Çevrede ki askerler de dağılınca umay ve ayşen içtima alanına girdiler. Onlara döndüğüm anda karnımda bir acı hissettim. Baktığımda kazağın dışına çıkan kanı farkettim. Umay'da bunu farkedince daha hızlı yürüyerek yanıma koştu.
"Umut noldu? Hem bahsettiğin yara ne alaka? Asıl sorun bana neden söylemedin?" Elimle umay'a sakin ol diye işaret ettim.
"Sakin ol umay bişey yok"
"Ne demek sakin ol ya kazağında kan izi var. Ne zamandır var bu yara?"
Endişelenmişti, benim için endişelenmiş ve bana kızıyordu. Neden mutlu olmuştum, küçükken de benim için endişelenirdi, o zaman da mutlu olurdum ama neden bu sefer daha mutlu olmuştum.
"Ya sırıtma umut cevap ver bana."
:)
Umut'un kazağında ki kanı görünce ne olduğunu anlamaya çalışsam da becerememiştim içtima biter bitmez askerler öğle yemeğine gitmişlerdi askeriyeden çıkmış Zorla, daha doğrusu kolundan çekiştire çekiştire hastaneye getirmiştim.
Direk kendi oda giridim benim arkamdan da umut içeri girdi ve kapıyı kapattı.
"Üstünde ki tşörtü çıkart çabuk" dedim çekmeceden pamukları alırken
"Yav umay valla bişey yo-" elimle sus işareti yaptım. Kaşlarımı çatarak aldığım iğneyi umut'a gösterip "Daha fazla konuşursan yaranı dikerken birde ağzını dikmem gerekecek" Umut sadece güldü, konuşmaya devam ederse benim nasıl tepki vereceğimi iyi bildiği için tsörtünü çıkarttı. İlk gün havaalanının orda onu gördüğümde üzerinde ki siyah kazağın altından net belli olan kaslarını şimdi kendi gözlerimle görüyordum.
Karın kasları, kol kasları, parlayan vücudu. Neden böyle hissediyordum. Telefonda izlediğim videolarda böyle kaslı erkekler karşıma çıktığında sadece vay canına diyip geçerken şuan aklımdan birsürü şey geçiyordu. Umut'un en son üzerinde tşört olmadan gördüğümde yanlışlıkla üzerine sıcak çay dökülmüştü. O zamanlar kas kavramının K'si yoktu.
"Umay" Umut'un sesi ile kendime geldim direk oturduğu hasta yatağının yanına gittim. Üç bant ile yapıştırılmış sargı bezi kan içinde kalmıştı. Vücudunda kesik izleri sırtında kurşun yarası olduğunu düşündüğüm sadece izi kalmış yaralar vardı. Tam sağ ozunun biraz altında bir güvercin dövmesi vardı. güvercinin ayaklarında üç yapraklı bir yonca ve her yaprağının içinde bir harf TRZ.
"Bu dövme" dedim umut'un gözlerine bakarak. Umut tebessüm ederek "Tahsin, rıza ve zeliha" dedi. Kendi babasının adını veya baş harfini yazdırmak yerine benim anne ve babamın da baş harflerini yazdırmıştı.
Umut bana bakıyordu. Gözlerimi dövmenin üzerinden alıp yaraya baktım ve kanı temizlemeye başladım.
"Nasıl oldu bu yara umut ve diğer yaralar"
"Beni biraz kaçırdılar da en fazla bir saat kadarcık o zamanlarda oldu." dedi yüzüne baktım. Sırıtıyordu hemen ardından yarasına "Peki bu" Umut sustu sanki söylemek istemiyormuş gibi o an anladım ki bu yara yakın zamanda olmuştu.
"Umut sana bir soru sordum bıçak yarası bu üstüne üstlük yanık da var ne zaman oldu bu yara"
Umut önce bana baktı ve derin bir of çekti. "İki ay oluyo sayılır iki gün sonra tam iki ay oluyo" Aniden durdum ve umut'a baktım "İ-işkence" diyebildim sadece gözlerim vücudunda ki diğer izlere kaydı bazıları eski olduğu belliydi ama göğsünün altında ki üç kesik daha yeniydi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umay (Karanlığın Meşalesi)
Teen FictionUmay'ın küçüklükten beri hayali doktor olmaktı. Anne ve babası dağların kahramanı o ise insanların kahramanı olmak istiyordu. Babası ve annesi göreve gittiğinde babaannesi kalır dört gözle anne ve babasının gelmesini beklerdi. Bir de arkadaşı vardı...