedeninin önüme çıkması ödümü koparttı sadece.

-O kadar mı kötüymüşüm be?

Sorduğu soruya mimiklerimle abartılı tepkiler verdim. Ne kötüsü?! Fazla iyiydi!

-Bırak kötüyü...

-Bırak kötüyü?

-Fazla iyi vücudun var!

Söylemime küçük bir kahkaha attı. Endişelenilecek bir şey olmadığını anladığında ise rahatlamış biçimde arkasına yaslandı. Tam bu sırada üst vücudunda uzun bir yarık gördüm. Sol göğsünden başlıyor, sağ taraf beline kadar iniyordu. Şu anda fazla derin durmasa da ilk olduğunda derin olduğu belli oluyordu. Çok acımış olmalıydı. "Ne oldu buraya?" Diye sordum dayanamayarak. Anlamadığını belirtecek şekilde kaşlarını havalandırdı. "Buraya işte. Hatta burdan buraya." Elimle yarığın yolunu izledim. İçim acımıştı. "Uzun zaman geçti üzerinden. Boş ver şimdi." Kısa bir süre yarığa baksa da gözleri bana dönmüştü. "Anlatamaz mısın?" Sesim merak doluydu.

Anlatmamı istemezsin.

1 cümle, 2 kelime, 8 hece.
Acıyı hissetmeme yetmişti.

"Hadi git yat artık. Saat geç oldu. Sabah kalkamayacaksın." Dediğinde ayağa kalktı. Elimden tutup beni de kaldırdı. "Tamam." Diyebildim yalnızca ve esnedim. "Hadi uykucu hadi." Gülümsedi. Çirkefleştiğimi belirtecek mimikler sergiledikten sonra ayağa kalkıp merdivene ilerledim.

Yukarı çıktığımda kendimi yine ve yine yatağa attım. Düşüncelerim vardı.

O yarık ne zaman oluşmuştu? Nasıl olmuştu? Kim yapmıştı? Yapan cezasını almış mıydı? Çok mu acımıştı?

Peki ya o kaslar? Ne ara o kadar çoğalmışlardı? Asker olmak için mi yapmıştı yoksa zaten böyle bir isteği var mıydı? Asker olmadan önce mi böyle çoklardı yoksa sonradan mı olmuştu?

Tam sorularım bitti derken aklıma farklı bir konudaki sorularım gelmişti.

Şu ölğm mevzusu neydi? Kalbi durmuş ve geri mi dönmüştü? Öyle olsa neden saklasındı? Ölüm birinin kimliğini mi kullanıyordu? Ya da ölü mü gösterilmişti?

Düşüncelerim vardı fakat uykum da vardı. Ve çoğu zaman uykum kazanırdı.
Bu gece de böyle olmuştu...

~~~~~

BÖLÜM SONU

Bölümü beğendiniz mi?

Sizce bir sonraki bölümde neler olacak??

Parla'nın ağzından bir bölüm okuduk. Nasıldı?

Oylarsanız ne mutlu, öpüldünüüz.

Soluklu ÖlümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin