Yeni bölüm sizlerle yorumları bekliyorummm...
Gelen emir ile direk Yavuz Albay'ın odasının önüne geldim kapının önünde ki postacı asker selamı verdi Albay'ın beni beklediğini söyledi. Yavuz albay çok ciddi bir insandı gerek mesleği nedeniyle gerek ise mizacı. Odaya girer girmez asker selamı verip "Umut Bozok Balıkesir beni emretmişsiniz komutanım" dedim albay rahat emrini verinde baş sallayıp masasının karşısına geçtim.
"Yüzbaşım, öncelikle bu gün ki içtima da sergilediğiniz başarı için sizi tebrik ediyorum. Kılıç timi kurulurken bu timin başına sizi vererek ne kadar iyi bir karar aldığımı kanıtladınız"
"Sağ olun komutanım" dedim ve albayı tüm ciddiyetimle dinlemeye başladım. "Az önce bir haber geldi. İstanbul'dan Türk Silahlı Kuvvetler tarafından bir doktor gönderilecekmiş. Askeriye adına çalışacak ayrıca hastanede sivil vatandaşlara da hizmet verecek"
Yavuz Albay'ın bahsettiği doktor Umay olabilir mi?
"Bu dosya gelecek olan doktora ait bilgileri oku, bu doktor koruma altında olacak kesin emir var bu koruma işini de sana veriyorum."
"Emredersiniz komutanım" dedim ve baş selamı verip odadan çıktım. Askeriyeden dışarı operasyon dışında üniforma ile çıkmak yasaktı. O yüzden giyinme odasına geçip kapıyı kapattım. Direk koltuğa oturup elimde ki dosyayı açtım.
Ad bölümünde UMAY BOZKURT yazısını görünce bir anda gülümsedim dosyaya göz gezdirirken okuduğu okul aldığı dereceler katıldığı etkinlikler gözüme çarptı. Okulunu birinci olarak bitirmişti. Koşu, ok atma gibi aktivitelerde dereceleri vardı. Sayfayı çevirdiğimde umay2ın fotoğrafını gördüm ataç ile dosyaya tutturulmuş vesikalık fotoğrafı elime aldım.
"Vay be umum demek buraya geliyorsun."
Aradan yıllar geçmişti. Büyümüştük, verdiğimiz sözleri tutmuştuk. Kader yine bizi bir araya getirmişti. Elimde ki fotoğrafı cüzdanımın içine koydum. Üzerime siyah polo yaka tşörtümü giydim altıma da siyah kot pantolon. Askeriyeden çıktım. Lojmana doğru yürürken cebimden sigara paketini çıkarıp bir tane sigara yaktım.
Sigara dumanını içime çektim ve nefes verdim. Tam o anda telefonum çaldı. 'Bilinmeyen Numara'
"Alo" dedim ciddi bir sesle, karşı tarafın sesi tam tersine en yumuşak ses tonundaydı, ayrıca bağırıyordu aynı küçük Umay gibi"
"Bücürükkoooğğğ" elim de ki sigarayı ağzıma götürdüm ve dumanı yine çekip geri bıraktım. "Off" tepkim karşısında Umay küçükken yaptığı gibi başımın etini yiyecekti.
"İnsan biraz daha güzel tepki verir hiç centilmen değilsin küçükken de böyleydin sen odun ne olacak" dedi ve telefonu yüzüme kapattı.
Bir anlığına kendimi sekiz yaşına geri döndüğümü, Balıkesir'de Umay'ın babaannesinin evinde oturuyor gibi hissettim. Yine beni sinir etmiş ben ona kızmış bunun üzerine kendini tuvalete kilitlemişti.
:)
"Umut" Umay yine sıkılmıştı, babaannesi ve Umut'un babaannesi mutfakta yemek yapıyor, Umut ise her zaman yaptığı gibi babasının ona verdiği çizgi romanlarını okuyordu.
"Umut" dedi tekrardan Umay, çizgi romanlara o kadar odaklanmıştı ki küçük Umut, Umay'ı duymuyordu. Umay sinir olmaya başlamıştı. Gözünü sehpanın üzerinde ki sürahiyeye odakladı. Oturduğu yerden kalkıp sürahinin yanına gitti bardağa biraz su katıp hiç düşünmeden Umut'un üstüne attı. Umut'un en sevmediği şeyin ıslanmak olduğunu iyi biliyordu. Ayrıca ne yaparsa yapsın Umut'un ona zarar vermeyeceğini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umay (Karanlığın Meşalesi)
Подростковая литератураUmay'ın küçüklükten beri hayali doktor olmaktı. Anne ve babası dağların kahramanı o ise insanların kahramanı olmak istiyordu. Babası ve annesi göreve gittiğinde babaannesi kalır dört gözle anne ve babasının gelmesini beklerdi. Bir de arkadaşı vardı...