Yeni bölümden merhaba sevgili okurlar!
Oylar ve yorum yaparsanız sevinirim.
Keyifli okumalarr🫶🏻
—————————Sabah erkenden kalkmıştım. Parla, sanırsam dün gece geç yatmış olması sebebiyle hâlâ kalkmamıştı. Tabii çok uykucu olmasının da bunda katkısı vardır diye düşünüyorum.
Öyle boş boş oturmak yerine kahvaltı hazırlamaya karar verdim. Aslında kahvaltıdan hoşlanmazdım fakat anladığım kadarıyla o seviyordu. Bu yüzden yapacaktım. Bugün de patates kızartayım diye düşündüm, ben sevmezdim fakat belki o severdi.Mutfağa geçtim ve önce patatesleri yıkadım. Yıkadığım patatesleri soyarken istemsizce bir şarkıyı da mırıldanmaya başlamıştım. "Sevmek nedir hiç bilmedim..." Bu, Parla'nın arabada nakaratına eşlik ettiği şarkının başıydı. Bu şarkıyı çok severdim, bir de hayatımda önemli rol alması öngörülebilecek biri söylemişti ya artık dilimden düşmezdi.
Patatesleri kızartmıştım, masada yerlerini almışlardı. Domates, salatalık, zeytin, peynir gibi kahvaltılıkları da masaya koymaya başlamıştım.
"Ooo komutan," İçeriye gözlerini ovuşturarak yürüyen bir adet Parla gelmişti. "Ooo asker," Dedim bende ona uyarak. "Hazırlamışsın yine bir şeyler." Dedi. "Yaptık bir şeyler diyelim." Yüzümü ondan yana çevirdiğimde yine çok tatlı olduğunu gördüm. Hep böyle miydi? Eğer öyleyse sıkıntı büyüktü, her dakika tebessüm edemezdim ki. Ama onun tatlılığı beni güldürüyordu. "Hadi hadi otur."
Masaya oturmuştuk. "Ben patates kızartması sevmem ama sen belki seviyorsundur diye yaptım." Dediğimde yemeğe başlamıştı bile. "Ay ben çok severim. Patates kızartması sevilmez mi ya?" Ağzına bir patates attı. "Bilmem, belki ölüler hoşlanmıyordur. Ye sen, hazır ölmemişken." Hafifçe güldüğümde ciddi bir ifadeyle bana döndü. "Ha, ha, ha ve ha." Çok güldüğü belli oluyordu.
Beni bırakıp yemeğine döndüğünde bu sefer onu izlemiyordum. Daha doğrusu başım aşağıda, gözlerim ondaydı.-Ama sen hiç yemiyorsun komutan.
-Sabah bir yumurta yedim yeterli.
-Bir yumurta mı?! Bir sonraki yemeğe kadar bir yumurtayla durmayacaksın herhalde?
-Gayette duracağım. Genelde böyle yaparım zaten.
Yine rahat bir ses tonunda konuşuyordum ve yine hırslı bir sesde konuşuyordu. Ve böyle olduğunda hep ben kazanıyordum. Bu hâllerine bayılıyordum, inatçıydı. Ve inaçtı olduğunda tatlı oluyordu. Ne yapacaktık biz bu tatlılık işiyle ya?!
"Bugün tanışalım bence." Dedi kafasını tabağından kaldırmadan. "Sen doyarsan tanışabiliriz..." Gözlerimi masaya indirdim. Kıkırdıyordum. Tepkisini merak ediyordum. "Aşk olsun komutan ya. Al yemiyorum tamam." Çatalı elinden bırakıp kollarını göğsünde birleştirdi. "Tamam tamam şaka yaptım. Ye istediğin kadar." Bir süre emin olmak için gözlerimin içine baksa da üstelemeden yemeye devam etti.
-Sonunda doyabildim komutan.
-Bir an sonsuza dek sürecek sandım asker.
-Ya Alparslan.
-Haydi asker git giyin. Komşularımızla tanışacağız.
Başını küskünce sallayıp merdivenlere doğru yöneldi. Bir an dursa da arkasını dönüp yukarı çıktığında bende üzerimdekileri çıkarttım. Giyeceklerime bir göz atmamın ardından giyinmeye başladım.
Üzerim giyinik şekilde koltukta oturuyordum. Parla da hazırlanmak için on dakika önce gitmiş, hanımefendi hâlâ gelememişti. Kadınlar, hep bekletirlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soluklu Ölüm
Fiksi UmumAnnesi al bayrağa sarılı tabutuna son kez gururla sarıldı. Artık zamanı gelmişti. Alparslan, son yolculuğuna uğurlanıyordu. O bir öldü, geride bıraktıkları bin dirildi. Ya da ölmüş müydü? -------------------------------- Kurgu tamamen şahsıma, ka...