BÖLÜM 5: "ACI"

178 108 24
                                    

Multimedya: Doruk Demir

"İzledikçe canım yanıyor, canım yandıkça eriyordum."

5.BÖLÜM

Yağmur yağıyor. Camdan bakıyorsun. Dört duvar, bir çatı olan bir alanda sıcaktasın, üşümüyorsun. Ama evin gibi hissetmiyorsun. Gerçi daha önceden bulunduğun yerde, evin gibi hissetmiş miydin sanki? Hissetmedin. Kendini oraya ait hissetmedin. Burası benim evim, diyemedin. Engellediler. Senin kötülüğünü isteyenler; o yerin sıcaklığını, ev sıcaklığı gibi hissetmeni engellediler. Karşı koymaya çalıştın, koyamadın. Çünkü yorgunsun. Bedenin yorgun. İçinde bile onlarla savaşamıyorsun çünkü ruhun yorgun.

Sen sadece istedin. Burası benim evim olsun, burada güvende olayım, istedin. Bu küçük hayali, sana çok gördüler. Önce büyük hayallerinden başladılar yıkmaya, en sonunda da elinde kalan o küçük parçalar halinde dağılmış hayaline ulaştılar. Onu da yıktılar. Tek tutunacağın dalındı hayallerin. Onları da yıktılar. Sana bakmadılar. Seni önemsemediler. Senin mutluluğunu istemediler. Bu dünyada, sana yer yok, dediler. Koca dünyaya, bir seni sığdıramadılar.

Karalar'ın evinde, evimde gibi hissetmiyor, güvende bulamıyordum kendimi. Şimdi ise burada hiç. Bir yandan kimsesizlik, bir yandan da ölümün yakın olması, beni duvarla arasına alıp sıkıştırıyordu. Ruhumun en derinlerine girdiler, en ince ayrıntısına kadar işlediler. İlmik ilmik ördüler. Sıkı bir bağ yaptılar, o bağdan kurtulmayayım diye. O evin dışına çıkamayayım diye.

Bu dünyaya beni sığdıramayan kişiydi annem. En yakınım olacak kişiydi. Aramızdaki ilişki güzel olsaydı, hayatımın ne denli değişeceğini, ne denli güzelleşeceğini düşünüyordum. Ama yok, hayır, düşünmemeliyim. Eğer düşünürsem, ona karşı hissettiğim ihtiyaç daha da artacak. Ve ben, ona daha da özlem duyacağım. Kendime bu eziyeti yapmamalıyım, kendime kaldıramayacağım yükü yüklememeliyim.

Buraya geleli, dört saat sonra, bir gün olacaktı. Gecenin karanlığında, yağmur damlalarının çimenlerle birleşmesiyle etrafı güzel bir koku kaplamıştı, sırf bu kokuyu hissetmek için camı açıp soğuğun içeriye dalmasına izin verdim. Karşı yatakta yatan Beril, soğuktan olsa gerek, yatakta birkaç kez döndü, kaşlarını çattı. Beril, başımda nöbet tutması için burada yatmıştı. Kapı kilitliydi. Altıncı kattaydık, katların ve yerin mesafesi çok fazlaydı. Kaçmak için her yer tıkalıydı, buraya tutsak kalmıştım. Hayatım hep böyle tutsaklıkla geçti. Bir zamanlar annemin elinde tutsak, yakın zaman da Karalar'ın elinde tutsaktım. Şimdi de burada.

Karalar, kana bulaşan virüs gibiydiler. İçlerine bir karışıldığında, çıkması zordu. Hatta imkansızdı. Yıllar önce yapılan bir hataydı onlara karışmak. Hayatımı karartacak hataydı.

Hayatta sığınacak şeyleri olur insanların. Kimisininki bir ev, kimisininki bir araba, kimisininki sevgili, veya kimisinin de bir dost. Benim hayatım yoktu, ama sığınacak şeylerim vardı. Yağmuru, ıslanmış çimen kokusunu, kitap kokusunu her zaman çok severdim. Sığındığım tek şeydi onlar. Sığınacak yegane dalımdı. Kendimi dinlendirdiğim ağacın yapraklarıydı onların kokusu. Yanlarında huzur bulduğumdu onlar. Onlara kaçıyordum, gölgelerden. Büyük bir gölgeydi; geçmişim, Karalar ve annem...

Düşüncelerimden beni uyandıran şey, Beril'in kısıkca çıkan uykulu sesiydi. "Uyusana artık." demişti, kısık kahverengi irisleriyle, benim kahverengi irislerimi izlerken. Bir anlığına göz kontağı kurmuş olsam da, geri çektim. Tekrardan beni dinlendiren yağmur sesini ve çimen kokusunu, kafamı cama dayayarak dinledim. Hiçbir şey yapmasam, geçmişim gözümün önüne gelmese, hiç kimse beni rahatsız etmese onları izleyerek böylece yaşayabilirdim. Camdan gelen soğuk esinti, vücudumu sarıyordu ama üşütmüyordu. Ya da yaşamış olduğum ve yaşayacak olduğum felaketler bedenimi üşütmüş, artık alışmıştım. İnsan bedeni alışıyordu. Yaşananlara, insanlara. Daha güçlü oluyordu insan.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 26 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MEYUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin