4: Görev Vakti

11 5 29
                                    

Yeni bölümden merhaba!

Oylar ve yorum yaparsanız sevinirim.

Keyifli okumalarr🫶🏻
——————————

Birazdan Parla'yı almaya gidecektim.
Üzerimdekileri son kez kontrol ettim. Pek hoşuma gitmeseler de görev amaçlı giymek zorundaydım.

Kapıya çıktığım gibi gözlüğümü taktım. Şapkamı daha da gözlerime indirdim. Kahverengi gözlerim artık görünmüyordu. Arabanın kapısını açmadan son kez ortalığı kontrol ettim. Sorun teşkil edecek bir şey olmadığına kendimi bir nebze de olsa inandırdığımda kafamı hafifçe eğip arabaya bindim. Kimseden kaçacak değildim.
Yalnızca tanıdık biriyle karşılaşmamalıydım.

Arabada yol alırken Parla'nın evinin konumunu hatırlayıp yönümü oraya çevirdim. Dikiz aynasından kahverengilerimi gördüğümde kaşlarımın çatık olduğunu fark ettim. Aslında kasıtlı yapmamıştım fakat sanırım alışkanlık olmuştu. Normalde buna takılmazdım, yoluma devam ederdim. Fakat şimdi Parla'nın yanına gidiyordum, onun çok neşeli bir kişiliği vardı. Bu yüzden onun o canlı hâlinin yanında benim bu sertliğim absürt kaçardı. Onu utandırmak istemezdim. Yüzümü sertlikten çıkardım, şimdi yalnızca ifadesizdim.

Parla'nın evine geldiğimde kapıdan çıkıyordu. Sırtında benim hazırladığıma benzer bir çanta vardı. Elindeyse küçük bir sırt çantası. Üzerine giydikleri kişiliğini yansıtıyordu. En azından onu tanıyabildiğim kadarını. Peruğunu da takmıştı. Bu da ona yakışmıştı fakat ben kumralı seçerdim.

Arabaya bindiğinde sırtındaki çantayı arkaya attı. Elindekini de kucağına aldı. "Merhaba!" Dedi hevesle. "Merhaba." Gülümsedim. "Biliyor musun, çok heyecanlıyım!" Bu belli oluyordu. "Nedenmiş?" Gerçekten neden olduğunu anlayamamıştım. "Bu tarz ilk görevim. Gizlili ajanlı falan. Ondan yanii." Önüne döndü ve bende arabayı çalıştırdım.

İlk gizli görev mi dedi o?
Albay benim gibi kıdemli birinin yanına nasıl bu kızı vermişti ki?
Çok garipti ama önemli de değildi, birlikte iyi iş çıkarabilirdik.
Yani inşallah.

"Bence bugün onlarla tanışmak için zorlamayalım. Eğer onlar ilk adımı atarlarsa konuşuruz." Evin yakınlarına geldiğimizden konuşmuştum. "Tamam, olur." Yüzündeki gülücüğü hâlâ solmuyordu. Ela gözleri bu yüzden çekik gibi görünüyordu. Ve bu olay ona her türlü yakışıyordu.
O, çok güzel gülüyordu.

Binanın önüne gelmiştik, dış kapıdan içeri girdik ve asansöre bindik. Dar asansörde birbirimize yeterince yakındık. O yan duruyordu, rahatsız olmamaması için ben önüme döndüm. Sonunda beşinci kata çıktığımızda ilk inen kişi Parla idi. Arkasından indim ve anahtarımı çıkarttım. Sağ taraf mı sol taraf mı diye düşünürken "Burası!" Parla'nın sol kapıyı işaret ettiğini gördüm. Evet, dosyada yazan kapı numarası sol taraftı. Anahtarla kapıyı açtım ve içeri girdik. İçeri girdiği an Parla'nın yüzünü buruşturduğunu gördüm. Sanırım evi beğenmemişti. Açıkçası bende beğenmemiştim. Fena bir ev değildi ama zevkime hitap etmiyordu.

İki katlı, gayet renkli, ışıltılı bir evdi. "Ya ooof." Parla beklediğini bulamamışcasına üzülmüştü. Bunu beğenmedim. Yüzüne, gülmek çok daha yakışıyordu. "Ne oldu?" Diye sordum. "Evi beğenmedim. Çok fazla göze batıyor." Sesi gayet sitemliydi. "Benim de beğendiğim söylenemez fakat görev bu sonuçta." Söylediklerime başını sallayıp salona geçti.

"Sen olsan nasıl düzenlerdin?"

Gayet ciddi sorduğu soruya merakla cevap bekliyordu. Tam konuşacakken telefonumun çalmasıyla gözlerim istemsizce cebime sürüklendi. Telefonu cebimden çıkardım ve yazan ismi gördüğümde hızla çağrıyı yanıtladım. "Emredin komutanım."

Soluklu ÖlümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin