2: Sadece Görev İçin

23 5 52
                                    

Yeni bööööölüüüüüüüm.

Medya: Bölümdeki Şarkı.

Beğeniyorsanız lütfen oylayın ve yorumlayın.

Keyifli okumalarr 🫶🏻
——————————

Arabada hızla yol alıyordum. Yarım saatlik bir vaktim vardı ve gideceğim yer az da olsa uzaktı.

Albaya ölmediğimi haber verdiğimde bundan kimsenin haberi olmaması gerektiğini söylemişti. Bir hafta kafamı dinleyip rahatlamamı söylemişti.
Kafa dinlemek bir yana, kafamı hiçbir zaman susturamamıştım.
Sorular, cümleler... Beynimde yankılanıyordu.

Yolculuk bittiğinde arabamı park ettim. Gözlüğümü koyu kahve gözlerimin üzerine yerleştirdim. Kararlaştırdığımız binaya doğru adımladım. Kapının önünde iki tane koruma vardı. İçeriye girebilmek için birinin kulağına fısıldadım.
"Sadece görev için."

Kapı açıldığında içeri girdim. İlk kata çıkmak için merdivenleri adımladım. Yukarı çıktığımda çok hafif aralık olan kapıdan içeri girdim. Burası bir evdi. Fakat boş bir ev. Salona geçtiğimde ise uzunlamasına bir masa ve etrafında üç tane sandalye vardı. Baş sandalyede albay oturuyordu. Albay babacan bir adamdı. Beni gördüğünde yavaşça ayağa kalktı, duygulu gözlerle baktı. Sonra sarıldı. Beklediğim bir atak olmadığı kesindi fakat karşılık verdiğimde de iyi hissetmiştim.

"Ölmedin lan." Dedi sırtımı sıvazlayarak. "Ölmedim komutanım, ölmedim."

"Eee, ölmediysen göreve devam." Hızla konuya girmişti. "Her zaman komutanım." Hafifçe tebessüm ettim. "Bir kişi daha var, o da gelsin bahsedeceğim görevden." Dediğinde başımı salladım. Partnerli bir görev olacağı kesinleşmişti.

Bir süre beklentinin ardından kapı açılma sesi gelmişti. Sonra boş odalarda yankılanan ayakkabı sesi. Ve sonra içeri giren biri. Bir kadın. Orta boylarda, uzun saçlı, ela gözlü, yüzünde gülücükler açan bir kadın. "Hoş geldin Parla." Ve adı Parla olan bir kadın...

"Hoş buldum komutanım." Dedi sevecen sesiyle ve albayın elini sıktı. Ardından bende ayağa kalkıp elini sıktım. "Alparslan YAMAN." Benim buz kesen, semsert elime karşın sıcacık, yumuşacık bir eli vardı. "Parla." Dedi kısaca.

"Evet çocuklar." Albayın bize çocuk diye seslenmesi elbette garipti fakat kendisi bizden yaşça oldukça büyüktü. Ben artık buna takmayı bırakmıştım. "Şimdi görevinizden bahsedeceğim. Beni dikkatlice dinleyin." Dedi albay. Gözlerim birkaç saniye Parla'da oyalandığında; neşesini az da olsa kaybettiğini, ciddileştiğini fark ettim.

"Selim. Selim CANDAN. Bu ismi aklınıza kazıyın. Ve Derya CANDAN. Bu kadın da eşi. Onların evli komşuları olacaksınız." Dediğinde Parla'nın yutkunduğunu gördüm. "Bu ikisi örgütün uluslararası bağlantılarını kuruyorlar. Bildikleri, elindekiler, her şey çok önemli. Anlayacağınız, önemli bir görev sizleri bekliyor." Bana döndü. "Bu görevi en iyi senin üstleneceğini biliyorum Alparslan." Göz kırptı.

"Ölümüm işe yaradı desenize."

"Ne ölümü ya?" Dedi Parla şaşkınca. "Alparslan anlatır sana. Şimdi alın şu dosyaları da kim olduğunuzu öğrenin." İki tane dosyayı bize uzattı. Onun gzöleri bir süre üzerimde kaldı. Benimkiler ise göz bebeklerinden ayrılmıyordu. Albay eliyle kapıyı işaret ettiğinde ikimzi de kapıya ilerledik. Selam verip çıktık. Binadan ayrıldığımızda ikimiz de bir süre sessiz kaldık.

"Bildiğim güzel bir yer var. Oraya gidip çalışalım istersen." Dedim sessizliği bozarak. "Olur. Araban var mı?" Eski neşesine dönmesi istemsizce tebessümüme yol açmıştı. "Evet, şurada." Elimle arabamı işaret edip oraya doğru adımlamaya başladım. O da başını sallayıp yanımda yürümeye başladı. Etrafına merak ve neşeyle baktığını gördüm. Anlaşılan daha acemiydi. Yoksa bu denli mutlu bir asker hiç görmemiştim.

Soluklu ÖlümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin